Türkiye ve Dünya Gerçekleri

TransAnatolie Welcomes You  to Turkey

 

Biz Kimiz?


 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

 

 

Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] [ Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ]

 

 

Up

 

Biz Kimiz? - 5

Çoğunluk 'Önce Türkiyeliyim' diyor

Deneklere kimliklerini ifade etmeleri için yedi seçenek sıralandı. Yüzde 59.14'ü Türkiyeli olarak tanınmak istediğini belirtti. Bunu 42.11 ile din ve mezhep izledi. Etnik köken ise 13.96 ile dördüncü sırada yer aldı

Türkiye'nin yaklaşık 3 bin noktasında 1500'ü aşkın görevlinin toplam nüfusu temsil eden 47 bin 958 kişiyle yaptığı yüz yüze görüşmeyle gerçekleştirilen "toplumsal yapı" araştırmasında insanların kendi kimliklerini tanımlarken hangi unsurlara daha fazla önem verdikleri son derece önem taşıyor.
Bu veriyi ortaya çıkarmak için deneklere sunulan ve kimliğini ifade etmesi için kullanması istenen seçenekler şöyle sıralandı:

  •  Doğduğu kent veya köyle tanınmak

  •  Türkiyeli olarak tanınmak

  •  Cinsiyeti ile tanınmak

  •  Etnik kökeni ile tanınmak

  •  Dini-mezhebi ile tanınmak

  •  Yaş grubu (genç/yaşlı vb.) ile tanınmak

  •  Kılık kıyafeti ile tanınmak

  •  Mesleği ile tanınmak

Araştırmaya katılanlara yukarıdaki seçenekler tek tek verilerek o seçeneğin ne kadar önemli olduğunu sorduk.

Din ikinci sırada

Bu bölümde ulaşılan en önemli bulgu, tüm demografik gruplarda "din"in "etnik köken"den daha fazla önemsendiğidir. Yani Türkiye'de kimlikleri ifade etmede din, etnik kökenden daha önce geliyor.
Ancak tüm gruplarda "Türkiyelilik" en önemli kimlik unsuru olarak öne çıktı. Bu durumun, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı konusunda" şart sayılan unsurlar arasında "Türkiye'yi sevme" seçeneğinin birinci çıkmasıyla uyumlu olduğunu belirtelim.
Cevaplarda "Türkiyelilik"i sırasıyla "din", "doğduğu kent veya köy", "etnik köken" ve "cinsiyet" takip etti. Kimlik unsurları içinde en az önemsenenler "yaş grubu" (genç/yaşlı) ve "kılık kıyafet" oldu.
Bu veri insanların eğitim seviyelerine göre ayrıştırıldığında "Türkiyelilik"in lise altı eğitimliler grubunda yine önemli olduğu görülüyor. Ancak aynı grubun "din-mezhep"i kendi kimliğini tanımada en ön sıraya koyması kayda değer bir bulgu olarak göze çarpıyor.

Doğum yeri önemseniyor

Araştırmada, deneklerden kendi kimlik tanımındaki en önemli unsur sorulduktan sonra aynı seçenekler arasından bu sefer iki tercih yapmaları istendi. Bu yöntem, insanların sadece tercihlerini değil, yönelimlerini de ortaya çıkarmak için kullanıldı.
Bu soruya göre Türkiye'de insanların kendilerini tanımlamak için tercih ettikleri en önemli iki unsur "Türkiyelilik" (yüzde 59.14) ve "dini-mezhebi" (yüzde 42.11) oldu.
"Doğduğu kent veya köyle anılmak" bu tercihlere göre "din ve mezhep" unsurundan çok küçük bir farkla (yüzde 40.78) geride kaldı.




Etnik köken ilk üçe giremedi

Dikkat çekici diğer bir bulgu da "etnik köken"in başı çeken üç unsurun ancak üçte biri oranında önemsenmesi (yüzde 13.96) oldu. Ülke insanının kimlik tanımı açısından etnik köken neredeyse "meslek" ile aynı oranda önem taşıyor.
Kadınlar için en önemli iki unsur yüzde 54.20 oranıyla "Türkiyelilik" ve yüzde 42.12 oranıyla "dini-mezhebi" oldu.
Yüzde 39.77 oranında kimliklerini doğduğu kentle özdeşleştiren kadınların etnik kökene verdikleri önem (yüzde 12.82) genele göre çok değişmiyor. Erkeklerin de kimlik tanımlarında sıralama yüzde 59.56 ile "Türkiyelilik", yüzde 39.45 ile "din-mezhep", yüzde 38.95 "doğduğu kent" ve yüzde 14.02 ile "etnik kökeni" biçiminde şekilleniyor.

Etnik köken iki bölgede öne çıkıyor


Kimlik tanımında Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu dışında 'Türkiyelilik', bu iki bölgede ise etnik köken ilk sırada yer aldı


İstanbul bölgesi ile Batı Marmara, Ege, Batı Anadolu, Orta Anadolu, Batı Karadeniz'dekiler için de kimlik tanımında "Türkiyelilik" ve "din" en önemli bulunan iki unsur.
Ancak Doğu Marmara, Akdeniz, Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu bölgeleri için "Türkiyelilik" ile beraber "doğduğu kent" en önemli ikinci unsur olarak dikkat çekiyor.

'Din' denilen bölgeler

"Din-mezhep"in "Türkiyelilik"in önüne geçtiği -yani kimlik tanımı için dinini gösterenlerin çoğunlukta olduğu- yerler ise Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu.
"Etnik köken"in en önemli unsur olarak en yüksek oranda söylendiği bölgeler de Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu olarak göze çarpıyor.
Veriler, etnik kimliklere göre ayrıştırıldığında sıralamalarda dikkate değer farklılıklar gözleniyor.

Kürtler ve 'Türkiyelilik'

Genelde en fazla önemsenen kimlik unsuru "Türkiyelilik" Kürtlerde üçüncü sıraya düşüyor. Bu grup için kimliği ifade etmenin en önemli unsuru yüzde 81.4 ile "etnik köken". "Din-mezhep" de yüzde 81 oranıyla Kürtler için kimliği ifade etmede en az etnik köken kadar önemli.
Türkiye genelinde olduğu gibi etnik kimliklere göre de "Türkiyelilik"ten sonraki en önemli unsur "din" çıkıyor.
"Din", Araplar için "Türkiyelilik"ten önce geliyor ve ilk sırada yer alıyor.
Etnik köken unsuru en fazla Kürtler (yüzde 81.4) ve Araplar (yüzde 78.8) için önemli.

Gösterişsiz bir yurtseverlik

En önemli bulgu olarak, insanların Türkiyeliliğe ve din-mezheplerine yaptıkları vurgu öne çıkıyor. Etnik kökene ilişkin tercih ya da önem oranlarının göreli düşüklüğü, birinci sıradaki "Türkiyelilik" vurgusu dikkate alındığında, insanların gösteriş niteliği öne çıkmayan bir yurtseverlik duygusu taşıdıklarının göstergesi olarak değerlendirilebilir.
Burada dikkati çeken ve açıklanması gereken nokta "Türkiyelilik" vurgusudur. Araştırma, insanların "Türkiyelilik" kavramından ne anladıklarıyla ilgili detay soru içermiyordu. Deneklerin cevaplarıyla yetinilen bu konuda yeni araştırmalarla daha detay bilgi üretilmelidir.
Ancak kanımızca insanlar "Türkiyelilik" vurgusu yaparken etnik kimliğe dayanmayan bir toplum tarifi yapıyorlar, içtenlikli bir ülke ve vatan sevgisini bu seçenekle ifade ediyorlar. Ancak bu vurgu siyasal terminolojidekine benzer bir açılımı ne kadar içinde taşıyor olabilir, bu ayrıca ölçülmelidir.




Kimliğe bağlılıkta en katı Doğu Karadeniz

'Gelininiz, damadınız, eşiniz' farklı bir dinden, etnik kökenden ya da ülkeden olabilir mi?' sorusuna olumsuz yanıtta bölge olarak Doğu Karadeniz, grup olarak da 44 yaş üstü eğitimsiz erkekler öne çıktı


Araştırmada ölçülen bir diğer eğilim de insanların kimliklerine ne kadar bağlı olduklarıydı. Kimliklere ait sadakat duygularını ortaya çıkarmak için deneklere kişisel bir soru soruldu:
Gelininiz/damadınız (veya gelecekte eşiniz) farklı bir din, etnik köken ya da ülkeden olabilir mi?
Yanıtlarda ilk dikkat çeken, vatandaşların bu konuda genelde katı bir tutum içinde olmasıdır. Kimlik tanımlarında etnik kökenden çok "Türkiyelilik" ve "din" unsurlarını önemseyenlerin, başka ülke ve dinin insanıyla aile olma konusunda daha az taviz verdikleri gözleniyor.
Genele bakıldığında insanlar en kolay gelin/damat/eşlerinin başka etnik kökenden olmasını kabulleniyor, ancak başka ülkeden insanlarla bu türden yakınlaşmalara daha fazla itiraz ediyor.

Kadınlar daha hoşgörülü

Bu konu cinsiyete göre incelendiğinde, kadınların tüm yaş gruplarında erkeklere göre daha toleranslı oldukları dikkat çekiyor. Farklı demografik ayrıştırmalar yapıldığında oluşan sonuçlar dikkat çekici.
Örneğin üniversite eğitimliler, daha yüksek oranda onay veriyor.
Farklı dinden gelin/damada en yüksek oranda "olabilir" diyenler, yüzde 65'e varan oranlarla orta yaş ve üstü üniversite mezunu kadınlar.
"Gelininin başka dinden olmasına" en yüksek oranda "hayır" diyenler düşük eğitimli 44 yaş üstü erkekler (yüzde 69.93) ve kadınlar (yüzde 66.96) olarak gözleniyor.
Olumlu cevabı en yüksek oranda üniversiteli 29-43 yaş erkekler (yüzde 69.66) ve kadınlar (yüzde 66.06) veriyor. En tavizsiz olan grup yine 44 yaş üstü düşük eğitimli erkekler (yüzde 55.22) ve kadınlar (yüzde 54.47) oluyor.




En toleranslı bölgeler

Cevaplar bölgelere göre ayrıldığında, "başka dinden gelin/damat olabilir" diyenler en yüksek Ortadoğu Anadolu (yüzde 46.22) ve İstanbul (yüzde 42.70) bölgeleri olurken, en düşük toleransı Doğu Karadeniz (yüzde 15.96) ve Orta Anadolu (yüzde 23.98) gösteriyor.
"Başka etnik kökenden gelin/damat olabilir" diyenler en çok Ortadoğu Anadolu (yüzde 60.74) ile İstanbul (yüzde 53.09) insanları olurken, en düşük tolerans Doğu Karadeniz (yüzde 25.64) ile Ege'de (yüzde 33.70) sergileniyor. Başka ülkeden gelin/damadı kabul de en yüksek oranlarda Ortadoğu Anadolu (yüzde 48.78) ve İstanbul (yüzde 42.59) bölgelerinde gözlenirken, farklı ülke vatandaşlarıyla aile kurmaya en düşük onay Doğu Karadeniz (yüzde 20.11) ve Orta Anadolu'dan (yüzde 24.45) geliyor.

Türkler daha kapalı


Vatandaşların kimliklerine karşı sadakatleri "etnik yapı"ya göre ayrıştırıldığında ilginç sonuçlar ortaya çıkıyor.
Bu sorular karşısında "Türkler" daha tutucu cevaplar veriyor.
Geldikleri yer Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar uzanan bölge olan ve etnik olarak Türk olmakla birlikte kendilerini farklı kelimelerle (Türkmen, muhacir, Müslüman-Türk, Manav gibi) tanımlayanları ifade eden "Türk kökenliler" yüzde 62.5 ile gelin veya damadın başka din veya mezhepten olmasına en fazla karşı çıkan grubu oluşturuyor. Bu grup ayrıca başka ülkeden akrabalığa da benzer şekilde olumsuz (yüzde 60 oranında "olamaz") bakıyor.
Araplar ve diğer etnik kimlik gruplarından olanlar da genelde başka din, köken veya ülkeden biriyle aile kurulmasına halk genelinden biraz daha yatkın görünüyorlar.




Kürt-Zazalarda durum

Kürt-Zazalar ise başka gruplara bakışlarında halkın genelinden daha açıklar ve sorulara daha yüksek oranda "Olabilir" cevabı veriyorlar. Gelin, damat veya gelecekteki eşin başka din veya mezhepten olmasına yüzde 47.4 (genel oran yüzde 31), başka etnik kökenden olmasına yüzde 66.3 (genelde 42.2), başka ülkeden olmasına da yüzde 48.8 (genelde 31.8) oranlarında olumlu yaklaşıyorlar.
Kürtler, etnik köken ne kadar önemli olsa da bu konuyu gruplar arasında evlenmeyi veya kaynaşmayı engelleyecek türde bir kimlik meselesi olarak görmüyorlar.

Aleviler daha açık

Aynı sorulara dini inanç farklılıklarına göre bakıldığında, Alevilerin farklı kesimlerle evliliğe, genel olarak diğer inanç grupları ve etnik gruplardan çok farklı oranlarda hoşgörülü baktıkları anlaşılıyor. "Başka dinden/etnik kökenden/ülkeden kişilerle evliliğe" Aleviler yüzde 60-65 arasında, Sünni Hanefiler ise yüzde 28-40 arasında "olabilir" diyor.
Bu konudaki bütün cevaplar birlikte değerlendirildiğinde, insanların eş/gelin/damadın kimliği konusunda en çok etnik kimlik farklılığına hoşgörüyle baktıkları gözleniyor. Başka dinden olmanın en az kabul gören farklılık olduğu ortaya çıkıyor. İnsanlar etnik kimlik ve farklılıklarını dini kimlik ve farklılıklara göre daha az önemsiyor.

Kimliği yaşamak tartışmalı

Araştırmaya katılan deneklerin yüzde 82.55'i kendi kimliklerini rahat yaşayabildiğini söylerken, 'Başkası kimliğini yaşayabiliyor mu?' sorusuna olumlu yanıt ise yüzde 53.57'ye düşüyor


Kimliklerin tanımlarına dair bulguları ortaya koyduktan sonra bu kimliklerin sahipleri tarafından ne kadar özgür bir şekilde yaşanabildiğine ilişkin toplumsal durumu ortaya çıkarmak gerekiyor. Bunun için doğru yöntem, iki aşamalı bir tespittir. Araştırmada önce insanlara "kendilerine yakıştırdıkları" bu kimlikleri özgürce ve huzur duyarak yaşayıp yaşayamadıkları soruldu. Ardından aynı deneklerin "başkalarının kendi kimliklerini rahat yaşayıp yaşamadıklarına" dair fikirleri alındı.
Ülke genelinde insanların yüzde 82.55 gibi çok önemli bir kısmı kendi kimliklerini yaşayabildiklerini söylediler. Kimliğini yaşamakta yasal sorunları olduğunu düşünenler yalnızca yüzde 3.91 oranında kaldı. Yüzde 11.93'lük kesim bazı sorunlar olduğunu ancak kimliğini yaşayabildiğini, yüzde 1.61'lik bir kesim ise çevresel/toplumsal engellerle karşılaştığını söyledi.
"Başkaları kimliğini rahatça yaşayabiliyor mu?" sorusuna verilen cevaplar ise daha farklı bir tablo ortaya koydu.
Bu soruya "Evet" diyenlerin oranı bu sefer yüzde 53.57 oldu.
Yani, başkalarının kimliğini yaşama konusunda sorunu olduğunu düşünenlerin oranı daha fazla.
Aynı doğrultuda, araştırmaya katılanlardan yüzde 31.91'i başkalarının kimliğini yaşamakta bazı sorunları olduğunu, yüzde 9.38'i yasal engellerle karşılaştığını, yüzde 5.14'ü de çevresel engeller bulunduğunu söyledi.

Kadında kimlik sıkıntısı

Cinsiyet ve eğitim gibi demografik ayrımlar daha yakından incelendiğinde eğitimli genç kızların olaya bakışı dikkat çekici. Yüksek eğitimli 29 yaş altı kadınların yüzde 25.74'ü kendi kimliklerini yaşayamadıklarını söylerken, "Başkaları kimliklerini rahatça yaşayamıyor" diyenlerin oranı toplamda yüzde 68'e ulaşıyor.
Eğitim yükseldikçe, başta gençler olmak üzere, insanlar kendi kimliklerini yaşamakta sorunları olduğunu itiraf ediyor; ancak diğerlerinin bu konuda kendilerinden yaklaşık 3 kat daha fazla sorunları olduğunu düşünüyorlar.
Aynı tablonun verilerine göre, kadınların kimliklerini yaşamakta çevresel ve toplumsal engel olduğu vurgusu erkeklere göre daha yüksek çıkıyor. Kimliklerin özgürce yaşanıp yaşanmadığıyla ilgili farklı etnik kökenden olanlara bakıldığında ortaya çıkan yorumlar, tahmin edilebileceği gibi oldukça farklılık gösteriyor.
Kendini etnik açıdan "Türk" olarak tanımlayanlar hem kendi kimliklerini yaşama konusunda daha rahatlar (yüzde 86.8 "evet" diyor) hem de diğerlerinin yaşayabildiği fikrine ortalamadan daha fazla katılıyorlar. Dolayısıyla, Türk kökenlilerin görüşleri Türkiye ortalamasından farklı değil.
Ancak hiçbir etnik kimlik grubunun cevapları bu konuda çok net ve genelden çok farklı bir duruşları olan Kürtlerinki kadar çarpıcı farklar içermiyor. Toplumun geneli kendi kimliğini özgürce yaşayabildiğini (yüzde 82.5) ve başkalarının da yaşayabildiğini kısmen (yüzde 53.57) söylerken, Kürtlerin ancak yüzde 39.2'si kendi kimliğini yaşabildiğini belirtiyor. Kürtler, başkalarının da sadece yüzde 24.9'unun kimliğini yaşayabildiğini söylüyor.




 




Aleviler çok sıkıntılı

En çarpıcı bulgulardan biri, Alevilerin kimliğini özgürce yaşamak konusunda en sıkıntılı dini grup olarak öne çıkmaları. Alevilerin yalnızca yüzde 53'ü kimliğini yaşayabildiğini ifade ederken, yüzde 47'si de sorunlarla karşılaştıklarını belirtiyor.
Aleviler, diğer dini inanç gruplarına göre çok yüksek oranda "başkalarının kimliklerini yaşayamadıklarını" (yüzde 79.1) düşünüyor. Sünni-Hanefiler ise yüzde 87.2 oranında kendilerinin, yüzde 57.2 oranında da kendileri dışındaki dini grupların kimliklerini özgürce yaşayabildiklerini söylüyor.
Bu iki soru birlikte ele alındığında ortaya çıkan en önemli bulgu, insanların kimlik meselesi ile ilgili "diğerleri"nin sorunları olduğunun farkında oluşudur. Toplum, son yıllarda kimlik etrafında yürütülen tartışmaların ve kimlik odaklı sorunların bilincinde olduğunu belli eden veriler sunuyor.

Kürt sorununa bakış

 

 

 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

 

 

 

Home ] Up ] Türkiye Gerçekleri ] Strateji ve Politikalar ] İçerik ] Ara ]

Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] [ Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ] Biz Kimiz? ]