1900ler
		
						
		
						
		Hepsi 
		beş-altı yılda oluverdi, Bulgarlar Çatalcaya İstanbul kapılarına kadar 
		indi ve Rumeli elden çıktı ve Araplar Lawrensle ayaklandı ve Irak ve 
		Suriyeden çekildik, Ruslar Karadenize indi, ve Çanakkale ve 
		Sarıkamışta yüzbinlerce şehit verdik, ve Pontus Rum çeteleri ve 
		Ermeniler ayaklandı, yol yok, mühimmat yok, tek bir askeri araç yok, 
		fabrika yok ve Yunan Adası Mondrosta ölüm fermanı imzalandı, ve 
		Osmanlı, limanları askerleri ve silahlarıyla topyekûn teslim oldu, ve 
		Yunan Egeyi işgal edip İyonyayı kurmaya başladı ve İngiliz muhipleri 
		ve Kürt Teali cemiyeti ve halife-saray ordusu İngilizleri ve Yunanı 
		destekleyip Anadolu örgütlenmeye başlayan Mustafa Kemal ve 
		arkadaşlarının katli vaciptir kanları helaldir diye fermanlar 
		yayınlamaya Yunan uçaklarıyla cephelerimizin üstüne atmaya başladı. Ve 
		saray Selimiye Camiinde Yunan Ordusuna şükran duaları okudu! 
		 
		Ve Halife ordusu-Anzavur askerleri Balıkesirde Boluda Düzcede Yunan 
		ordusunun önünü açmak Kuvayi Milliye ortadan kaldırmak için iç savaşa 
		başladılar! Ve İngilizler Fransızlar onlarca gemiyle İstanbul Boğazına 
		çıkıp onbinlerce askeriyle işgale başladı! Karakollar basıldı yüzlerce 
		Türk aydını tutuklandı! 
		 
		Ve Damat Ferid ve Vahdettin, sarayından İngiliz gemilerini seyretti, 
		İngilizler medeni millettir, karşı koymalıyım yumuşak davranalım bir 
		zaman sonra İngilizler sakinleşir ve İngilizlere güvenelim, 
		İstanbuldaki saraylarımıza yalılarımıza köşklerimize dokunmazlar, 
		İngiliz ve Yunana karşı koyup kızdırmayalım
 Ve Vahdettin, Kuvayı 
		Milliyenin komutanlarına telgraflar çekip Mustafa Kemali durdurmanın 
		yollarını aradı ve bir çok kafayı çelip takoz olmayı komutanlarımızı 
		birbirine düşürmeyi başardı! 
		 
		Kuvvacılar başımıza iş aşmasın, sarayın sözünden çıkmasın, Kuvvacılar 
		Bolşevik, Kuvvacılar bulaşık, Kuvacılar poker oynuyor, Kuvvacılar 
		gizlice İngilizle anlaştı, Kuvvacılar dört karı istemeyip İslam 
		peygamberine karşı geliyor, Kuvvacılar kadın erkek karışık oturuyor, 
		Kuvvacılar dinsiz, Kuvvacılar Halifeye ve İslama karşı diye 
		Anadolunun yoksul halkını kandırmaya başladılar, ve, Kürt Teali 
		cemiyetine para gönderip Sivas kongresini basmaya ve Erzurum kongresine 
		adam gönderip kongreyi Halife lehine çevirmeye ve Yozgatta Çapanoğlu 
		isyanı ve hatta Bayburtta bir meczup hoca kendini peygamber ilan edip 
		tehdide başladı
 
		 
		Ve Mustafa Kemal, henüz İstanbuldayken Vahdettine, gel birlikte 
		Anadoluya gidelim müslüman halkımız sembolik olarak orduların başında 
		Osmanlı padişahını görsün, hiç ciddiye almadı, gelmedi ve İngiliz 
		askerleri İstanbula girerken sarayından kımıldamayan Vahdettin, Türk 
		orduları Refet Paşayla İstanbula zaferle girerken İngiliz zırhıyla 
		İstanbuldan kaçtı! 
		 
		Oysa, Abdülhamit düşürüldüğünde yabancılara sığın denildiğinde etlerimi 
		lime lime etseniz de düşman toprağına gitmem, demişti, Vahdettin 
		kuşandığı Fatihin kılıcını koskoca Osmanlı varlığını ve itibarini beş 
		paralık rezil rüsvay etti tarihlere Türk Tarihinin en büyük haini 
		olarak geçti! 
		 
		Sevr Andlaşmasının hazırlandığı İtalyada San Remoya gitti kendine ve 
		eşlerine 26 odalı Villa Manalyo bile az geldi, ve sonra İngiliz İtalya 
		istihbarat belgelerinden öğreniyoruz, Mustafa Kemale suikast planlarını 
		organize etti! Ve Lozanın başarısız kalıp yeniden İstanbula 
		saraylarına döneceği hayalleriyle son günlerine kadar boşuna bekledi! 
		 
		Bozkırın ortasında Ankara, adı gazetelerde hiç geçmemiş unutulmuş bir 
		şehirdi, 1905 ve 1907de beş metre kar yağmış Çankırıda Sungurluda 
		binlerce insanımız karın altından çıkamayıp donarak ve açlıktan ölmüştü, 
		hatta Avrupadan insan kaçakçıları gelip çocuklarımızı kaçırmıştı! Bir 
		yüzelli yıldır Mancester Cityde İngiliz tekstil ve kumaşının buhar 
		makineleriyle otomatik çalışmaya başlaması ve Süveyş Kanalının 
		açılmasıyla Ankaranın yün ve tiftik esnafı (loncaları) bitmişti, kıraç 
		tepeler çoktan çoraklaşmaya başlamıştı, kolera ve yangınlarla Ankara 
		açlık yoksulluk felaket günlerini yaşıyordu! Çanakkale ve Sarıkamış ve 
		Yemen Cephesinde ordumuzda asker kalmamış ve kalanlar silah bırakmış ve 
		Kuvvaya katılanlar çok yorgundu, düzenli ordu asker kalmamıştı! Egede 
		çeteleri toplayıp Anzavura ve Yunana karşı savaşan Çerkes Ethem 
		Ankarada kurulan Meclisi tanımıyor düzenli bir ordu kurulmasına hiç 
		inanmıyordu ve kendi kuvvetlerini Meclisin emrine vermemek için meydan 
		okuyordu ve Mustafa Kemalin kongrelerle topladığı ve Meclisi kurduğu 
		en yakın silah arkadaşlarının dahi kafaları hala hilafet ve 
		saltanattaydı! 
		 
		Meclisin kurulduğu ilk gün Trabzon vekili Ali Şükrü Bey Ankarada içki 
		içilmesi yasak kanunu çıkarttı, Yunanın Egeyi İngilizlerin İstanbulu 
		işgal ettiği günlerde İstanbulda şeyhülislam ve sadrazam Mustafa 
		Sabrinin ilk fetvası ne Yunan ne İngiliz işgalinden tek laf etmiyordu: 
		kadınlarımız peçesiz ve tek başına sokaklara çıkmasın, ahaliden oruç 
		tutmayanlar olursa tutuklanacaklar, Kuvvacılar tek eşli evlilik yapıp 
		peygamberimizin dört kadın almasına karşı geliyorlar
 fetvasını 
		yayınlıyordu
 
		 
		Cinnet nankörlük ve ihanet ve cehalet içindeki insanlara laf anlatmak 
		mümkün değildi! 
		 
		Vahdettinin kaçışıyla saltanat kaldırıldı ve ama hilafet yerinde 
		duruyordu, Abdülmecit Efendi halife ilan edildi ve bir kaç ayını 
		doldurmadan Abdülmecit efendi Ankarada kurulan meclise ayrılan 
		tahsisattan daha çoğunu sarayının masraflarına istedi, ve hilafetçi 
		vekiller, meclisten çıkan yasaların hilafet onayına (bir üst senato 
		gibi, Abdülmecit efendiye) sunulmasını istediler! 
		 
		Bu kargaşa ve yangın ortasında, Adana Toroslarda bir Fransız birliği 
		sıkıştırılıp teslim alındı ve Fransızlarla anlaşılıp silah alındı ve 
		Hint Müslümanları ve Rusyadan Bolşeviklerden yardım alındı ve kağnılar 
		ve kağnılar ve kağnılar! Yunan Ordusunda binlerce askeri kamyon varken 
		Türk Ordusundaki kamyon sayısı sadece bir kaç taneydi! Zafer sonrası 
		Meclis bu imkansızlıklar savaşının bir sembolü olsun diye meclisin önüne 
		Kağnı heykeli dikmeyi bile düşündü! 
		 
		Vahdettin, sadece Kuvvacılar tarafından değil, kendi sadrazamı paşası 
		bir çok devlet adamı ve Türk Milletinin en soylu vatansever yazarları 
		ve şairleri tarafından vatanını İngilize satan Osmanlı soyunun en 
		şerefsizi en büyük hain ilan edildi! 
		 
		Ve Mustafa Kemal, bu çorak sahipsiz kimsesiz yoksul Ankara toprağından 
		inanılması imkansız bir mucize, bir büyük ordu fışkırttı! Türk Ordusu 
		Kocatepede yeri göğü anlattı! Türk Milletinin tarihini değiştirdi 
		yepyeni bir sayfa açtı! 
		 
		Cumhuriyeti kurdu ama alttan alta ihanetin entrikanın önünü kesemedi, 
		en yakın arkadaşları Cumhuriyet idaresini kabullenmedi hazmedemedi ve 
		Mustafa Kemale komplo kurdu, diktatör dediler ve sinsice bir kenara 
		çekilip Mustafa Kemalin bir suikastle ortadan kaldırılmasını 
		beklediler! 
		 
		Şıh, şeyh, efendi, paşa, vs. gibi Osmanlı aristokratik sınıfının 
		ünvanlarının kaldırılmasını hiç biri hazmedemedi, tarikat ve tekkelerin 
		kaldırılmasını hazmedemediler, ve sinsi sinsi bir kenarda, on yıllarca 
		yalan yanlış uydurma bilgilerle iftira ve dedikodularına devam ettiler, 
		taa, ölümüne kadar ve dedikodularla Osmanlı, fes, ümmet, hanedan, mazlum 
		padişah Vahdeddin, yeni bir tarih yazdılar! 
		 
		Son iki yüzyılı Osmanlıyı bitiren yobazların dinsizlik suçlaması hiç 
		bitmedi, 40lı yılların ortasında, Toprak Reformu mecliste tartışılırken 
		toprak ağası Emin Sazak: saltanatın kaldırılmasına sabrettik 
		Cumhuriyetin ilanına sabrettik ama iş toprağımıza kadar geldi, deyip 
		toprak reformu karşısında ağalar beyler yine ayaklandı! İkinci Dünya 
		Savaşı günlerinde Mustafa Kemalin arkadaşlarında güvensizlik korku baş 
		gösterdi ve dinsizlik suçlamaları köy enstitülerini kapattırdı ve 
		devrimlerden taviz verilmeye geri dönüş başladı ve çok geçmeden fesciler 
		sarıkçılar tekkeler ve tarikatlar siyasi sahnede görülmeye kollanmaya 
		homurdanmaya ve sonra siyasallaşmaya başladı ve sonra ordusunu hukukunu 
		kırıp yıkıp devleti ele geçirmeyi başardılar! 
		 
		Ve 2022, Atatürkün ölümünün üzerinden 84 yıl geçti, Demokrat Parti, 
		Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve AKP, seksen yıl tarikat ve şeyhlerin 
		önünü açtı, bugün tarikat mekteplerinde okuyan çocukların sayısı 
		Diyanetin gözetiminde 2,5 milyonu aştı, istisnasız hepsi Cumhuriyete 
		dinsizlerin rejimi ve Atatürke deccal diyor! 
		 
		Hala fes sarığa inanıyorlar, hala Yunanın işgalini övüyorlar, hala 
		Cumhuriyete komünistlerin rejimi diyorlar hala (İngilizle anlaşan 
		Damat Feridin Vahdettinin gizli metinleri belgeleri bugün ortada) 
		İngiliz gemisiyle kaçan vatan haini Vahdettini yüce sultan diye 
		alkışlıyorlar ve hala Atatürke kumarcı içkici deccal diyorlar ve 
		Kurtuluş Savaşı veren meclisi iptal edip sarayı kurdular, milli 
		egemenlik ve halk iradesi değil, saraylarında akıllarınca islami düzen 
		şurayla (monarşi) ve Osmanlı ve ümmet palavralarıyla hala cahil halkı 
		kandırıp ve hala son Osmanlı sultanları gibi köylülerin esnafın 
		vergileriyle saraylarında yalılarında köşklerinde yan gelip sefa 
		sürüyorlar! 
		 
		Ve hala hepsi halife gibi dokunulmaz ve padişahın paşaları gibi 
		imtiyazlı bakanlıklar saraylar içinde hala kimse yapıp ettiklerine 
		karışamıyor ve yine milletin efendisi kutsalı saraylılar oluverdi! 
		 
		İstiklal Savaşıyla Osmanlı hanedanlığından alınıp milli hakimiyete 
		devredilmiş hazineleri, fabrikaları, yalıları, konakları, yaylaları, 
		ovaları, sahilleri, elde ne varsa, hala Osmanlı hanedanlığı gibi 
		mülklerine-nüfuzlarına geçirmişler! 
		 
		Ve Cumhuriyet, bir imha savaşıyla lime lime edildi! 
		 
		Bugün, Cumhuriyetin adı var, kendi yok! 
		 
		Meclisi yok, savcısı yok, partisi yok, bağımsızlığına sahip çıkan 
		mülkiye ve hukuk mektepleri yok, basını medyası yok! 
		 
		Utanç içindeyiz! 
		 
		Atatürk ve silah arkadaşlarını anacak hatırlayacak yüzümüz kimliğimiz 
		kişiliğimiz yok! 
		 
		Kurumlarıyla kazanımlarıyla Cumhuriyetin varlığı yok! 
		 
		Yobazları yüzlerce yıl öncesinden beri tanıyoruz, ancak, yeni şekilci 
		başka tür yobazlar peydah oldu
 
		 
		Holding patronlarıyla liberallerle Fetöyle PKKyla Amerika ve İngiliz 
		fonlarla ve düşünce klüpleriyle düşe kalka Cumhuriyetin onurunu ve 
		itibarini ayaklara düşüren gardrop Atatürkçüleri tanıdık, rakıcı balocu 
		şekilci, Cumhuriyet bayramları ve 10 Kasımda kahraman gibi poz veren 
		yeni bir işbirlikçi türünü tanıdık! 
		 
		Halen, an itibariyle, Cumhuriyete küfreden Davutoğlu ve Babacanı ve 
		Ruzi Nazarın kurduğu partiyi destekliyor ve Cumhuriyet kazanımları ve 
		değerleriyle dalgalarını geçer gibi Seyyid Rıza ve Fetöyle 
		helalleşiyorlar! 
		 
		Türk Milletinin kaderini talihini değiştiren Cumhuriyet devrimleri 
		nedir neye denir, tek satırlık bilgileri kendileri karar alacak 
		iradeleri hiç yok! 
		 
		Hala Mondros ve Sevr gibi siyasi altılı masalarda toprak veriyor toprak 
		tartışıp açılım pazarlıklarını dayatmalarını siyasi proje haline 
		getirmekle meşguller, ve gardrop Atatürkçüler için irili ufaklı Damat 
		Feridler Mustafa Sabriler Dürrizadeler ve Ekmeleddinler Abdullah Gül, 
		Fetöcüler, yeniden umut oluvermiş! 
		 
		Hala tekke ve tarikatlarla gizlice anlaşıp bakanlık seçim sandık 
		hesapları yapıyorlar! 
		 
		Bugün 10 Kasım! 
		 
		Büyük Atatürk! 
		 
		Ebedi istirahatgahın Anıtkabirde, bugün, düşmandan kurtarıp 
		Cumhuriyeti ilan ettiğin bu topraklar üzerinde, yine ilk günkü gibi çok 
		yalnızsın! 
		 
		İstiklal Savaşı günlerinde en yakın silah arkadaşlarınla yaşadıklarını 
		okudukça gördük ki fikirlerin ve mucizevi kimliğin ve iradenle ne kadar 
		büyük bir yalnızlık içinde Saltanata meydan okuyup Cumhuriyeti 
		kurmuşsun! 
		 
		Bugün bu satırları yazmanın sindirimi çok zor ama gerçek: 
		 
		Yine bugün seksen milyonluk ülkede Türk Milletinin yine en yalnız 
		adamısın! 
		 
		Türkiyede siyaset hala milli mücadeleye başladığın o meşum ilk günkü 
		yerde Mondros Mütarekesinin imzalandığı Agamemnon (eski Yunan kralı) 
		zırhlısında ve İşgalci İngilizlerle anlaşan Osmanlı sarayı mabeyn 
		odaları içinde! 
		 
		İstiklal Savaşı ve Cumhuriyete rağmen, aşamadığımız ya da nankörler ve 
		hainler yüzünden dönüp dolaşıp yine başladığımız, ilk günkü o yerdeyiz! 
		 
		Onlar rahmetini saraylarında holdinglerinde onlar rahmetini süslü medya 
		köşelerinde ekranlarda ve altılı masada ve İngiliz parasında bulmuş, 
		Büyük Atatürk, rahmetten anlamayan nankör bir nesil sana nasıl rahmet 
		dilesin! 
		 
		Büyük Atatürk! 
		 
		Bu satılmış yağma ve talan edilmiş bu kokuşmuş ve çürümüş memlekette bu 
		nankörler bu hainler ve bu cehalet karşısında bir avuç Cumhuriyetçi 
		aydın en az yola çıktığın o ilk gün kadar yalnızız ve işgale karşı 
		elimiz kolumuz bağlı oturmaktan utanç içindeyiz! 
		 
		Ve 10 Kasım, 9u 5 geçe, bizi saygı duruşuna davet eden sirenlerin sesi, 
		aslında, cephelerimize kadınlarımızla erzak ve top taşıyan gıcırdayan 
		kağnılarımızın dağlarımız ovalarımız ve ruhumuzda yankılanan milli 
		bağımsız tarihimizin uğuldayarak yükselen ve hepimizi bir millet yapan 
		bitmeyecek dinmeyecek susmayacak sesidir (ng)! 
		
						
		
						
		  
		
						
		
						
		
						
		
						
		 
		
						
		
						
		  
		
						
		
						
    
		
						
		
						
						
		
						
  Türkiye 
	ve Dünya Gerçekleri
		
						
		
						
            
		
						
		
						
		
		
		Gerçekler:Türkiye 
		ve Dünya Gerçekleri
	
	
	
		
						
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
		 |