| 
            
			
			
			 
			
			 Batı uygarlığının o parlak Rönesans döneminin 
			aydın kafalı etkin tanıklarından biri olan Leonardo evrensel bir 
			yaratıcı, bir heykelci, bir mimar, bir şehircilik uzmanı, bir 
			müzisyen ve bir makine mucidi olarak karşımıza çıkar. Ama o her 
			şeyden önce Michelangelo ve Raffaelloyla birlikte, Rönesans resim 
			sanatının kurucularından biridir. 
			
			Leonardo,  ilk bakışta ressam kişiliğiyle öne 
			çıkmasa da resim sanatının soyluluğunu en açık biçimde ortaya koyar. 
			Ona göre resim, sanatçıyı zanaatçıdan, yaratıcıyı "el sanatları"yla 
			uğraşanlardan ayıran bir zihin işi sayılır. Bununla birlikte 
			Leonardo, bu alanda da bilgi sahibidir. Modern sanatçının kişiliği 
			Leonardoyla birlikte ortaya çıkar. Leonardonun ressamlığını 
			incelemek için elimizde çoğunlukla gerektiği gibi korunmamış otuz 
			kadar eser vardır. Sanatçının kimi zaman talihsiz deneyleri de 
			tablolarından bir bölümünün çabucak bozulmasına yol açmıştır (Ünlü 
			"Son Akşam Yemeği" tablosu). Leonardodan bize ulaşanlar arasında 
			eski kopyalar ve özellikle Floransalı sanatçının kendisini adadığı 
			pratik ve kuramsal çalışmaların tümünü gösteren binlerce çizim de 
			vardır.  
			  
			
			
			
			  
			
			
			Leonardo di Ser Piero da Vinci, 1452 yılında, 
			Floransa yakınlarında kendi adını taşıyan bir köyde dünyaya geldi. 
			Bir noter ile bir köylü kadının evlilik dışı çocuğu olan Leonardo, 
			babası Ser Pieronun yanında büyüdü. 1467 veya 1469 yılına  doğru, 
			Floransalı heykelci ve ressam Verrocchionun atölyesinde çalışmaya 
			başladı. Kuşkusuz Domenico Ghirlandaio, Botticelli, Perugino ve 
			Filippino Lippi ile de burada karşılaştı. Öğrenimi yalnızca resim 
			sanatına yönelik olmamasına karşın Leonardo, hümanistlerin tersine, 
			Latince ve Yunanca bilmiyordu. Bu özelliği çağdaşlarını şaşırtmıştı.
			 
			
			1472de Floransa Ressamlar Loncasına girdi ve 
			1479da ustasının atölyesinden ayrılıp 1481 yılının sonunda 
			Milanoya Ludovico Sforzanın sarayına gitti. Ludovico Sforza, 
			sanatçıdan, babası Francesco Sforzayı at üstünde gösteren bir 
			heykel yapmasını istedi. Leonardo, Milanoda beklentilerine yanıt 
			veren bir kültür ortamı bulmuştu, ancak atlı heykelin yapımı çok 
			yavaş yürüdü. "Kayalıklar Madonnası"nın (1483) ilk siparişini de bu 
			sırada alan Leonardo, heykel çalışmalarına koşut olarak mimarlık 
			(Milano ve Pavia katedraleri için taslaklar), şehircilik ve su 
			mühendisliği çalışmalarıyla uğraştı. Kuramsal tercihleri 
			belirginleşen Leonardo, resme dair yazmayı düşündüğü eserin temel 
			kavramlarını tasarladı. Öte yandan Sforza Sarayındaki yaşama renk 
			katan görkemli şenlikleri düzenleme görevi de Leonardoya verildi. 
			Yine de Milanodaki Santa Maria delle Grazienin yemekhane duvarına 
			"Son Akşam Yemeği"ni resimleyecek zaman buldu (1495-1497). Ne var ki, 
			Italya Savaşları başlamıştı. Fransız ordusu 1499da Milanoyu işgal 
			ederek Sforzanın hükümranlığına son verdi. Leonardo 1500 yılında 
			Mantovaya (Isabella dEstenin Portresi), Venedike (Bu şehre 
			yaptığı yolculuğun Venedik resmi üzerinde etkileri oldu) ve 
			Floransaya gitti. Sanatçı, 1506 yılına kadar kaldığı Floransada 
			"Mona Lisa"yı, bugün kayıp olan "Leda" ve "Anghiari Savaşı" (Vecchio 
			Sarayı için) adlı tabloları yaptı. Ressam bunlardan başka askeri 
			mimarlık çalışmalarına da girişti; 1506dan itibaren, Milanoda, 
			Fransızların özellikle de büyük bir sanatsever olan Kardinal 
			Charles dAmboiseın hizmetine girdi. Leonardo ayrıca Gian Giacomo 
			Trivulzioyu at üstünde gösteren bir anıt siparişi üzerinde çalıştı. 
			Milanodan 1513 yılında, dukalık yeniden Italyanların eline geçince 
			ayrıldı. Romaya gitti; bu şehirde Giuliano di Medicinin 
			koruyuculuğunda çalışan sanatçılardan biri oldu. Leonardonun 
			araştırmaları matematiğe ve Pontine Bataklıklarının kurutulmasına 
			yöneldi. Bataklıkla ilgili taslağı Papalıkın onayını aldı. Böylece 
			onun ressam kişiliği araştırmacı, deneyci kişiliğinin önünde silindi. 
			Bu sırada Romada sanat sahnesine Michelangelo ve Raffaello egemendi. 
			Leonardo, Giuliano di Medicinin ölümünden sonra 1516da, bir başka 
			büyük sanat koruyucusunun, Fransa Kralı I. Françoisnın teklifini 
			kabul etti. 1517 yılından itibaren Amboiseda, Clos-LucZ Şatosunda 
			yaşamaya başladı. Sanatçı, kraliyet şenliklerinin düzenlenmesine 
			katıldı, ancak sağ eline felç indiği için ne yazık ki bir daha resim 
			yapamadı. Leonardo, 2 Mayıs 1519da, bir söylentiye göre I. 
			Françoisnın kollarında, yaşama gözlerini kapadı. 
			Yukarı 
			
			
			Ressam Leonardo, XV. yyın son çeyreğinde, 
			özellikle Floransa ve Venedikte Italyan resmini sarsan 
			değişikliklere neden olan başlıca kişilerden biridir. 
			Kuatroçentonun, akılcı perspektif kullanımına karşın aşağı yukarı 
			iki boyutlu olan çizgisel bakış açısının yerine, daha duyarlı bir 
			yaklaşım getirdi. Bu yeni yaklaşım yalnızca perspektife değil 
			ışık-gölge dağılımının sfumato yöntemiyle ustaca sağlanmasına da 
			dayanıyordu: Gölgeden ışığa doğru yumuşak bir geçiş, biçimlerin 
			gizemli bir yarı gölgeden yavaş yavaş çıkmasıyla, üçüncü boyut 
			yanılsaması yaratıyordu. Bu yöntem, sanat tarihçisi Bernard 
			Berensonun "Dokunsal Değerler" adını verdiği göz yanıltıcı bir 
			resim sanatını yarattı. XV. yyın başından itibaren Flamanlar 
			yağlıboya sayesinde adı geçen türde oldukça ileri gitmişlerdir. 
			Leonardonun Verrocchionun atölyesinden ayrıldıktan hemen sonra 
			yaptığı "Müneccim Kralların Tapınması" adlı tablosu, Botticelli 
			şemasına uygun olmakla birlikte karmaşık bir mekána hareketlilik 
			getirmektedir. Dokunsal değerlere bu geçiş, önce seçkin sanatçı 
			Giovanni Bellininin sonra da Belliniye çok şey borçlu olan iki 
			büyük ressamın (Giorgione ve Tizianonun) çevresinde gerçekleşen ve 
			Venedik resmini etkileyen köklü değişime paralel olarak sürdürüldü. 
			Floransalı sanatçının, sanat tarihçilerinin çekişmelerinin ötesinde 
			Venedikte değişim geçiren bir resim ortamıyla karşılaştığı 
			düşünülebilir. Bu ortam, insan figürünün bütün gücünü ve 
			olanaklarını ortaya koyabileceği yeni bir mekánı, yalnızca rengin 
			büyüsüyle yaratmaktaydı. Ama Venedik üslubundaki yenilikler renk 
			üzerine kuruluydu ve duyulara yönelikti. Oysa Leonardonun getirdiği 
			yenilikler açıkça zihne yönelikti. Leonardonun tablolarında renk, 
			Floransa geleneğine sıkı sıkıya bağlı bir taslağa göre, desene boyun 
			eğiyordu. Leonardonun sanatının yankıları, 1500 yıllarında genç 
			kuşağın en yetenekli sanatçılarından birinde de görülebilir. 
			Etkilere açık ve bu etkileri kendi sanatının malzemesi haline 
			getiren söz konusu ressam ise 1504ten 1508e kadar Floransada 
			yaşayan Raffaellodur.  Raffaello, yalnızca Venedik derslerini 
			değil, Leonardodaki kompozisyon biçimlerini ve psikolojik havayı da 
			özümsemişti. Sözgelimi "Balthasar Castiglionenin Portresi" (1515e 
			doğru) adlı tablosu buna bir örnektir. Leonardonun eserlerinin çoğu 
			evrensel gerçekliğin çeşitli cephelerine duyduğu merakı yansıtır: 
			Yeryüzü şekilleri, suların hareketi, çiçekler ve bitkiler, hepsinden 
			önemlisi de anatomi ve fizyonomi yardımıyla üzerinde çalıştığı insan 
			figürü. Fizyonominin görevi, ruhun evi olan bedenin gizemini 
			yansıtmaktır. Nitekim Leonardo şöyle yazar: "Figürlerine kişilerin 
			zihinlerindeki düşünceleri ortaya koyan bir duruş ver, yoksa sanatın 
			hiç de övgüye layık olmaz." Dünyanın en ünlü tablosu "Mona Lisa"nın 
			çevresinde oluşan efsanenin kaynağı yalnızca birtakım anekdotlar 
			veya Dadacıların şakacı yaklaşımları değildir. Resimde alışılmışın 
			dışında bir ustalıktan kaynaklanan bu efsaneyle ilgili olarak 
			Berenson şunu yazar: "Velasquezin, belki bir de en parlak 
			dönemlerinde Rembrandt ve Degasnın dışında, Mona Lisadaki kadar 
			anlamlı ve inandırıcı dokunsal değeri başka yerde bulamayız." 
			Sfumato basit bir göz boyama yöntemi değildir.  
			Yukarı 
			
			
			Kuşkusuz resim sanatı onun için, çok yönlü çalışmalarından yalnızca 
			bir tanesiydi. Leonardonun her işe el 
			atan bu davranışı, bir eseri yarım bırakmak gibi tuhaf bir eğilime 
			sahip oluşu, psikanalistlerin de merakını uyandırdı. Bunun yanıtını 
			sanatçının kendi sözlerinde bulabiliriz: "Ressamın eseri düşünme 
			yetisinin düzeyinde olursa bu, o yeti için kötüye işarettir." 
			Leonardoda eser, belki de ruhun ateşiyle yanıp kül olmuştur. 
			 
			
			Leonardo ardında büyük bir miras bırakmadı. Az 
			sayıda öğrencisi vardı; üstelik Raffaellonun zengin atölyesinin 
			bıraktığı etkinin tersine Leonardoyu izleyenlerden hiçbiri 
			kendisini gerçek anlamda ortaya koymadı. Ders verdiği ressamlar 
			(Francesco Melzi, Giovanni Antonio Boltraffio) ve ustayı taklit 
			edenler (Bernardino Luini, Sodoma), yalnızca "Leonardovari etkilere" 
			kapılmışlardı. Çoğu zaman da Floransadan uzakta yaşamış bir insan 
			olan sanatçı, Floransadaki resim sanatının gelişimine yabancı 
			kaldı. Zekásı ve düşünceleri sürekli işe karıştığı ve muazzam bir 
			araştırma yığınının altında ezildiği için Leonardonun derslerini 
			bulup çıkartmak kolay değildir. Leonardonun ölümünden hemen sonra 
			gerçek anlamda mirasçıları olmadı. Parmada, yalnızca Correggio, 
			"Mona Lisa" ressamının o zor derslerini kendince derledi. Leonardo, 
			Rönesansın evrensel düşünü, yani ortak bir bilgi ve sanat 
			hareketinde bütünleşme, birleşme düşünü temsil ediyordu. Resim onun 
			için, sayısız araştırmalarıyla sürekli ilişkide olan gerçek bir 
			bilme, tanıma etkinliğiydi. Bu sentez girişimi, Leonardonun 
			ölümüyle birlikte, manyerizm akımının Rönesans ideallerinin çoğuyla 
			taban tabana zıt, doğallıktan uzak ve geniş çapta klasisizme karşı 
			bir resim dili oluşturmasıyla yok olup gitti. Dolayısıyla 
			Leonardonun sanatı, yalnızca o dönem Italyan resmine yaptığı 
			etkiyle değerlendirilemez. Çünkü eserler, hem resim alanında hem de 
			çeşitli teknik buluşlar açısından tümüyle sıra dışıydı. Çok az resim 
			yapmış olduğu halde Leonardo resim hakkında bir eser yazmayı 
			tasarlamıştı. Elyazmalarından birçoğu ölümünden sonra Vatikan 
			Kütüphanesinde korunan bir derlemede yer aldı; sayısız bilimsel ve 
			teknik notuysa Paris (Fransız Enstitüsü, Ulusal Kütüphane), Londra 
			(British Museum), Madrid (Ulusal Kütüphane) ve Milanoda 
			saklanmaktadır. Ayrıca çok değerli Codex Atlanticus da Milanodaki 
			Ambrosius Kütüphanesindedir. Yukarı 
			  
			
			
			  
			  
			
			
			Pariste Louvre Müzesinde korunan, eşkenar dörtgen bir yüzeye 
			yapılmış bu tablonun kompozisyonu, Raffaellonun da esinlendiği 
			klasik bir resim diline örnek oluşturur. 
			Kuşkusuz konu özgün değildir, fakat sanatçı, dini bir soyağacını 
			ortaya koymaya çalışarak konuyu işleyiş biçimine yenilik 
			getirmiştir. Böylece, Isanın annesi kendi annesi Azize Annanın 
			kucağında tasvir edilmiştir. Mesihin tanınmasını sağlayan işaret, 
			kurbanlık paskalya kuzusudur. Sanatçı, Azize Annanın yüzünde, 
			yadsınamayacak bir tazeliği korumakla birlikte, iki kadın arasındaki 
			yaş farkını yansıtmayı başarmıştır. Leonardonun çizdiği birçok yüze 
			özgü etkili ve gizemli gülüş (Sözgelimi Mona Lisanınki) burada da 
			görülmektedir. Sanatçının karmaşık yeryüzü şekillerine ilgisini 
			yansıtan, gerçeklerden (Dolomitler) esinlenerek yaptığı engin dağlık 
			manzara, bizi gizemli bir evrene taşır. Ressamın hayal gücü, bu 
			puslu uzaklıkları, bu dağları, bakışların gizemli bir labirentte 
			kaybolduğu bu yerleri bambaşka bir dünyaya dönüştürür. Söz konusu 
			manzaraya yalnızca "Mona Lisa"da değil "Karanfilli Madonna"nın ilk 
			versiyonunda da rastlanır. Bu tablo Freudun ünlü çözümlemesine 
			(Leonardo da Vincinin Bir Çocukluk Anısı, 1910) kaynaklık etmiştir. 
			Meryemin mavi giysisinin kıvrımlarında bir akbaba şekli gördüğüne 
			inanan Freuda göre Leonardo, yaşamının ilk yıllarında meydana gelen 
			bir olay (Beşiğine bir akbabanın saldırması) yüzünden bilinçsizce bu 
			şekli çizmiştir. Yukarı 
			
			
			Leonardodan söz ederken onun "sanatçı işi" 
			makinelerini görmezden gelmek düşünülemez. Bugün bile hala pek çok 
			bilim adamına yol gösteren çizimler yapmış olan Leonardonun 
			tasarladığı "yarı şeytani" ve "insanüstü" makineler, hala 
			şaşkınlıkla karşılanıyor. Örneğin   şölen ve tiyatro gösterileri 
			için yaptığı dekor düzenekleri aynı anda iki tiyatro eserininin 
			sergilenmesine olanak tanıyordu. Sanatçı, Curius Tiyatrosunda 
			uyguladığı çok ince  geometri ilkesiyle bunu sağlamıştır. Sadece 
			resim, heykel ve mimari alanında değil "savaş sanatı" ile ilgili de 
			buluşlar yapan Leonardo, daha çok düşman mermilerinin isabetini 
			azaltmayı sağlayacak bir aerodinamik peşinde koştu. Onun tasarladığı 
			"zırhlı araç" bilimkurgusal uçan dairelerin adeta müjdecisi gibidir. 
			Başarısız olduğu planör taslaklarını, deniz altı makinelerini 
			bugünün teknoloji harikalarının atası saymak yanlış olmaz. Yine 
			hidrolik sistemler, projektör, "Leonardo otomobili" adıyla tanınan 
			özdevimli bir araba, mekanik dokuma tezgahı ustanın buluşları 
			arasında hayatımızı kolaylaştıran değerler olarak yer almıştır. 
			Insanların haberleri birbirlerine hemen ulaştırması için bir tür 
			"içiletişim" aracı çizen Leonardo, "Yüz bin yüz evde yüz bekçi on 
			beş dakika içinde yeraltından bu haberleri yankılayacaktır" diye 
			yazar. Codex Atlanticustaki bir kehanetinde ise "En uzak bölgedeki 
			insanların birbirleriyle konuşacağı ve birbirlerine yanıt 
			verebilecekleri" haberini verir. Tabi bu habere Leonardodan 
			yüzyıllar sonra bulunacak telefonun müjdesi demek yalnış olmaz.  
			Leonardonun deneylerine bakıldığında "inek ve öküz işkembelerini 
			karıştırarak" yaptığı bir nevi "plastik madde", insana simya 
			"dönüşümünü" düşündürür. Leonardo, sayılardan da büyük zevk 
			almıştır. 1504 yılında Leonardo şöyle yazar: "Aziz Andreas gecesi, 
			gece mum erirken, gece ve üzerine yazdığım kağıt biterken, bir 
			saatten az bir zamanda çemberi dördülleme problemini çözdüm." Öyle 
			ki, Leonardo, "Matematikçi olmayan kimse benim ilkelerimi okumaya 
			girişmesin" diyecek kadar çok sevmiştir matematiği. En temel 
			hesaplarda şaşırıp kalsa da geometri konusunda ulaştığı sonuçlar 
			kesin ve baş döndürücüdür. 
			Yukarı 
			
			
				- 1472-1475 Meryeme Müjde,
 
				- 1475e doğru Ginevra de 
				Bencinin Portresi,
 
				- 1475-1478 Madonna Benois,
 
				- 1478-1480 Karanfilli 
				Madonna,
 
				- 1481-1482 Müneccim 
				Kralların Tapınması,
 
				- 1483-1486 Kayalıklar 
				Madonnası (Ilk versiyon),
 
				- 1483-1490 Kakım Kürklü 
				Kadın,
 
				- 1490 Bir Müzisyenin 
				Portresi,
 
				- 1490-1495 Alınlıklı Güzel,
 
				- 1495-1497 Son Akşam 
				Yemeği,
 
				- 1503-1507 Mona Lisa 
				 
				
 
				- (La Gioconda),
 
				- 1510 Meryem, Çocuk Isa ve 
				Azize Anna,
 
				- 1513-1516 Vaftizci Yahya.
 
			 
			
			Batı uygarlığının o parlak Rönesans döneminin aydın kafalı etkin  
			tanıklarından biri olan Leonardo evrensel bir yaratıcı, bir 
			heykelci, bir mimar, bir şehircilik uzmanı, bir müzisyen ve bir 
			makine mucidi  olarak karşımıza çıkar. Ama 
			o her şeyden önce Michelangelo ve  Raffaelloyla birlikte, Rönesans 
			resim sanatının kurucularından biridir. Leonardo,  ilk bakışta 
			ressam kişiliğiyle öne çıkmasa da resim sanatının soyluluğunu en 
			açık biçimde ortaya koyar. Ona göre resim, sanatçıyı zanaatçıdan, 
			yaratıcıyı "el sanatları"yla uğraşanlardan ayıran bir zihin işi 
			sayılır. Bununla birlikte Leonardo, bu alanda da bilgi sahibidiR. 
			Modern sanatçının kişiliği Leonardoyla birlikte ortaya çıkar. 
			Leonardonun ressamlığını incelemek için elimizde çoğunlukla 
			gerektiği gibi korunmamış otuz kadar eser vardır. Sanatçının kimi 
			zaman talihsiz deneyleri de tablolarından bir bölümünün çabucak 
			bozulmasına yol açmıştır (Ünlü "Son Akşam Yemeği" tablosu). 
			Leonardodan bize ulaşanlar arasında eski kopyalar ve özellikle 
			Floransalı sanatçının kendisini adadığı pratik ve kuramsal 
			çalışmaların tümünü gösteren binlerce çizim de vardır. 
			 
			Yukarı
			 
			
		
		
		
		
			
			 
			
            Türkiye Gerçekleri  
		  
		   |