AET'nin Evrimi: 
		Toplumcu AET'den Faşist AB'ye: Sol 
		Niçin Yenilir? 
		
		İtalya'da Berlusconinin iktidara 
		gelişinden sonra İngiliz İşçi Partisi de yerel seçimlerde hezimete 
		uğrayınca, Avrupanın sosyal demokratları ile tatlısu sosyalistlerini 
		bir telaştır aldı: Solun sonu mu gelmişti?  
		 
		Bizde de ara sıra buna benzer sorular sorulduğu olur. Aslında, böyle bir 
		soru sorulunca hemen şunu sormadan olmaz: Nerede, hangi sol?  
		 
		Avrupa Birliği içinde bile bu sorunun yanıtı ülkeden ülkeye değişecektir. 
		Yine de, ABnin bütünü için kabaca toptan verilebilecek bir yanıt 
		bulunabilir. 
		 
		ABnin başlangıcındaki Avrupa Ekonomik Topluluğu, üye altı ülkenin 
		sosyal güçleri arasında az çok denge varken kurulmuştu. Evet, 
		birleşmenin temelini ulusal sınırların kalktığı bir coğrafyada ortak 
		pazarın serbest piyasa ekonomisi oluşturmaktaydı ama, o ortamın 
		yaratacağı büyük sermaye egemenliğinin karşısında henüz gücünü 
		yitirmemiş bir sendikalar dünyası ve o dünyayla organik bağlantıları 
		olan sol partiler vardı. Sosyal güçler arasında böyle bir dengeden söz 
		edilebildiği içindir ki, o başlangıç aşamasında Avrupa açısından bir 
		bakıma Keynesci refah devletine ve sosyal demokrasi anlayışına dayalı 
		bir birleşme hareketi öngörülmekteydi.  
		 
		Şimdi artık öyle bir ortam yok. Neredeyse 27 devletli koca bir ülkeyi 
		andıran Avrupa birliği, arasına Amerikan girişimciliğinin de katıldığı 
		büyük bir sermaye birikiminin çıkarlarına hizmet eden, ulus-devletlerden 
		gelebilecek direniş gücünü ortadan kaldıran, hatta üye ülkelerden 
		bazısını bu birikimin sömürü çemberi içine alan bir dev güce dönüşmüştür. 
		Böyle bir tabloda, on dokuzuncu yüzyıl Avrupasını andıran bir görüntü 
		var: O yüzyılın işçi dünyası ve sosyal demokrat çevreleri nasıl kendi 
		ülkelerinin emperyalizminden pay alıp ehlileşmişlerse, bugünkü AB 
		kapitalizminin kremasını yiyen ülkelerdeki işçiler ve sosyal demokratlar 
		da benzer biçimde iyice burjuvalaşıp siyasal mücadele gereğini duymaz 
		duruma gelmişlerdir. Oralardaki solun yenilişi bundan. 
		 
		Aynı şey, AB kodamanlarının ekonomik gücüne ve refah düzeyine erişmeden 
		Birliğe girmiş olan Doğu ve Güneydoğu ülkelerinin yeni solu için 
		söylenemez. Oralarda henüz sol partilerin işi bitmedi.  
		 
		Doğu Blokunun dağılışından sonra Batı sürgününden dönen siyasilerin ve 
		kamu kuruluşlarını kapışarak talanla şımaran yeni zenginlerin elindeki 
		toplumlarda, sol güçler için AB çerçevesi içinde bile mücadele konusu 
		olması gereken çok sorun var henüz. 
		 
		Onlar için doğru olan bu gereklilik, benzer bir talana uğrayan 
		Türkiyede de sol için haydi haydi doğru sayılmalıdır. Üstelik burada, 
		ülke üzerindeki çullanışa karşı yürütülmesi gereken bir bağımsızlık 
		mücadelesi var ki, o da ancak ekonomik kapışmaya karşı çıkışla 
		tamamlanması gereken ulusalcı bir sol mücadelenin işi olmalıdır. 
		Birleşip bunu başlatacak bir sol kolay yenilmez. 
		 
		Mümtaz Soysal 
		  
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
		 |