|   | 
            
            
            Avrupalıya göre biz kimiz 
             
             
			
            Milliyet Gazetesi ile Kondanın birlikte organize ettiği "Biz Kimiz?" 
            araştırması, Türk kamuoyunda epey yankı yarattı. 
             
            Peki, Avrupalılara göre "biz kimiz?" Avrupadaki Türk imajı nasıl 
            doğdu? Türk imgesi zaman içinde nasıl şekillendi? Ve bugün Avrupada 
            Türk saplantısı var mı? 
             
            TARİH 1 Nisan 2004. Yer: Strasbourg. Avrupa Parlamentosu (AP) olağan 
            toplantılarından birini yapıyor. Türkiye Raporunu görüşüyor. Ve 
            kurul, o güne kadar APnin pek görmediği uzunlukta bir toplantıyla 
            sonuçlandı. 40 milletvekili söz almıştı!  
             
            Kimi ekonomik ve siyasi reformlardan, kimi yeni bir anayasa 
            ihtiyacından, kimi insan haklarından, kimi de demokratikleşmeden 
            bahsetti. Sık değinilen konu ise ordunun ülke politikası üzerindeki 
            etkisiydi!.. 
             
            Sonuçta rapor oylandı:  
             
            Olumlu: 211, Olumsuz: 84, Çekimser: 46. 
             
            13 milletvekili de rapora şerh düşmüştü. AP tarihinde ilk kez bir 
            oylamada bu kadar çekimser oy çıkmış ve ilk kez bir rapora bu kadar 
            çok şerh konmuştu!  
             
            AP Genel Kurulunda olanların bir "alt metni" vardı kuşkusuz ve bu 
            yüzyıllardır Avrupada oluşturulan "Türk imgesi"yle yakından 
            ilgiliydi. 
             
            TÜRK DEMEK, MÜSLÜMAN DEMEKTİ 
             
            İspanyada "Türk" adı; "coco" yani umacı eşanlamında 
            kullanılmaktadır. İtalyanların korku deyimi, "Mama, i Turchi", yani 
            "Anneciğim, Türkler"dir! "Türk" adı sadece Osmanlıyı değil, tüm 
            Müslümanları kapsıyordu. 
             
            Ve Avrupalılar, adlarını duydukları ama görmedikleri Türkler 
            konusunda hep efsaneler üretti. Bu efsanelerde Türk tipi; korkak, 
            aşırı gururlu, kaba, miskin, cahil ve Hıristiyanları yok etmek 
            isteyen zalimdi. 
             
            1453te İstanbulun fethi, dönüm noktası oldu. Haçlı seferleri 
            dönemlerinde Türkler Doğuda yaşıyordu ve kötü bir masal 
            kahramanıydı. Ama şimdi artık Avrupa sınırlarına dayanmıştı. Ve Türk 
            ordusu gerçekti! 
             
            Korkuyorlardı. Korkularını abartıyorlardı; Türkler, İstanbulda 
            büyük zalimlikler yapmıştı! Türkler kötüydü; Türkler zalimdi; 
            Türkler hırsızdı!.. 
             
            Bu korkuları kilise provoke ediyordu. Türk sözcüğü "Torxuere" (işkence) 
            kelimesinden türemişti! 16. yüzyılda korktukları başlarına geldi. 
             
            Türk ordusu, Avrupayı fethe çıktı: 
             
            Belgrad, Budapeşte ve Viyana kapıları... 
             
            Türkler ile Avrupalılar arasında, nefret ve küçümsemeyle, ama aynı 
            zamanda merak ve gizlenilemeyen hayranlıkla yoğrulmuş sancılı bir 
            ilişki dönemi başladı. Korku, zamanla yerini meraka ve cazibeye 
            bıraktı. Sahi kimdi bu Türkler? 
             
            Türk ordusu Batıya doğru ilerlerken, Avrupalılar o tarif edilemez 
            korkularının yanında; ordunun ihtişamına, Yeniçerilerin görkemine, 
            mehter müziğinin estetiğine içten içe hayranlık duymaya başladılar. 
            Padişahın adı "Soliman el Magnifico" yani "Muhteşem Süleyman"dı 
            artık!.. 
             
            LAİKLİKLE BAŞLAYAN İYİ İLİŞKİLER 
             
            Avrupanın Türke bakış açısı Avrupanın laikleşmesiyle değişti. 
            Kilise ve dinin devlet katından ayrılması, başlıca çatışma nedeni 
            olarak görülen dinin, sahneden çekilmesine neden oldu. Tehdit 
            algılaması, yerini anlamaya bıraktı. Kuşkusuz bu olumlu havanın 
            doğmasında Avrupalı seyyahların izlenimlerinin de katkıları vardı. 
             
            Bakış açısının değişmesinde etkisi var mıydı, bilinmez; Türk 
            ordusunun ilerlemesi duraksamıştı. 18. yüzyıl, Avrupanın Türke 
            bakışını olumlu anlamda geliştirdi. Türk ordusu geri çekiliyordu. 
            Korku dönemi bitmişti. 
             
            Üstelik o yıllar Avrupada "Turqueire" modası canlandı. Soylular, 
            Türk kıyafeti giyerek resimler yaptırmaya başladı. Türk modası 
            zamanla oryantalizmin doğmasına neden oldu. 
             
            TÜRK, KÜLHANBEYİ VE HİLEBAZDI 
             
            19. yüzyıl Osmanlıların çözülme sürecinin başladığı dönemdi. 
            Avrupalı artık, medeniyetin temeli olarak gördüğü antik Yunan ile 
            ilgilenmeye başlamıştı. Türkler, Avrupa medeniyetinin kurulduğu 
            topraklarda Hıristiyanları idare eden despotlar olmuştu yine.  
             
            Yeni imaj, ortaçağda yaratılandan farklı değildi. 
             
            Türk barbardı... Türk külhanbeyiydi... Türk kan emiciydi... Türk 
            hilebazdı...  
             
            Gran Turco yeniden Le Turca dönüşüvermişti. 
             
            Trajikomiktir; o yıllar siyasi, ticari ve kültürel alanlarda 
            Türklerin kendilerini Avrupaya kabul ettirmeye çalıştıkları dönemdi. 
            Hem kamusal alanda; Tanzimat, ticari antlaşmalar ve Islahat 
            fermanlarıyla... Hem de bireysel olarak; saraylar, konaklar, araba 
            sevdaları ve alafranga yaşamla... 
             
            Avrupanın Türkleri bir türlü kabul etmemesi, iki dünya arasına 
            sıkışıp kalan bazı aydınları medeniyeti reddetme noktasına getirdi. 
            Tıpkı bugünkü AB karşıtlığı gibi. Peki, "Türkleri yenmek" 
            Avrupalıların zihninde mi? 
             
            Geçtiğimiz hafta ABnin kuruluşunun 50. yıldönümü törenlerinde, 
            Almanya Başbakanı Angela Merkelin, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques 
            Chiraca, üzerinde Napolyonun 1799da Mısırda Osmanlıları yenişini 
            anlatan bir kabartma bulunan bira kupası hediye etmesi, bunun 
            göstergesi mi? 
             
            İşte o gün, 1 Nisan 2004 günü Avrupa Parlamentosu, yüzyıllar içinde 
            inşa edilmiş "Türk imajı" nedeniyle sarsıntılı bir gün geçirmişti 
            aslında. 
             
            Sanki yıllar içinde oluşan "Türk imgesi" yerini "Türk ordusu"na 
            bırakmıştı. O gün toplantıda en çok eleştiriyi Türk Genelkurmayının 
            almasının "alt metnini" bilmem anlatabildim mi? 
             
            HALİ NİSAN HAVASI GİBİ 
             
            18. yüzyılda Viyanada yapılan bir yağlıboya tabloda, Avrupada 
            yaşayan halklar tasvir edilmişti. İlginçtir, Türkler ile Yunanlılara 
            ayırt edilmeden aynı grup içinde yer verilmişti. Bu iki halkın 
            özellikleri benzerdi ve şöyleydi: 
             
            İsimler: Türk veya Yunanlı 
            Hali tavrı: Değişken nisan havası gibi 
            Karakteri ve özellikleri: Genç bir şeytan 
            Zekásı: Üstün zekálı 
            Özelliklerin kazanılması: Şefkatli ve yumuşak 
            Bilimi: Ucuz politikacı 
            Kötü özellikleri: Daha da hain 
            Sevdiği şey: Kendini sever 
            Hastalıkları: Zafiyet, güçsüzlük 
            Ülkesi: Dünya güzeli 
            Savaş yeteneği: İşe yaramaz, tembel 
            Allaha inancı ve ibadeti: Onun gibi bir şey 
            Yöneticilerini nasıl tanırlar: Bir despot 
            Fazlasıyla mevcut olan: Yumuşak ve zarif şeyler 
            Vakit geçirme biçimleri: Hastalanmakla 
             
            Muzikten Resme, ünlü eserlerde Türk İmgesi
             
             
            Mozart, Beethoven, Puşkin, Tolstoy, Rossini, Verdi, Dürer, Renoir, 
            Shakespeare, Cervantes, Machiavelli, Voltaire, Luther, Toynbee, 
            Flaubert, Turgenyev, Liszt... İşte Avrupalı düşünürlere-sanatçılara 
            göre Türk imajı. 
             
            WOLFGANG Amadeus Mozart, mehter müziğinden en çok etkilenen 
            besteciydi. 
             
            İşte bir diğer usta besteci ise Ludwig van Beethoven idi. "Derviş 
            Korosu","Atina Haberleri" ve "Vittoria Savaşı" adlı eserlerinde 
            mehteri geniş ölçüde kullandı. 
             
            Ama Mozartı, Beethoven ve diğer bestecilerden ayıran bir fark vardı; 
            o sadece mehter müziğinden etkilenmemiş, doğrudan doğruya Türkleri 
            konu alan, "Sihirli Flüt" ve "Saraydan Kız Kaçırma" gibi eserler 
            yazmıştı. 
             
            Mozart hep Türk dostu olarak bilindi.  
             
            Öyle ki, II. Abdülhamid, Salzburgdaki Mozart Dostları Derneğine 
            bağışta bulundu! 
             
            "Mösyö Kreşendo" G. Rossini, Türkleri konu alan dört eser yazdı. En 
            bilineni Fatih Sultan Mehmed üzerine yazdığı "Maometto II" idi.  
             
            Ancak 1826da Yunan bağımsızlığından etkilenen Rossini, bu esere 
            üçüncü bir perde ekleyerek Yunan propagandası yaptı. 
             
            İtalyada Türkler üzerine çok sayıda operalar yazıldı. 
             
            P. Bonarellinin "II Solimano" adlı Kanunu Sultan Süleymanı anlatan 
            operası, İtalyanın en eski tragedyalarından biriydi.  
             
            Türklerle en az ilgilenen Giusseppe Verdi oldu. Bir tek operası 
            vardır: "Korsan." 
             
            19. yüzyılın önemli bestecilerinden Franz Liszt, 1847de Türkiyeye 
            geldi; Beyoğlunda Nuruziya Sokak No:19da yaşadı.  
             
            Sultan Abdülmecide konserler verdi. Padişah için yazılan bir marşı 
            yeniden düzenledi ve bu nedenle nişanla ödüllendirildi. Ama Lisztin 
            yazdığı bu marş sonradan kayboldu! 
             
            TABLOLARDAKİ TÜRK FİGÜRÜ 
             
            Hayatlarında hiç Türk görmemişler, hayali tablolar yapmışlardı. 
             
            Alman ressam Albrecht Dürerin çizdiği "Türk Hükümdar" adlı gravür, 
            Avrupada oluşmaya başlayan "despot" imgesinin bir göstergesiydi. 
             
            Rönesansın önde gelen ressamlarından Andrea Magtegna, resimlerinde 
            Türklere yer veren ilk ressamdır. 
             
            Floransalı Mediciler, Avrupada Türklerle ilgili eserleri toplayan 
            ilk aile oldu. Bu eserlerin en görkemlisi, Medici ailesinden 
            Floransa Grandükü II. Ferdinandın başında sarıkla Türk giysileriyle 
            poz vermiş tablosuydu.  
             
            SÖZCÜKLERDE TÜRKLER 
             
            Harem, odalık, çokeşlilik, genelev vb. Batının hep ilgisini çekti. 
             
            Fantezilerinin merkeziydi Doğu! 
             
            1851de İstanbulda kısa bir süre kalan Gustave Flaubert, 
            kahramanına ilk cinsel deneyimini, sahibi Müslüman bir kadın olan 
            Türk Evinde (Chez la Turque)/genelevde yaşatıverdi. 
             
            O dönemde genelev işleten bir Türk kadını! Ünlü Fransız ressam 
            Pierre Renoir, "Harem" adlı tablosunda Türk genelevine göndermelerde 
            bulunur. 
             
            Sadece cinsellik değil, "Türk barbarlığı" da sıkça işlendi. 
             
            Shakespeare, "Othello"yu, "başı sarıklı, çok zararlı Türk" diye 
            konuşturdu. 
             
            Don Kişotun yazarı Miguele de Cervantes, İnebahtı, Navarin ve 
            Modonda Türklere karşı savaştı. Yaralandı. Sol elini kullanamaz 
            oldu. Yaşamının beş yılını Türk esiri olarak Cezayirde sürgünde 
            geçirdi. 
             
            Cervantesin, Türkler konusunda kafası karışıktı sanki. Türklerin 
            hoşgörüsünü överken, zalim olduklarını da yazmadan edemiyordu. 
             
            Rus yazar Aleksandr Puşkin, gezi edebiyatı türünde bir başyapıt 
            sayılan "Erzurum Yolculuğu" başlıklı eserinde Türkler konusunda 
            nesneldi. 
             
            Aynı nesnelliği diğer Rus yazar İvan Turgenyevde yoktu. "Arefe" 
            adlı eserinde, inandırıcılıktan uzak, kaba bir Türk düşmanlığı 
            yapıyordu. 
             
            Lev Tolstoy, ölümsüz yapıtı "Anna Karenina"da Osmanlı-Sırp Savaşını 
            anlattı. Türk düşmanlığı ya da Sırp dostluğu yapmadı; hangi amaçla 
            kimler arasında olursa olsun savaşın acımasızlığını anlattı. 
             
            Osmanlının misafiri olan bir diğer ünlü isim ise Alphonse de 
            Lamartine idi. İzmir Tirede kendine verilen arazide bir süre 
            yaşayan Lamartine, "Osmanlı Tarihi" adlı eserinde Haçlılara karşı 
            Türklerin safında yer tuttu.  
             
            İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee, Anadoluya gelip yerinde 
            izlediği Türk-Yunan Savaşında, Yunanlıların işgalini eleştirip 
            askerlerin yaptığı vahşeti yazınca, Oxford Üniversitesindeki 
            kürsüsünden oldu! 
             
            TÜRK DÜŞMANI DÜŞÜNÜRLER 
             
            Avrupada "kötü Türk imajı" oluşmasında Martin Lutherin etkisi 
            yadsınamaz. 
             
            Luther için Türk, Tanrının gazabıydı. 
             
            Machiavelliden Montesquieuya kadar Avrupalı düşünürler Doğu 
            despotizminin medeniyete düşman olduğunu yazıp durdular!  
             
            İlginçtir, Avrupalı düşünürlerin bu bakış açısı, Marx ve Engels gibi 
            komünistleri bile etkilemişti. 
             
            Tüm Avrupalı münevverler böyle düşünmüyordu kuşkusuz. 
             
            Fransız filozof Voltaire, Müslümanların eşitçiliğinden bahsedip 
            misafirperverlik gibi insancıl özelliklerinden hep övgüyle bahsetti. 
             
            Sosyolojinin "babası" sayılan, pozitivistlerin başı Auguste Comte, 
            Mustafa Reşid Paşa ve Midhat Paşaya imparatorluğun ıslahı için yeni 
            politik yollar öneren mektuplar gönderdi. 
             
            Kuşkusuz yanlış anlamalar-anlaşılmalar zamanla törpülenecektir...
             
             
             
            SY 
            
             
  
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
			 | 
            
                |