|   | 
            
            
            Biz Kimiz? 
            - 1
            
            48 Bin 
            Kişiyle Yüz Yüze Konuşuldu 
            
            Rengârenk 
            bir ilk 
            
            Türkiye'nin toplumsal 
            dokusunu tahmini bilgiler yerine, bilimsel, tarafsız ve objektif bir 
            röntgenini çekerek okumak, ülke sorunlarının aşılması açısından 
            yaşamsal bir değer taşıyor. Milliyet-KONDA işbirliğiyle 2 bin 721 
            noktada yapılan araştırma, bu konuda önemli bir adımı oluşturuyor. 
            Araştırma Türkiye'nin toplumsal yapısını her bakımdan tüm 
            renkleriyle gözler önüne seriyor 
             
              
            
            Başlarken 
            
            Bir hafta boyunca Milliyet'te izledigimiz bu 
            araştırma, konusu ve özellikle boyutları itibariyle Türkiye için 
            önemli bir ilk olma özelliği taşıyor. Her fikir sahibi kişinin 
            farklı cümlelerle ve en önemlisi farklı sayılarla ifade ettiği "Türkiye'nin 
            toplumsal yapısı" hakkında ilk kez bu kapsamda bir araştırma Türk 
            kamuoyuna ulaşıyor.  
            Yayımladığımız araştırmanın, Türkiye'nin birçok sorununa aranan 
            yanıtların bulunmasına yardımcı olacağına inanıyoruz. Bu haliyle, 
            araştırma, bir "şifre kutusu" işlevi görecektir.  
            Türkiye'nin kalkınma ve modernleşme sürecinde ciddi sorunlar ve 
            tıkanıklıklar yaşandığı bir olgudur. Dolayısıyla ülkedeki herkes bu 
            sürece ne tür açılımlarla yeni bir canlılık kazandırılabileceğini 
            tartışıyor. Kimliği oluşturan unsurlar ve bu çerçevede etnik yapı 
            ile dini aidiyetler anlamında toplumun ayrıntılı bir yapısal 
            fotoğrafının çekilmesi, sorunlara çözüm arayışında büyük bir önem 
            taşıyor. 
            
            Çarpıcı 
            fotoğraf 
            
            Üç farklı 
            kıtaya yayılan topluluklarının tarihsel geçiş noktası olan 
            Anadolu'daki etnik yapı, sadece savaş ve fetihlere ilişkin kilit 
            tarihlerde değişmedi. Türkiye'nin toplumsal yapısından söz ederken, 
            bin yıllara yayılmış bir zaman zarfında gerçekleşen uzlaşma ve 
            kaynaşma süreçlerinin bu yapıdaki belirleyici etkisi görmezlikten 
            gelinemez.  
            Aynı şekilde, Türkiye'de tek bir din anlayışı, hatta tek bir 
            Müslümanlık anlayışı olduğunu söylemek de binlerce yıl kazan gibi 
            kaynamış Anadolu'ya haksızlık etmek olur. Zira, bu topraklardaki 
            irili ufaklı her mezhep, her etnik topluluk birbirlerini iterek ya 
            da çekerek binlerce yıldır karşılıklı etkileşim içinde oldular. Her 
            farklı unsurun varlığı bir diğerinin varoluş şeklini etkiledi.  
            Dolayısıyla, büyüklüklerinden bağımsız her bir toplum bir diğeri 
            için önem arz etti. İşte bu yüzden, bir topluluk ne kadar az bireyi 
            olursa olsun incelenmeyi ve bu araştırmada yer almayı hak etmiş oldu. 
            
            Hareketli 
            bir nüfus 
            
            Coğrafi 
            anlamda nüfusun hareketliliğini doğru okumadan günümüzün toplumsal 
            yapısını anlamlandıramayız. Örneğin, 1950'lerde köylerden kentlere 
            doğru başlayan, 20 yıl sonra kentler arası hareketlilikle devam eden 
            iç göç hem köyleri ve kentleri hem de içindeki toplumu yıllar içinde 
            farklı yapılara sokuyor.  
            Yurtdışına veya yurtdışından Türkiye'ye göç, kaçak işçiler, kaçak 
            göçmenler ve farklı birçok nüfus hareketi, gecekondulaşma örneğinde 
            görüldüğü gibi, yöresel ve toplumsal her türlü yapıyı tepetaklak 
            edebiliyor.  
            Bu araştırma ise böylesine hareketli nüfus yapısından ortaya çıkan 
            her türlü unsuru içinde barındırmayı hedefliyor. 
            
            Çözüm 
            için tespit 
            
            "Bu 
            topraklarda barış ve huzur içinde yaşamak herkesin istisnasız 
            dileğidir" demek çok iddialı bir yaklaşım olmaz. Ayrıca, toplumsal 
            barışın toplumsal tıkanıklığı aşmak için birincil şart olduğunu da 
            rahatlıkla söyleyebiliriz.  
            Bu çerçevede atılması gereken önemli bir adım, Milliyet'te izlemekte 
            olduğunuz gibi bir tespit fotoğrafını en berrak ve yalın şekliyle 
            çekmektir. 
            Araştırma sayesinde tüm karar vericiler, kimi zaman kendi kişisel 
            çıkarlarıyla da örtüşen tahmini bilgiler yerine bilimsel altyapıyla 
            tarafsız hazırlanmış temel bilgiler çerçevesinde düşünmekle işe 
            başlayacaklardır. 
            
            'Kürdüm' 
            diyenler 
            
            "Biz kimiz?" 
            adıyla sunduğumuz bu araştırma, Türkiye'nin toplumsal yapısının 
            eksiksiz ve objektif bir tanımını ortaya koymak için yapıldı. Elde 
            edilen sonuçlar, Türkiye toplumunun etnik ve dini açıdan kimlik 
            yapısını tarafsız bir biçimde her yönden ortaya çıkarıyor. 
            Örneğin, çok sık sorulduğu halde cevabı bilinmeyen sorulardan biri 
            şudur: Türkiye'de kaç kişi kendisini "Kürt" olarak tanımlamaktadır?
             
            Avrupa Birliği Komisyonu'nun 2004 Türkiye İlerleme Raporu'nda "15-20 
            milyon", DTP Genel Başkanı Ahmet Türk'ün "25 milyon Kürt" 
            ifadelerinde geçen sayılar ne kadar doğrudur?  
            Sayılar kadar önemli bir soru daha vardır: Kürtler ne istemektedir, 
            kimlik tartışmaları hakkında ne düşünmektedirler?  
            Veya diğer etnik kimlikten olan insanlar Kürtler için ne 
            istemektedirler? Şimdiye kadar kişisel veya siyasi kaygılarla 
            yanıtlanmaya çalışılan bu sorulara gerçeğe en yakın yanıtlar bu 
            araştırma sayesinde ortaya çıkartılmıştır. 
            
            Türk, Laz, 
            Alevi 
            
            
            Kendisini "Türk" ya da "Müslüman" olarak tanımlayanların sayıları da 
            bilinmemektedir. Kendisini "Laz", "Arap", "Çerkez..." olarak 
            tanımlayanların sayısı gerçekte ne kadardır? Onlar ne 
            düşünmektedirler? 
            Kimliğini "Sünni", "Alevi", "Müslüman Türk" diye tanımlayanlar kaç 
            kişidir ve ne istemektedirler? 
            Ya da birbirleri hakkında ne hissetmektedirler? Siyasetçilerin 
            çoğunun "Yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde..." diye başlayan 
            söylemleri ne kadar gerçeği yansıtmaktadır?  
            Araştırma, ülkedeki etnik ve dinsel aidiyetleri tanımlarken, 
            bunların coğrafi dağılımlarını, nüfus hareketliliğini ve yarattığı 
            toplumsal dinamiği de belirlemeye çalışmaktadır. Bütün bu 
            tanımlamalar, ayrıca, sosyal güvenlik, eğitim ve gelir düzeyleri 
            çerçevesinde de irdelenmektedir. 
            Bu denli karmaşık yapıdaki bir toplumun "iç mutabakat"a dair 
            görüşlerini almak, çalışmanın diğer bir amacıdır. Zira, ne kadar 
            ufak olursa olsun her farklılık genel Türkiye kimliğinin bir 
            parçasıdır.  
             
            Toplumsal 
            Yapi Surekli Degisiyor 
             
            Coğrafi anlamda nüfusun hareketliliğini doğru okumadan günümüzün 
            toplumsal yapısını anlamlandıramayız. Örneğin, 1950'lerde köylerden 
            kentlere doğru başlayan, 20 yıl sonra kentler arası hareketlilikle 
            devam eden iç göç hem köyleri ve kentleri hem de içindeki toplumu 
            yıllar içinde farklı yapılara sokuyor. Araştırma, ülkedeki etnik ve 
            dinsel aidiyetleri tanımlarken, bunların coğrafi dağılımlarını, 
            nüfus hareketliliğini ve yarattığı toplumsal dinamiği de belirlemeye 
            çalışmaktadır. Bütün bu tanımlamalar, ayrıca, sosyal güvenlik, 
            eğitim ve gelir seviyeleri çerçevesinde de irdelenmektedir. 
            
            Arastirma 
            Nasil Yapildi? 
            
            47 
            bin 958 kişiyle evlerinde görüşüldü 
             
            Kamu kurumlarının yaptıklarının dışındaki bu en kapsamlı araştırmada 
            1500'den fazla kişi görev aldı ve örnekleme yöntemiyle seçilen 47 
            bin 958 kişiyle yüz yüze görüşüldü 
             
  
            
              
                
                  | 
                   
                  Yapılan 
                  görüşmelere göre örneklem dağılımı  | 
                 
                
                  | 
                   
                  İl  | 
                  
                   
                  79  | 
                 
                
                  | 
                   
                  İlçe  | 
                  
                   
                  488  | 
                 
                
                  | 
                   
                  Mahalle köy 
                  sayısı  | 
                  
                   
                  2.685  | 
                 
                
                  | 
                   
                  Kent  | 
                  
                   
                  2.286  | 
                 
                
                  | 
                   
                  Kır  | 
                  
                   
                  399  | 
                 
                
                  | 
                   
                  Görüşme adedi  | 
                  
                   
                  47.958  | 
                 
                
                  | 
                   
                     | 
                  
                      | 
                 
               
             
            
             
             
            Bu araştırma 50 bin kişiye yaklaşan denek sayısıyla benzer kamuoyu 
            yoklamalarının 10-20 kat hacmine, dolayısıyla da o denli "detaylı" 
            bilgiye sahip. 
            Bu tip bir araştırmada en dikkat edilmesi gereken ve tüm sonucu 
            etkileyen unsur, "örneklem" denilen, anketlerin yapılacağı yer ve 
            kişilerin belirlenmesi işlemidir. Zira, görüşülen kişilerin sayısı 
            yüksek olsa bile bu kadar geniş bir toplumu temsil etmek güç bir 
            iştir. 
            Araştırmanın ilk aşamasında örneklem hazırlama, literatür tarama ve 
            saha planlama çalışmaları yapıldı. Ardından birbirinden farklı üç 
            örneklem hazırlandı. Bunlardan biri tüm Türkiye'yi, diğeri 
            Türkiye'nin 12 bölgesini, üçüncüsü de TÜİK verilerine göre 2010 
            yılında nüfusu 1 milyonu geçecek olan 13 büyük kenti temsil ediyordu. 
            Örneklemin istatistiki açıdan güvenilir olabilmesi için nüfusu doğru 
            temsil etmesi önemliydi. Bu amaçla, görüşme yapılacak yerler 
            belirlenirken bu üç örneklemin kesişme noktaları kullanıldı. 
            Ayrıca kırsal ve kentsel nüfus, yerleşim birimlerinin büyüklüğü, 
            deneklerin eğitim durumları, 2002 genel seçim sonuçları, kadınların 
            iş yaşamına katılım oranları ve arsa metrekare fiyatları dağılımları 
            etkileyen faktörler oldu. 
            Yukarıda bahsedilen tüm parametreler göz önünde bulundurularak büyük 
            bir örneklem hazırlandı ve 2 bin 721 mahalle veya köyde 49 bin kişi 
            ile görüşme yapılması hedeflendi. Belli yaş ve cinsiyet kotalarına 
            uyularak her bir mahalle ve köyde 18 yaşını aşmış 18 kişi ile 
            evlerde yüz yüze görüşmeler yapıldı. 
            Sonuçta, her yönden detaylı bir çıkarım yapmayı sağlayacak, toplumu 
            tam anlamıyla temsil yeteneğine sahip bir çalışma ortaya çıkmış oldu. 
            
            Herkese 
            ulaşıldı 
            
            Normalde 
            ülke genelinde bir eğilimi ölçmek için 3 binden fazla denek 
            kullanılmazken neden bu araştırmada yaklaşık 50 bin insanla 
            görüşüldü? Bu sorunun ilk cevabı elbette "hassasiyet"tir. 
            Ancak araştırmamız da gösterdi ki, Türkiye insanının durumunu, tutum 
            ve davranışlarını, değerlerini, tercihlerini sadece genellemelerle 
            anlatabilmek olanaksız. Türkiye, modernleşme süreci içinde aynı anda 
            birçok değişimi birden yaşıyor. Bu nedenle de bireylerin tutum ve 
            davranışları, her anlamda değişim sürecinin neresinde olduğuna veya 
            ekonomik kalkınmaya ne derece dahil olduğuna oranla farklılık 
            gösteriyor.  
            Bu çalışmadan da anladığımız bir diğer gerçek, toplumun yapısı ve 
            insanların tercihlerinin oluşmasında cinsiyet veya eğitim 
            seviyesinin etkisi kadar, yaşadığı bölge, etnik veya dini kimliği de 
            rol oynuyor. Örneğin, bir konu hakkında deneklerin görüşlerinde, 
            etnik kimlikleri eğitimlerinden daha baskın bir etki yaratabiliyor.
             
            Araştırma, toplumun her bir kesimine ait tüm farklı algı ve 
            eğilimleri belirlemeyi amaçlıyor. Dolayısıyla, sadece Türkiye'nin 
            genel eğilimini anlamak için değil de ayrıntılara inilmesi için 
            gereken temsil yeteneği ancak bu kadar denek sayısıyla mümkün 
            olabildi. 
            Bu araştırmada örneklem büyüklüğü, nüfustaki oranları 10 binde 1 
            olan gruplara mensup anlamlı sayıda insana ulaşabilmek amacıyla 
            belirlendi. 
            
            1500 
            araştırmacı 
            
            Araştırmanın yaklaşık 50 
            bin denekle evlerinde yüz yüze görüşme kısmı, yani "saha çalışması" 
            için ülke genelinde 1500'ü aşkın insan çalıştı. Bunların 22'si bölge 
            şefi, 150'si ekip şefi, 1400'ü de anketör ve kontrolör olarak görev 
            yaptı.  
            Türkiye'nin dört köşesindeki 3 bine yakın noktada 47 bin 958 kişi 
            ile bire bir görüşülerek yapılan araştırma, tam bir ay sürdü ve Ekim 
            2006 itibariyle tamamlandı. 
             
            
            Vatandaşlıkta ilk şart: TÜRKİYE'Yİ SEVMEK 
             
            Araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri, vatandaşlık bağına bakış 
            oldu. Deneklerin yüzde 82'si Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı için 
            Türkiye'yi sevmenin şart olduğunu söyledi. Etnik köken şartı son 
            sırada yer aldı 
            
              
             
            Milliyet'in "Biz kimiz?" dizisi için yapılan "toplumsal yapı" 
            araştırmasında, hangi etkenlerin Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık 
            bağı sayılacağı konusunda çarpıcı veriler elde edildi. Araştırmaya 
            katılanların büyük çoğunluğu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılmak 
            için sayılan ölçütler arasında "Türkiye'yi sevme"yi baş sıraya 
            yerleştiriyor. 
            Üzerinde yoğun tartışmalar yürütülmekte olan "vatandaşlık bağı" 
            konusunda araştırmada deneklere şu soru yöneltildi: 
            Bazı insanlar gerçekten Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmak için 
            aşağıdakilerin şart olduğunu söylüyor. Başkaları ise şart olmadığını 
            söylüyor. Sizce aşağıdakilerden her biri şart mıdır, değil midir? 
            
              - 
              
              Etnik köken olarak Türk olmak şart 
              mıdır?  
              - 
              
              Etnik kökenine bakmaksızın 
              Türkiyeliyim demek şart mıdır?  
              - 
              
              Müslüman olmak şart mıdır?  
              - 
              
              Türkiye'yi seviyor olmak şart mıdır?  
             
            
              
            
            
             
             
             
            İlk şart 
            Türkiye'yi sevmek 
             
            Grafikte görüldüğü gibi, halkın yüzde 82'si "Türkiye vatandaşı olmak 
            için Türkiye'yi sevmenin şart olduğunu düşünüyor.  
            Halkın yüzde 63.80'i etnik kökene bakmaksızın "Türkiyeliyim" demenin, 
            yüzde 54.31'i Müslüman olmanın, yüzde 45.64'ü de etnik köken olarak 
            Türk olmanın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın şartı olduğunu 
            belirtiyor. 
            Buradan görülen, ülke insanının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı 
            için kökenden daha çok duygu ve inancı öne çıkardığıdır. 
            Etnik kökeni ve Müslüman olmayı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı 
            için şart görenler ve çok önemseyenlerin büyük bir kısmı, lise altı 
            eğitimlilerdir. 
            Tüm insanlarımız etnik kimliğini öne çıkarmaksızın yurdunu sevmekte 
            ve bu sevgiyi yurttaşlık bağının ön şartı olarak görmektedir. 
            
              
            
            
             
             
             
            Kökene 
            göre vatandaşlık bağları 
             
            Yanıtların deneklerin etnik kökenine göre dağılımı farklı bulgular 
            ortaya koyuyor. 
            Türk kökenliler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için "etnik 
            köken olarak Türk olma" şartına büyük oranda katılmazken ("şart" 
            diyenlerin oranı sadece yüzde 29), diğer şartlara halkın geneli 
            kadar katılıyorlar.  
            Araplar başka konularda genelden farklı düşünmüyor, ancak etnik 
            köken olarak Türk olmak şartına büyük oranda katılmıyor. Türk olmayı 
            Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sayılmak için "şart" gören Arapların 
            oranı 29.8. 
            Müslüman olmanın vatandaşlık şartı olması konusunda kendisini "Kürt" 
            olarak tanımlayanlar genel görüşle benzer düşünüyor. Ancak Kürtler, 
            büyük bir çoğunlukla etnik kökenin vatandaşlık şartı olmadığını 
            belirtiyor. Kürtler, etnik kökenin (yüzde 76.3 oranında "şart 
            değildir") ve etnik kökene bakmaksızın "Türkiyeliyim" demenin (yüzde 
            40.3 oranında "şart değildir") vatandaşlık için şart olmadığını 
            düşünüyorlar.  
            Kürtler, Türkiye'yi seviyor olmayı da, vatandaşlık için yüzde 52.5 
            oranında şart görüyorlar. 
            Vatandaşlık için Müslüman olmanın şart olduğuna en az inananlar ise 
            diğer etnik kimlikler. Kendisini diğer etnik kimlikler arasında 
            tarif edenler vatandaşlık için yüzde 38.5 oranında "şarttır" 
            görüşünü dile getiriyor. 
            
              
            
            
             
             
             
            Anayasa'ya 
            göre vatandaşlık tanımı 
             
            Türk vatandaşlığı, Anayasa'nın "Siyasi Haklar ve Ödevler" bölümünde 
            yer alan 66. maddesinde, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı 
            olan herkes Türktür" ifadesiyle tanımlanıyor. Anayasa bu haliyle, 
            Türklüğü ırk ya da etnik bir temel değil, yalnızca vatandaşlık bağı 
            üzerinde tanımlıyor. 
             
            Etnik kimlik ve devlet 
             
            Araştırmada elde edilen önemli bulgulardan birisi, etnik kimliklerin 
            korunmasına ve vatandaşların inançlarını diledikleri gibi yaşamasına 
            devletin destek verip vermemesine ilişkin görüşler oldu. Bu bölümde 
            deneklere şu sorular yöneltildi: 
            Etnik grupların kendi gelenek ve göreneklerini korumaları için 
            devlet destek vermeli mi, vermemeli mi? 
            Yurttaşların dini inanışlarını kendi kuralları ve ibadet biçimlerini 
            diledikleri gibi yaşayabilmelerine devlet destek vermeli mi 
            vermemeli? 
            İnsanlarımız, kendisinden farklı etnik veya dini grupların yaşayıp 
            gelişebilmeleri için devletin destek vermesi konusundaki sorulara 
            oldukça hoşgörülü yaklaşmışlardır. (Bu yaklaşım, aynı soru tanımlı 
            bir etnik kimlik hakkında sorulduğunda değişmektedir). 
            Devletten etnik gruplara destek yüzde 66.58 oranında, dini gruplara 
            destek yüzde 76.45 oranında onaylanmaktadır. Kadınlar, genel 
            ortalamanın da üzerinde olumlu görüş beyan etmişlerdir. 
            Eğitim arttıkça ve yaş azaldıkça devletin etnik ve dini gruplara 
            desteğine olumlu bakış artmaktadır. Dini gruplara destek etnik 
            gruplara destekten daha fazla kabul görmektedir. 
            
              
            
            
             
             
             
            Bölgelere 
            göre etnik destek 
             
            Bölgelere göre incelendiğinde de dini gruplara destek, etnik 
            gruplara desteğe göre daha yüksek oranda onaylanmaktadır. Etnik 
            gruplara devlet desteği yüzde 90.72'yle en yüksek oranda Ortadoğu 
            Anadolu'da (Bingöl, Elazığ, Malatya, Tunceli, Bitlis, Hakkâri, Muş, 
            Van) ve yüzde 86.30'la Güneydoğu Anadolu'da onaylanırken, en düşük 
            kabul yüzde 46.02'yle Doğu Karadeniz ve yüzde 50.22'yle Ege'de 
            olmuştur. 
            
              
            
            
             
             
             
            Desteğe 
            onay oranları 
             
            Devlet desteği konusundaki görüşler, etnik kimlikler bazında 
            bakıldığında değişiyor.  
            Hem etnik hem de dini grupların devlet tarafından desteklenmesini 
            neredeyse söz birliği ile en çok onaylayanlar Kürtler, en az 
            onaylayanlar ise Türkler olarak öne çıkıyor. 
            Etnik gruplara desteği onaylayanlar oran sırasıyla Kürtler (yüzde 
            96.3), diğer etnik kimlikler (yüzde 82.8), Araplar (yüzde 81.2), 
            belli bir etnik gruba aidiyet hissetmeyerek kendilerini "genel" 
            olarak tanımlayanlar (yüzde 69.9), (Balkanlar ve Kafkasya'dan gelen 
            göçmenler gibi) Türk kökenliler (yüzde 66.6) ve Türkler (yüzde 
            62.9).  
            
            
            Nüfus, 
            eğitim ve yoksulluk 
            
              
  | 
            
                |