Cumhuriyet Tehlikede… Günümüzün
Kemal’i Nerede?
Uyanalım artık… Ne kendimizi ne de toplumu
kandıralım…
“Ergenekon” adı verilen hukuk rezaletinin bilmem kaçıncı dalgası çerçevesinde gerçekleştirilen şu son gözaltılar karşısında ordunun
suskunluğu eminim ki birçok kişiyi rahatsız ediyor. Yakın çevremden
sıradan yurttaşlarla yaptığım konuşmalarda, herkes askerin edilgen
tutumundan şikâyetçi! “Böyle suskun kalınmayacaktı” yakınması dile
getiriliyor sürekli…
Şimdi kimileri çıkıp “ordu suskun değil
ki! İşte Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ gidip Başbakan ve Cumhurbaşkanı
ile konuştu ya…” diyebilir!
Peki, Org. Başbuğ ne konuştu Başbakanla?
Bilen varsa beri gelsin!
Oysa demokrasi açık bir rejim değil mi? Halk yönetimi değil mi?
Yargıçlar toplanıyor, askerler toplanıyor… Herkes konuşuyor, belki de
kararlar alıyor. Ama halka en ufak bir açıklama yapan, halkı takan yok!
Demokrasi, halk iktidarı demek değil mi?
Genelkurmay Başkanı “Ben artık orduda alttan gelen tepkiye hâkim
olamıyorum, bu işi yapacaksanız biraz daha tepki yaratmayacak şekilde
yapın” mı dedi Başbakan’a?
Hurşit Tolon kaç aydır içerde?
Şener Eruygur kaç aydır içerde?
Ne ile suçlandıklarını bilen var mı?
Ortada bir iddianame var mı?
Bugüne kadar bu konuda gidip Başbakan ile konuşmayanlar hukuka saygı
duydukları, müdahale etmedikleri için mi suskun kaldılar? Saygı
duyulacak bir hukuk mu var ortada?
Ne ilginçtir ki Ergenekon rezaletinin son perdesi oynanırken, milletin
“hukuk aşkı” depreşti! Herkesin dilinde bir “hukuk” lafı… “Hukuka saygı
gösterelim”, “hukuka müdahale etmeyelim” vs… Çok güzel, ama bütün bunlar
ancak hukukun geçerli olduğu bir ülkede anlamlı olabilir. Eğer bir
ülkede hukukun “h”si bile kalmamışsa, hangi saygıdan bahsedilebilir ki?
Bu koşullar altında “hukuka müdahale edilmesin” diyerek suskun kalmak,
bir anlamda yaşananları onaylamaktır!
Hukukun gerçekten geçerli olduğu bir ülkede, bir kişi, hakkındaki
suçlamalar ortaya konulmadan aylarca hapsedilebilir mi? Cezaevinde
mahkeme kurulup yargılama yapılabilir mi? “Ben Ergenekon savcısıyım”
diyerek hukuka ipotek koyan bir Başbakan karşısında hazır ola geçilir
mi? O ülkenin Anayasa Mahkemesi Başkanı bir “iktisatçı” olabilir mi?
Hangi “hukuk”, hangi saygı?
Hukuk olmuş guguk!
Ama kimileri bazı gerçekleri görmemekte ısrarla direniyorlar. Örneğin
Ergenekon davasında savunmasını yapan sanıklardan biri hâlâ bildik
şeyleri söylüyor:
“Ergenekon operasyonu, Türk Silahlı Kuvvetlerini kışkırtma operasyonudur.
TSK’ye darbe yapsın diye baskı yapıyorlar. ‘Teğmenleri aldım,
orgeneralleri de aldım.’ diyorlar. TSK galeyana gelmiyor. Bir yönüyle de
TSK’yi toplumda küçük düşürmek istiyorlar.”
“Ergenekon davası” çerçevesinde bugüne kadar yapılan tutuklamalardan ve
son gözaltılardan sonra Genelkurmay Başkanlığı’nın hâlâ sessiz kalmasını
galeyana gelememek olarak değerlendirmek mümkün müdür?
“Ergenekon davası” denilen şu hukuk rezaleti çerçevesinde tutuklanan ve
gözaltına alınan komutanlara bir bakın:
Eski Jandarma Genel Komutanı E. Org. Şener Eruygur…
Eski Ege Ordu Komutanı E. Org. Hurşit Tolon…
Eski MGK Genel Sekreteri E. Org. Tuncer Kılınç…
Eski 2. Ordu Komutanı E. Org. Kemal Yavuz…
Şimdi söyleyin bakalım, TSK ve Genelkurmay bu tablo karşısında suskun
kaldığı için mi küçük düşer, yoksa iddia edildiği gibi bu kışkırtmaya
kapılıp tepki verdiği, galeyana geldiği zaman mı küçük düşer!
Öncelikle sorulması gereken soru şudur:
TSK, neden galeyana gelmiyor?
Türkiye’nin yurtseverleri, ulusalcıları, Atatürkçüleri tutuklanırken,
suskun kalmak galeyana gelememek midir, yoksa bu tasfiye operasyonuna
taraf olmak mıdır?
Genelkurmay Başkanlığı, son operasyon için istenen izni bir saat içinde
hemen veriyor! Galeyana gelmemek böyle mi oluyor?
Bugünkü TSK komuta heyeti, Ergenekon davasında taraftır! Çoğu
yurtseverin söyleyemediği, söylemekten çekindiği GERÇEK budur!
Türkiye’de bir saflaşma var. Bir tarafta emperyalizmin, AB ve ABD’nin
işbirlikçileri ve uzantıları var. Bu cephede Kürtçüler, şeriatçı
gericiler, mandacılar, liboşlar, kısacası bütün Cumhuriyet düşmanları
yer alıyor. Diğer tarafta da Kemalistler, yurtseverler, ulusalcılar,
cumhuriyetçiler var. Bütün kurumlar içinde görüyoruz bu saflaşmayı…
Basında, iş dünyasında, üniversitelerde, siyasette, sivil toplum
örgütlerinde, sendikalarda, meslek kuruluşlarında…
Peki, ordu bu saflaşmadan bağımsız mı? Ordu bu saflaşmanın neresinde?
“Ergenekon davası” çerçevesinde gözaltına alınan ve tutuklanan
askerlerin ortak paydası ABD ve AB’ye karşı olmaları, emperyalizme karşı
mesafeli bir çizgiyi savunmalarıdır! “Avrasya Seçeneği”ni savunan asker
ya da sivil ne kadar aydın ve yurtsever varsa, ABD’nin hedefidir ve
“Ergenekon davası” da işte bunun için vardır!
İşte bu nedenle, bugünkü TSK komuta heyeti bu kişilerin böyle bir hukuk
rezaleti çerçevesinde gözaltına alınıp tutuklanmalarına ses çıkarmamakta,
suskun kalmaktadır!
Ortada, kışkırtmaya kapılmamak ve galeyana gelmemek gibi bir durum
yoktur. Ortada, Türkiye’yi bölme, Atatürk’ün kurduğu Türkiye
Cumhuriyeti’ni bir “ılımlı İslam devleti” haline getirme operasyonuna
direnecek kişilerin, aydınların, lider pozisyonunda olanların tasfiye
edilmesi ve cezalandırılması vardır!
Bugünkü TSK komuta heyeti bu tablo karşısında suskun kalıyorsa, bu
komutanlarımızın “terörist” olarak itham edilmesi karşısında ses
çıkarmıyorsa, bunun anlamı nedir? Galeyana gelememek mi?
MGK Genel Sekreterliği yapmış olan Tuncer Kılınç mıdır “terörist“?
PKK’ya karşı yıllarca savaşmış Kemal Yavuz mudur “terörist“!
Şener Eruygur, Hurşit Tolon… Bu komutanlarımız mıdır “terörist“!
Bu komutanlarımız teröre karşı savaşmış kişiler, Cumhuriyet için hizmet
etmiş askerlerdir! Bu komutanlarımızın hangisinin “Ağlama Duvarı” önünde
çekilmiş fotoğrafı vardır? Hangisinin ABD tarafından takılan “Üstün
Hizmet Madalyası” vardır?
Bugün Genelkurmay Başkanı ya da herhangi bir yetkili asker çıksa ve bu
gözaltına alınan ve tutuklanan komutanlarımıza yapılan muameleyi
kınadıklarını açıkça ilan etse galeyana gelmiş, kışkırtılmış mı olur?
Bir askeri yetkili bu tutuklamaların hukuka aykırı olduğunu öyle gizli
kapaklı, kapıların ardında değil, kamuoyu önünde söylese, hukuka
müdahale etmiş mi olur? Başbakan değil miydi, “ben Ergenekon savcısıyım”
diyen? Örneğin Genelkurmay Başkanı da bu tutuklanan generalleri savunsa,
Başbakan’dan daha fazla mı hukuka müdahale etmiş olur?
Türk milleti ordusunun ardında saf tutmaya hazırdır! Çünkü Cumhuriyet
tehlikededir!
Peki, günümüzün Kemal’i nerede?
Ama ne acıdır ki, hâlâ gerçekleri görmemekte ısrar ediliyor.
Cumhuriyet’in yıkımına direnecek olanları, Cumhuriyet’i savunacak
olanları cezalandırıyorlar! Ve Genelkurmay hâlâ “galeyana gelmiyor”,
“kışkırtmalara kapılmıyor“!
Ordu, seyirci, suskun ve destekçi…
Durum budur, ne yazık ki…
Ne var ki bu suskunluk sadece Ergenekon davası çerçevesinde “hukuka
saygı”dan kaynaklanmıyor!
Ergenekon’u şimdilik bırakalım bir yana… Kuzey Irak’taki kukla devleti
tanımadık mı? Gayri resmi olarak görüşmeler sürüyor! Resmi tanımanın da
eli kulağındadır. TRT’de Kürtçe yayın başladı! Şimdi sırada anadilde
eğitim var! Bölünme süreci adım adım ilerliyor!
Bütün bu girişimler MGK’nın onayı olmadan yapılabilir mi? O MGK’da
askerler de yok mu? Hükümet ile uyum içinde kararlar almıyorlar mı?
PKK’ya karşı Barzani’nin baş tacı edilmesine askerler neden ses
çıkarmıyor? TRT’deki Kürtçe yayının anayasal suç olduğunu MGK üyesi
komutanlarımız bilmiyor mu?
Hadi bunları da bıraktık bir tarafa… Gazze konusundaki durum ortada…
İsrail ile işbirliği içinde olan ordu hangisidir Ortadoğu’da? İsrail
pilotları eğitim uçuşlarını imzalanan “İşbirliği Anlaşmaları” çevresinde
Türkiye’de yapmıyorlar mı? Lübnan’dan sonra şimdi de Gazze’ye mi
göndereceğiz Türk askerini!
Org. Büyükanıt “Afganistan’a bir tek asker daha gönderilmeyecek” diyordu.
Benzer bir kararlılığı Org. Başbuğ, Gazze için neden göstermiyor peki?
Uyanalım artık…
Ne kendimizi ne de toplumu kandıralım…
Cumhuriyet tehlikede…
S. Ant
Ergenekon
Iddianame
Ergenekon Davaları
|