|   | 
            
            Al Gül'üm, 
            Ver Gül'üm
			 
            Roma - "Nerdeler? Niye suskunlar?" diye soruyor "İl Giornale":  
             
            "İslamla Avrupacılığı özümseyen benzersiz ülke Türkiye'yi 
            parmakla gösteren sağ-sol cenah politikacılarımız niye arazi oldu? 
            Hani nerdeler? Niye hiçbiri yok ortada? 71 milyon yeni tüketiciyle 
            gözleri kamaşan ve Türkiye'yi İslamcılığa karşı 'güvence' olarak 
            resmeden 'piyasacılarımızın' niye sesleri kısıldı?.. Belediyeler, 
            parlamento ve hükümetten sonra; Cumhurbaşkanlığı'nı da aldı artık 
            AKP. Bu demokratik süreçle oldu. Ama muhalefet tümden silindi ve 
            basın gözler önünde zapturapt altına alındı... Yüzde75'in türbanlı 
            Cumhurbaşkanı eşini yadırgamadığı, Ahmedinejad İran'ına sempatinin 
            arttığı Türkiye'de bugün risotto vali götürüyor... Hani nerdeler? 
            Türkiye' nin (AB) yandaşları neden ortada yok?" (28 Ağustos)  
             
            "Sağdıç Berlusconi " nin gazetesi "İl Giornale" hedefi 12'den vurmuş!
             
             
            Tam böyle gerçekten. Hükümet başkanı Prodi 'nin tebrik mesajları 
            dışında; Türkiye'nin AB üyeliğini Çizme'de savunagelen kanaat 
            önderleri ve politikacılardan çıt yok.  
             
            Gül 'ün Çankaya'ya çıkmasıyla herkes derin bir sessizliğe gömüldü. 
            Basında sadece kaygı dolu yazılar ve "Türkiye'nin AB üyeliğinden 
            iyiden iyiye uzaklaştığına" dair değerlendirmeler var.  
             
            'Yeraltında (karşıt) devrim'  
            Özetlediğim başmakalenin ertesi günü "İl Giornale" de çıkan bir 
            başka yazının başlığı: "Yeraltı Devrimi!"  
             
            Marcello Foa imzasını taşıyan yazı; AB'den gelen "coşkulu 
            deklarasyonların" gerçeklerle hiç örtüşmediğini yazıyor.  
             
            "...'Gül'ü yürekten tebrik eden' Barroso , ' AB reformlarında 
            itişten' söz ediyor. Prodi 'büyük zekâ' Gül'ü selamlıyor. Avrupa 
            sosyalistleri gelişmeyi 'AB yolculuğunda demokrasinin güçlenmesi' 
            olarak tanımlıyor. Gül'ü ıılımlı, inandırıcı buluyorlar, 
            İslamcılığını, Hıristiyan Demokratlarla denk tutuyorlar. Sanırsınız 
            karşımızda Müslüman bir Helmut Kohl var!" diyen Foa -özetle- şöyle 
            devam ediyor:  
             
            "... 'Çifte ajandalı' AKP gerçeği ise bambaşka. IMF 
            çizgisindeki ekonomik ajanda, modern ve liberal. Ancak Avrupa 
            medyası ve siyasi sınıfının inatla görmek istemediği bir başka 
            ajanda daha var: Siyasi İslam.  
             
            Laik anayasayı 90'lara dek meydan okuma yöntemiyle alaşağı etmek 
            isteyen İslamcılar taktik değiştirdi ve Türkiye'yi Kuran'ın hizasına 
            sokmak için toplumu sinsice İslamlaştırmayı yeğledi.  
             
            Anayasanın altını yavaş yavaş oymak ve içini boşaltmak, gerisini de 
            toplumsal yaşamın sessiz dönüşümüne bırakmak... Bir 'devrim' den çok 
            daha etkin olan İslamcıların yeni taktiği bu. Beş yılda Türkiye' de 
            türbanlı sayısı arttı. Memuriyette kariyerler, dine bağlılıkla 
            ölçülüyor. Kentler ramazanda ezcümle oruçta. Kamuya açık yerlerde 
            alkol yasak. Laik ve modern yaşam, deniz kenarlarında turistik 
            bölgeler; İstanbul, Ankara, İzmir'le sınırlı.  
             
            AKP görülmemiş bir güç tekeline sahip. Mutlak çoğunluk, Meclis 
            Başkanlığı, Cumhurbaşkanlığı ellerinde. Bugün tarihi bir gün. Laik 
            değerlerin üç direğinden (Cumhurbaşkanlığı, Ordu, Anayasa Mahkemesi) 
            biri yıkıldı. Aleni bir İslamcı, Cumhurbaşkanı oldu. Gül'ün bu 
            ayrıcalığı 'nihai hedefe' varmak için kullanmayacağı nı düşünmek 
            safdilliktir.  
             
            Başlangıçta tepki alan büyük jestler, deklarasyonlar yapılmayacak. 
            Geçiş yumuşak olacak. İzlenen çizginin başarısını gören Gül'ün 
            acelesi yok. Yürünen yolda devam etmek kâfi. Bir sonraki hedef, 
            kalan iki kale; Anayasa Mahkemesi'yle Silahlı Kuvvetler'e içten 
            nüfuz elmek olacak... Avrupa alkışlayadursun, final belli!"  
             
            Ve 'satılan gümüşler'!  
            Türkiye' de bunları söyleyen artık "darbeci" ya da "faşist" oluyor!
             
             
            Dost Berlusconi' nin "İl Giornale" si de "darbeci" mi?  
             
            Rakipsiz güç sahibi AKP çevrelerine "70 milyonluk pazarın şanına" 
            Avrupa resmi çevrelerinden çekilen vıcık vıcık yağ - "destek ve 
            demokrasi mesajlarının" - Avrupa kamuoyunda zırnık karşılığı yok.
             
             
            Tam bir "Al Gül'üm, ver Gül'üm!" durumuyla karşı karşıyayız. 
            İtalya'dan devam edecek olursak; konuya üç gün tam sayfa ayıran 
            Çizme TÜSİAD'ının gazetesi "İl Sole 24 Ore" ; -eski gümüşler- "Devlet 
            mücevherleri pazara sürülüyor!" başlıklı yazısında, fotoğrafı 
            çekiyor.  
             
            AKP'nin 2002'den bu yana geçen 5 yılda, geçmiş hükümetlerin 
            hepsinden çok "mücevher sattığına" dikkat çeken gazete; -italyan 
            enerji devi EMEL dahil herkesin artık- "son mücevherlerden" elektrik 
            ihalesini beklediğini yazıyor...  
             
            Yerim kalmadığı için pazartesi devam edeceğim.  
             
            Şu kadarını söyleyeyim... .  
             
            Türk basınında AKP'nin "AB taarruzu" , "AB deklarasyonları" ve "AB 
            hükümetine" ilişkin -yukarıdaki yorumlarla eşzamanlı çıkan- 
            değerlendirmeleri okudukça midem bulanıyor.  
             
            Nilgün Cerrahoğlu
   
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
			 | 
            
                |