|   | 
            
            
            Biz Kimiz? 
            - 8
            
            
            Prof. Dr. Sencer Ayata, ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü, Dr. 
            Mustafa Şen, Dr. Aykan Erdemir, ODTÜ Sosyoloji Bölümü 
            
            
            
            Toplumsal değişim konusunda önemli veriler sunan araştırma kent 
            toplumuna geçişin bir sonucu olarak vatandaşlık (Türkiyelilik) 
            bağının öne çıktığını ortaya koyuyor. Verilere göre önemli bir 
            değişim daha var: Kent yaşamı, Aleviler ile Sünniler arasındaki 
            geleneksel sınırları yumuşatıp ortak yaşam alanları oluşturuyor. 
             
              
            
            
            
            KONDA araştırması verilerini esas alarak yaptığımız incelemede kesin 
            sayısal değerler üzerinde durmak yerine ulusal, etnik, dini ve yerel 
            kimliklere ilişkin ana eğilimler ortaya konmaya çalışılmıştır. 
            Dünyada ve Türkiye'de 
            karşılaştığımız genel bir eğilim, özellikle Soğuk Savaş sonrası 
            dönemde etnik ve dini kimliklere yapılan vurguda görülen artıştır. 
            Son birkaç yılda da yalnızca Türkiye'de değil, Rusya'dan Fransa'ya, 
            İran'dan Bolivya'ya kadar birçok ülkede milliyetçiliğin yükselmeye 
            başladığı görülmektedir. 
            Konuyu tartışmaya başlamadan önce etnik ve dini kimliklerin 
            toplumsal yapının ve siyasi kültürün yalnızca bir öğesi olduğunu 
            belirtmek isteriz. Kimlikler durağan değildir, sınırları koşullara 
            bağlı olarak daralır ve genişler. Sabit değildir, çünkü içerikleri 
            yeniden yorumlanarak değişebilir. 
            Araştırmada kimlik sorularına verilen cevaplar, dört ana eğilime 
            işaret etmektedir. Birinci ve temel eğilim, ülke ve vatandaşlık 
            bağının ("Türkiyelilik") en önemli kimlik unsuru haline gelmesidir. 
            Günlük dille ifade edildiğinde, katılımcıların çoğunluğu kendini "bu 
            memleketin insanı" diye tanımlamaktadır.  
            
              
            
             
  
            
              
            
             
  
            
              
            
            
             
  
            
              
            
              
            
            Kent 
            kaynaştırıyor 
            
            Vatandaşlık 
            bağının artmasını en genel anlamda kır toplumundan modern kent 
            toplumuna geçişin bir sonucu olarak görebiliriz. Öncesinde 
            birbirlerinden görece ayrı yaşayan gruplar, göç ve kentleşmeyle 
            birlikte yoğun, sürekli ve çok yönlü bir etkileşim içine girmektedir.
             
            Kentleşme, düşünüldüğünün tersine, hem toplumsal bütünleşmenin, hem 
            de ortak yaşam kültürünün oluşmasına katkı yapmaktadır. Çünkü 
            kentlerde yeni ortak yaşam alanları ve ilişkiler oluşmaktadır. 
            Farklı kökenlerden bireyler okul, işyeri, ibadethane, çarşı-pazar ve 
            eğlence yerlerinde bir araya gelerek komşuluk, ahbaplık, dostluk 
            ilişkileri geliştirmektedir.  
            Ayrıca, eğitim ve medya gibi kurumlar da ortak değerlerin 
            üretilmesinde ve yayılmasında temel bir rol oynamaktadır. 
            
            Dini öne 
            çıkaranlar 
            
            Ülke ve 
            vatandaşlık kimliğini yirmi puan geriden izlemekle birlikte ikinci 
            güçlü eğilim din ve mezhep kimliğidir. Bu kesim esas olarak 
            Sünni-İslamı temel almaktadır. Ulusal ve dini kimliklerin ne ölçüde 
            birbirine rakip, ne ölçüde birbirini tamamlar nitelikte olduğunu 
            verilere bakarak anlama şansına sahip değiliz. Bununla birlikte daha 
            önceden yapılan çok sayıda araştırma Türkiye genelinde nüfusun 
            yaklaşık yüzde 10'unun şeriat temelinde bir İslami devletten yana 
            olduğunu ortaya koymuştur. 
            Bu değerlendirme esas alınırsa, araştırmada öncelikle dini kimlik 
            üzerinde duranların ancak dörtte birinin İslamcılık eğilimi 
            taşıdığını öne sürebiliriz. 
            
            Alevi-Sünni 
            yumuşuyor 
            
            Araştırmada 
            Alevi kesime ilişkin üç nokta öne çıkmaktadır. Birincisi, Aleviler 
            coğrafi olarak en hareketli gruptur. Alevilerin büyük çoğunluğu 
            artık kentlerde yaşamaktadır. Eğitim düzeyi, hanedeki kişi sayısı ve 
            gelir düzeyi, Alevilerin hızla kentlileştiğini göstermektedir.  
            İkincisi, diğer gruplardan farklı olarak, Alevilerin büyük çoğunluğu 
            kimliklerini özgürce yaşayamadığını ifade etmektedir. Bu görüşün, 
            Alevilerin çok yönlü baskı, ayrımcılık ve dışlanmayla karşı karşıya 
            kalmasının bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.  
            Üçüncüsü, Aleviler grup dışı evliliklere en açık kesim olarak 
            belirmektedir. Kent yaşamı Aleviler ile Sünniler arasındaki 
            geleneksel sınırları yumuşatmakta ve ortak yaşam alanları 
            oluşturmaktadır. Öte yandan, İslamın belirli bir yorumuna dayanan 
            aşırı dinci gruplar ile Aleviler arasındaki sınırlar 
            keskinleşmektedir. 
            
              
            
              
            
            Kentte 'hemşeri' 
            desteği 
            
            Yerellik ve 
            hemşerilik kimliğin bir başka önemli boyutudur. Bir yanda halen 
            doğduğu köyde ve beldede yaşayan ve kendisini öncelikle bu yerel 
            kimlikle özdeşleştiren yaygın bir nüfus mevcuttur. Diğer yanda ise 
            doğduğu yerle oturduğu yer ayrı olanlar vardır. Bu göçmen nüfus, 
            yerel kimliği kent ortamında da korumaya çalışmaktadır. Bazen bu 
            durum "kentteki köylüler" ifadesinde ima edildiği gibi bir "kentlileşememe" 
            olgusu gibi algılanmaktadır.  
            Hemşeri derneklerinin köyle olan bağlantıları canlı tutma ve köy 
            adetlerini yaşatma yönündeki çabaları bu algıyı doğrular 
            niteliktedir. Oysa hemşerilik köy özlemi ve şehirden yakınma kadar 
            pragmatik hesaplarla da ilgilidir. Çünkü "hemşeri" manevi olduğu 
            kadar maddi bir destektir. Hastanede oda bulmaktan belediyede iş 
            görmeye, sıkışınca borç para almaktan iş bulmaya kadar pek çok 
            durumda hemşeri desteği gereklidir.  
            Hemşerilik düşünüldüğü ölçüde bağlayıcı ve dışlayıcı değildir. 
            Aksine bu gruplara girmek çıkmak kolaydır ve topluluk içinde 
            üyelerin büyük bir hareket serbestisi vardır. Hemşeri kimliği ulusal, 
            dini, etnik ve siyasal kimliklere rakip olmadığı için bütün bunlarla 
            kolaylıkla bir araya gelebilmektedir. Yerel kimliğe yapılan vurgu 
            ister köy-kasaba, ister kent ortamında olsun katılımcıların günlük 
            yaşamda bu bağlılığa verdiği önemi yansıtmaktadır. 
             
            Kürtlerin oyları batıda 
            bölünüyor 
             
            Doğudaki Kürtlerde dini kimlik de öne çıkıyor ve DTP ile AKP 
            yarışıyor. Batıda ise Kürt oyları dağılıyor 
             
             
            Etnik kimlik üzerinde duranlar, katılımcıların yüzde 14'ünü 
            geçmemektedir. Araştırmada kan bağını esas alan ve başka kökenden 
            insanlara karşı dışlayıcı tutum takınan bir Türk milliyetçiliğinin 
            boyutlarını saptamamıza yarayacak verilere rastlanmamaktadır. Laz, 
            Çerkez, Boşnak, Gürcü, Arap gibi etnik kökenlerden gelenler 
            araştırma sonuçlarında oransal olarak düşük temsil edildikleri için 
            bir değerlendirme yapmak mümkün görünmemektedir. 
            Kimliğini "Kürt" olarak ifade edenlerin önemli bir bölümü siyasi 
            sorunlara yaklaşımları bakımından diğer etnik gruplardan belirgin 
            biçimde ayrılmaktadır.  
            
            Doğu ve 
            dini kimlik 
            
            
            Kimliklerini yaşamada sorunlarla karşılaştıklarını ifade eden bu 
            kesime ilişkin belli başlı üç eğilimin altını çizebiliriz: 
             
            
              - 
              Birincisi, anadilinin Kürtçe olduğunu söyleyen her dört 
              katılımcıdan biri kimliğini "Kürt" değil "Türk" olarak 
              açıklamıştır.  
 
              - 
              İkincisi, özellikle Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu'da yaşayan Kürt 
              kökenliler arasında dini kimlik diğer tüm etnik gruplara kıyasla 
              daha güçlüdür. Oy verme davranışında da belirgin biçimde görüldüğü 
              gibi bu bölgede DTP ile yarışan tek parti AKP'dir. Buna karşılık 
              Batı bölgelerinde Kürt kökenli oylar bu iki siyasi parti kadar 
              diğerlerine de yönelmektedir.  
 
              - 
              Üçüncüsü, kimliğini "Kürt" olarak ifade edenlerin en az üçte biri, 
              Kürtlere ilişkin sorunların değerlendirilmesinde katılımcıların 
              geneline paralel düşünerek diğer Kürt kökenlilerden önemli ölçüde 
              ayrılmaktadır.
 
             
            
            Üç temel 
            eğilim 
            
            Bu verileri 
            dikkate alarak sayısal olarak da eşit ağırlıklı görülebilecek üç 
            temel eğilime işaret edebiliriz:  
            
              - 
              Birincisi, Kürt kökenliler arasında "Kürt milliyetçiliği" olarak 
              tanımlanabilecek bir eğilim mevcuttur.  
 
              - 
              İkincisi, bazı Kürt kökenliler Kürt kimliğine vurgu yapmaksızın 
              ülke ve vatandaşlık bağını ön plana çıkarmaktadır. 
				 
 
              - Son olarak, ulusalcı 
              bir çizgiden hareket etmeksizin Kürt kimliğini etnik ve kültürel 
              temelde vurgulayan bir kesimden söz edebiliriz.  
 
             
            
            Yeni araştırmalar, bu üç eğilimi daha 
            ayrıntılı olarak incelemelidir. 
             
            Doğu Karadeniz dikkat çekiyor 
             
            Araştırmanın Doğu Karadeniz'le ilgili bazı bulguları dikkat 
            çekmektedir. Bu bölge dışarıya yoğun göç vermiştir. Ama yavaş 
            ekonomik büyümenin de bir sonucu olarak dışarıdan göç almamıştır. 
            Kısacası bölge dışarıya görece kapalı ve sosyo ekonomik bakımdan az 
            gelişmiştir.  
            Bölgede farklı etnik kökenden nüfus bulunmasına rağmen Türklük ve 
            Müslümanlık üzerine çok belirgin bir vurgu yapılması dikkat 
            çekmektedir. 
             
            Çoklu kimlik ve hoşgörü yaygın 
             
            Etnik ve dini grupların içinde kimliği katı ve dışlayıcı biçimde 
            tanımlayan kesimler bulunmaktadır. Bununla birlikte birçok kimse 
            için başka kimliklerin de önemi vardır. Hatta denilebilir ki çoklu 
            kimlikler ve hoşgörülü tutumlar daha yaygındır. 
            Sonuç olarak, farklılık ifade eden kimliklerin yanı sıra iç içe 
            geçen kimliklerin üzerinde de durmak gerekmektedir. Başka 
            kimliklerle paylaşılan değerler köken kimliklerinin değerleri kadar 
            önemlidir. Çok sayıda birey ve grup, farklı kimlikleri bir araya 
            getirme, uzlaştırma ve ötekini reddetmeden yeni ortak tanımlar 
            geliştirme çabası içindedir. Farklı kimliklerin içinde ve arasında 
            geniş müzakere alanları bulunmaktadır.  
            Bu canlı etkileşim medyada olduğu kadar, hatta ondan da yoğun 
            biçimde günlük yaşamın içinde sürmektedir. 
  | 
            
                |