Fikri 
			Dekolte: Erkek Egemen Toplum Baskısı ve Din 
			
		
						
		
						
		
						
			
			Vizyon
 Misyon
 Konsept
 
Erkek egemen toplum
 Erkek egemen toplumun baskısı
			İkinci 
			satır, insana birinci satırdaki sözcükleri hatırlatıyor. 
			
			İki 
			gurup da 80′lerden sonra modalaşmış ve zaman içinde gerek ilk 
			guruptakiler gibi asıl dilbilimsel, gerekse ikinci gurup gibi 
			sosyolojik anlamlarını yitirerek siyasileşmiş terim ve deyimler. 
			
			Erkek 
			egemen toplum ve onun baskısı ifadesini genellikle şehirli, 
			okumuş-yazmış, entelektüel, hatta baya baya aydın, dolayısıyla küçük 
			burjuva, çalışan, hatta meslek sahibi, modern, en çok iki çocuk 
			doğurmuş, genellikle tek çocukla yetinmiş, hatta onu bile yer yer 
			estetik kaygılarla yapmamış, can sıkıntılarını alış verişle gideren, 
			canları sıkılınca psikologlara koşturabilen, yahut bunlar söz konusu 
			olmasa bile zaten makam mevki, unvan sahibi ve nihayet laik ve başı 
			açık kadınlar kullanıyor. 
			
			Tarlada 
			çapa yapan, inek sağan, kaynana, görümce kahrı çeken, evde erişte 
			kesip sucuk dolduran, evinin bütün işlerini tek başına kendisi gören, 
			bu arada Allah ne verdiyse üç, beş, sekiz, on çocuk doğuran, 
			hepsiyle asgari gereklilikler ölçüsünde ilgilenen, bunun kaçınılmaz 
			gereği olarak bir de koca kahrı çeken, yer yer dayak yiyen, sokakta 
			bir oğlana baktı diye ayağına taş bağlanıp nehre atılan, dünyanın 
			öteki ucuna bile gitseler yine bulunup töre cinayetiyle namusların 
			temizlendiği; amcasının, dayısının, hatta abisinin, babasının 
			tecavüzüne uğrayıp hamile kalan, sonra da aynı vahşiler tarafından 
			intihara zorlanan; berdel mağduru, kumalık mağduru, hiç tanımadığı, 
			sevmediği veya tanısa bile kendisinden kırk yaş büyük erkekle başlık 
			parası karşılığı evlenmeye zorlanan kadınlar değil!.. 
			
			
			Nedir birinci guruptaki 
			kadınların kastı, erkek egemen toplum ve onun baskısından? 
			
			İkinci 
			guruptaki hemcinslerinin çektikleri mi? 
			
			Hayır. 
			Ben görmedim böylesini. Acizane
 
			
			Öyleyse 
			nedir mesele? 
			
			Hem çalışıp hem 
			de, kocaları arkadaşlarıyla meyhaneye takılıp geç gelebilirken, 
			akşam koştura koştura eve gidip yemek yapmak sorumluluğunun 
			kendilerinde olması
 
			Başka?.. Ya evli değillerse?
 
			
			Mesela 
			gecenin geç saatinde, belli bölgelerde bulunmanın yaratacağı 
			sıkıntılar, iş hayatında, kapalı veya açık mekanlarda kalabalıklarda 
			yaşadıkları rahatsız edici durumlar, tacizler, sarkıntılıklar
 
			
			Hatta
 
			Erkeğin çapkınlığıyla kadının çapkınlığına aynı gözle bakılmaması
 
			
			İş 
			hayatında kendilerine güvenilmemesi, erkeklerden daha zor terfi 
			edebilmeleri
 Ve saire
 
			Şimdi:  
			
			1 - 
			Bunların hepsi doğrudur. Fiili durumdur, hayatın gerçeğidir. 
			Fotoğraf budur. 
			
			2 - 
			Birinci guruptaki kadınların, ikinci guruptaki kadınlarla, onların 
			hayat memat meselesi sayılabilecek sorunlarıyla hemen hiç 
			ilgilenmedikleri, tamamen kendi dünyalarına kapandıkları da bir 
			gerçektir; birinci madde bu saptamalar için de geçerlidir. 
			
			Birinci 
			guruptan pek çok kadın, 
			Kürt 
			sorunu gerekçesiyle Hakkariye gitmiştir de, sebebi belirlenemeyen 
			kadın intiharları dolayısıyla Batmana, Şırnaka, Urfaya 
			gitmemiştir. Buna, Duygu Asena gibi bu işin bayraktarı sayılanları 
			bile dahil etmek pek kuvvetle mümkündür. Töre cinayetleriyle, sebebi 
			bilinmeyen kadın intiharlarıyla, berdelle, vb. kadın sorunlarıyla 
			ilgilenenler yine örneğin Fikret Otyam vb. gibi erkeklerdir. 
			
			Bu yazının konusu açısından en önemli 
			husus denilebilecek 
			türban 
			konusu da yüzde 90 nispette yine her iki tarafın erkekleri 
			tarafından tartışılmıştır, tartışılmaktadır. Erkek egemen 
			toplum-ideolojinin baskısından şikayet etsin etmesin şehirli başı 
			açık kadın da, türbanlı kadın da bu tartışmanın yüzde 95 nispetinde 
			dışındadır. Katılmamaktadır, susmayı tercih etmektedir. Ayrıca,
			
			erkek egemen toplumun baskısı ndan 
			şikayet eden kadınlar açısından, türbana karşı çıkan erkekler de 
			ayrımsız bu şikayetin muhatabıdır. 
			
			Ve 
			3
 Türbana karşı çıkan erkekleri de, töre cinayetlerinden, sebepsiz 
			görünen kadın intiharlarından vb. söz edenleri de dahil edip erkek 
			egemen toplumun baskısından şikayet edenler, türban konusundaki 
			tartışmaya hiç katılmayan, töre cinayetinden, sebebi bilinmeyen 
			kadın intiharlarından hiç söz etmeyen şehirli, aydın, laik, başı 
			açık vb. kadınımın ta kendisidir!.. 
			
			Hatta 
			bunlara bir 4′üncü madde eklemek bile mümkün: Kendisi birinci guruba 
			dahil olduğu ve erkek egemen baskıdan şikayet ettiği, buna karşılık 
			töre cinayeti vb.ne hiç girmediği halde, türbana karşı çıkmak bir 
			yana, demokratlık, özgürlük, çeşitlilik, farklı olana tahammül falan 
			filan gibi dangalaklıklar adına türbanı, özgürlük, kişisel tercih, 
			inanç sorunu. demokrasi sayan 
			kadınım
			lar!
 
			
			
			Fikri dekolte 
			
			Bu çok seksi bir fikri dekoltedir, 
			ama aynı zamanda vahim ve hazin bir kaçak güreştir. Teşbihte hata 
			olmazsa, El Kaide terörü Londra Metrosunu, İspanya trenini vurunca, 
			Hollandalı sanatçı sokak ortasında fanatik Müslüman gerici 
			tarafından kıtır kıtır kesilince kıçını yırtan Avrupanın, aynı 
			terör, 11 Eylülde kendisini vurunca Haçlı seferleri başlatıp bütün 
			İslam dünyasına kan kusturmaya soyunan Amerikanın, sıra PKK 
			terörüne gelince özgürlük mücadelesi, ayrılıkçı gerilla, demokrasi 
			falan filan demeye başlamasına, yaratıp beslediği, içinde 
			barındırdığı her türlü üçüncü dünya terör unsuruna 
			burada 
			uslu durun; gidin kendi memleketinizde, başka yerde ne yaparsanız 
			yapın diye 
			sahip çıkmasına, bir yandan Müslüman diye Türkiyeyi Avrupa 
			Birliğinde istemezken, öte yandan şeriatçılığına filan hiç 
			aldırmadan, adını ılımlı İslam koyup Recepin AKAPEsini 
			desteklemesine benzer
 AKAPEnin Türkiyede, Mollaların İranda, 
			sülale krallarının Arap şeyhliklerinde kendi halklarına ne yaptığı, 
			Müslüman kardeşlerin Mısırda yaptıkları onları hiç ilgilendirmez. 
			Kendilerine bulaşmasınlar yeter. 
			
			Bari son sözü 
			baştan söyleyelim de, küfredip okumayı bırakacak olanlara fazla 
			zahmet vermiş olmayalım:  
			
			
			ERKEK EGEMEN İDEOLOJİ, ERKEK EGEMEN TOPLUM
 Ve BUNLARIN BASKISI, 
			özünde tamamen DİNle şekillenmiştir. 
			
			Hele 
			bugünkü endüstrileşmiş, modalaşmış, ticarileşmiş, çıkarlaşmış 
			haliyle değil türbanın, hatta örtünmenin bile, Muhammed döneminde 
			söz konusu olmadığı da, dolayısıyla Kuranda olmadığı ve olamayacağı 
			da, okunup, öğrenip bilinince çok açık, kesin. 
			
			İslamiyetin 
			evlilikten mülkiyete hatta kimi ibadetlere kadar çeşitli kurallarını 
			hiç tınmayan, eğer maksat erkeği tahrik etmemek üzere saçının telini 
			bile göstermemek için örtünmekse niye çador, hadi o çok vahim, 
			çarşaf, hadi o da olmaz, anneleri, babaanneleri gibi başörtü 
			örtmedikleri pek meçhul
 düzeltiyorum çok malum kadınların, niye 
			ille de çok sosyetik bir yöntemle ve hatta yüzlerini gözlerini de 
			otuz ton boyaya bulayıp türban denilen hadiseye büründükleri, hatta 
			türbanın altına yer yer yırtmaçlı etek de giyebildikleri, kıvırtmak 
			dışında adam gibi cevap verilemeyen muhkem bir sorudur. 
			
			Kadının 
			saçının telinin bile görünmesinin erkeği tahrik edeceği, erkeği her 
			an, her dakika pipisinden başka şey düşünmeyen varlıklar olarak 
			görme şeklindeki ağır hakaret bir yana (kaldı ki cinsellik denilen 
			güdü kadında da var. Eğer saç teli bu kadar mahirse, erkekler 
			sürekli başı açık geziyor, üstelik sakallı ve bıyıklı olabiliyorlar. 
			O zaman kadınların da ya sürekli erkeklerin üstüne atlıyor, ya da 
			duvarları tırmalıyor olması gerekmez miydi?..), ortaya çıkışı 
			itibariyle bizatihi kadının, kadınların düşündüğü, talep ettiği, 
			gerek duyduğu bir durum veya bir davranış değildir örtünme, 
			türbanlılık
 
			
			Tamamen 
			erkek kafasının bir ürünüdür!!!.. 
			
			Hayır 
			hemen, sınıfsal tahlilden ödü kopan, sadece modernlik, demokratlık, 
			centilmenlik hatta sözüm ona solculuk adına kadın yalakası 
			kadıncılardan birinin sözleri saymayın bunu
 Bu hadise tamamen 
			siyasi ve sınıfsal bir hadisedir. 
			
			ÇÜNKÜ 
			KADINA HAKİM OLDUĞUNUZ ZAMAN BÜTÜN TOPLUMA HAKİM OLURSUNUZ!.. 
			
			Birinci 
			gurup kadınların tanımıyla erkek egemen toplum, onun ideolojisi ve 
			baskısı birden ortaya çıkmamıştır. Kaldı ki hele 
			ideoloji, 
			yani siyasileşme diyince, cinsel organlar kesilip atılır veya 
			çimentoyla doldurulur. Üstelik burada kimsenin kimseye baskısı filan 
			falan da yoktur. Kadınlar bizzat çimentolar, erkekler bizzat keser!
 
			Yardıma da, zorlamaya da hiç birinin ihtiyacı olmaz!.. 
			
			Anaerkil 
			toplumun yıkılması veya dönüşümüyle birlikte kaybetmiştir kadınlar. 
			
			Ama 
			yine sınıfsallıktan bağımsız olarak değil! 
			
			Anaerkil 
			toplumun ataerkil toplumdan daha adil, daha az çıkarcı, daha az 
			paraya, lükse, çıkara düşkün olacağını, olduğunu kim söyleyebilir? 
			
			İşte 
			o trajik ve tarihi kaybedişten, yenilgiden sonra ve pek de çok 
			geçmeden, ailenin, devletin ortaya çıkmasına paralel olarak 
			ERKEK 
			zihniyeti de hızla uyanmış, kendisini, kendi zaaflarını ve tabi ne 
			yapmak istediğini de çok iyi bildiğinden icabeden tedbirleri derhal 
			almıştır. Yani KADINA hakim olmuş, ona hükmetmiştir. 
			
			Kadın 
			toplumun yarısı demektir. Kadına hükmedince, kadını sınırlayınca, 
			kadını korkutunca toplumun yarısını sindirmiş, yarısına hükmetmiş, 
			zapt-ü rapt altına almış olursunuz o yarıyı. Peşinen
 
			
			E çocuklar?.. 
			Hemen hemen buluğ çağına kadar tamamen ananın etkisinde, 
			hayranlığında, güdümünde ve bağımlılığında olan çocuklar?.. 
			Geleceğin yetişkinleri?.. 
			
			Ve 
			nihayet erkekler?.. Kocalar, babalar, kardeşler, abiler ve saire?.. 
			
			
			Sistem, erkeği karısına, kadınına emanet eder 
			 
			
			Anadoluda 
			biraz haylaz, çapkın, düzen tutmaz gençler için niye 
			yav şunu 
			everelim de başını bi 
			bağlayalım denir? Ne demektir bu? Ne kadar hızlı, atak ve saire 
			olursa olsun, evlenen erkek uslanır demek!
 
			
			Hayır! 
			Öyle çapkınlıktan, hovardalıktan filan söz etmiyoruz. O zaten özel 
			hayattır; iki kişi, kadınla erkek, karı ile koca arasındadır
 Burada 
			tartışma konusu o değil, ama, çoğu zaman evlilik bu amaca da hizmet 
			eder
 
			
			İse 
			de
 Bu sözlerle asıl kast edilen, toplumsal, giderek siyasi anlamda 
			erkeğin, evlilik yoluyla zapt-ü rapt altına alınmasıdır. 
			
			Aileler 
			kız çocuklarına genellikle sakin hatta 
			süt 
			bir liman şeklinde koca ararlar. Gemi hep sakin denizlerde yol 
			almalıdır, hep turistik yat gibi olmalıdır. 
			Love 
			boat, aşk gemisi
 Hatta limandan hiç 
			ayrılmasa daha da iyi olur. Hele öyle açık denizler filan
 Allah 
			korusun, fırtınadır, tayfundur.. Hele zamanede 
			
			tsunamiler 
			de revaçta
 
			Koca dediğin sabah işine akşam evine
 
			olmalıdır. Kadın dediğin de yani onların kızları da zaten evinin 
			işiyle, çocuklarıyla şarkılar söyleyerek uğraşıp akşam kocasının 
			gelmesini bekleyecektir aşkla
 Değil mi? 
			
			Kadına 
			hep kocasına mûti olması telkin edilir. Kadın da bunu evvelallah pek 
			ala becerir
 Kaprisle yapar, cilveyle yapar, cinselliğiyle yapar
 
			Yapar da yapar. Erkek de ya doğasındaki vazgeçilmezi olan cinselliği 
			en kolay evde bulduğu için, yahut aman başım ağrımasın, ne biliyorsa 
			onu yapsın, ne istiyorsa onu yapayım diye munisleşir. 
			
			Ohhh!
 Kebap
 
			
			İşte, Haluk 
			Bilginerin çoook güzel ifade ettiği gibi, devlet, yani egemenler, 
			yani sistem aileyi sever, bu nedenle sever
 
			
			Tevfik Fikret işte bu anlamda 
			Kahrolası 
			hanede evlad-ü ayal var 
			diye haykırır!.. 
			Sevgili Uğur Mumcu da bunu sohbetlerinde, yazılarında çok güzel 
			ifade eder, fırtınalaşacak, hele tsunamileşecek erkek-kocaya karşı 
			en başta kendi ailesinin kadınları, annesi, kız kardeşleri falan 
			filan, muhkem bir majino hattı oluşturur ve 
			- Kendini 
			düşünmüyorsan pırlanta gibi çocuklarını düşün, gül gibi karını 
			düşün
 diye zırlamaya başlarlar 
			derdi
 
			
			Mealen
 
			
			Hele günümüzün 
			şehirli, küçük burjuva, iyi kötü okumuş, çalışan kadını bu işin 
			piridir. Geldiği gittiği saati kontroller
 Sürekli aramalar
 Daima 
			tetikte beklenen ritüeller
 Erkek sanki sürekli sınavdadır. Bakalım 
			doğum günümü hatırlayacak mı
 Veya unutacak mı
 Bakalım evlenme 
			yıldönümünü
 Bakalım sevgililer gününü
 Bakalım yılbaşını
 Bakalım
 
			Bakalım
 Bakalım
 
			
			Kadın bunu tamamen 
			kendi iç güdüleri itibariyle, farkında olarak veya olmayarak erkeğin 
			hovardalıklarına karşı bir tedbir diye uygular; ama sonuç değişmez
 
			Erkek evinden karısından, çocuğundan çoluğundan başka şeyle 
			ilgilenmez hale gelir
 
			İşte ailenin ve onun başat unsuru kadının, erkek karşısında devlet 
			açısından, sistem açısından kerameti de budur! 
			
			Yani erkek, 
			toplumsal anlamda da ehlileştirilmektedir evlilik, kadın ve çocuklar 
			sayesinde
 Grev diyince düşünecektir, toplu gösteri diyince 
			düşünecektir
 Hele hele tek başına birilerine, bir yerlere posta 
			atmaya asla kalkışmayacaktır
 Hanede evlad-ü ayal vardır. Kendisini 
			düşünmese de pırlanta gibi çocuklarını, gül gibi karısını 
			düşünecektir. 
			Kadının, çapkınlıklarını kontrol amacı ile, sistemin, egemenlerin 
			aykırılıkları, asilikleri dizginlemek amacı aynı noktada birleşir. 
			Sistem, erkeği karısına, kadınına emanet eder. Etmiştir. 
			
			Bunun bir tek 
			istisnası vardır: Askerlik
 
			Görev
 Ölsen de 
			sakıncası yoktur. Sistemin amaçları doğrultusunda, uygun gördüğü, 
			onayladığı şekilde öldüğün için, az veya çok maaş bile bağlanabilir 
			kalanlara. Öyle şartlandırıldığı için kadının da zaten itirazı 
			yoktur. Olamaz. 
			Ancak, elinizdeki malzeme nihayet insan. Bir noktadan sonra ipin ucu 
			kaçabilir; her zaman kontrol edemeyebilirsiniz. İnsanın doğasında 
			var bıçağın kemiğe dayanması esprisi. Bir an gelip zıvanadan 
			çıkabilir. Kadın mutiliğe, erkek munisliğe 
			
			yetti gayrı 
			diyebilir. Deveyi daha sağlam bir kazığa bağlamak lazım. Ne olabilir 
			bu kazık? 
			
			
			Din!
 
			
			İpsiz kendirsiz 
			bağlayabilirsiniz insanı. Tabi özellikle kadını
 Genetik veya 
			milyonlarca yılda sonradan öğretilen 
			yuvayı yapan dişi kuş 
			luk niteliği zaten var. 
			
			Buna bir 
			de öte dünya korkusu, yanma yakılma korkusu ekleyin. 
			
			Cehennemde yanmak 
			istemiyorsan kocana muti olacaksın biiiiir
. Onun tarlası olacaksın 
			ikiiiiii
 Döver söverse, hatta üstüne ikinci, üçüncü, dördüncü 
			karıları da getirse sesini çıkarmayacaksın, 
			
			ne yapalım!
 Döver de sever de
 
			diyeceksin üüüüç... Yanında kocan veya nikah düşmeyen erkek akraban 
			olmadan dışarı çıkmayacaksın, pencereden bile bakmayacaksın (Osmanlı 
			evinin penceresi onun için ahşap kafeslidir!..) Onlarla çıksan bile, 
			hele tek çıktığında zinhar hiçbir yerin dışarıdan görünmeyecek 
			döööööört
 Kocan 
			
			boş ol dedi mi, 
			bohçanı ve çocukları toplayıp babanın evine döneceksin beeeeeş
 
			
			Babandan kalan 
			mirastan erkek kardeşinin yarısı kadarına razı olacaksın altıııııı
 
			Mahkemede şahitliğin geçerli olmayacak yediiii
 Kocan çapkınlık 
			yaparsa 
			el kiri 
			olacak, seninki ise zina sayılacak ve toprağa gömülüp taşlanarak 
			öldürüleceksin sekiiiiiz
 
			
			Bütün 
			bunlar kadını sinikleştirir, kişiliksizleştirir. Korkak ve statükocu 
			yapar. Yerine de o kendisi muti, kocasını munis yapmanın hünerlerini 
			edinmiş kadın kalır. 
			Ama daha kötüsü, kadın üzerinden bütün toplumu sinikleştirir, 
			kişiliksizleştirir, korkak ve statükocu yapar. Zaten burada kast 
			edilen, kadının sadece kocasına değil sisteme de mutileşmesi, buna 
			paralel olarak kocasını sadece kendisine karşı değil sisteme karşı 
			da munisleştirmesi, uysallaştırmasıdır. 
			
			Kadın zaten ilginç bir 
			yaratıktır. Bir yandan yanındaki erkek güçlü olsun, 
			
			masaya vurdu mu yumruğunu!.. 
			olsun ister; öte yandan da bu yumruk ve masa kendisine karşı olmasın 
			ister en başta; ama dışarıya karşı olunca da 
			
			kendini düşünmüyorsan beni, çocuklarını düşün 
			edebiyatı başlar. Bu çelişkiler yumağını çözeceğim derken, hangisine 
			uyacağım derken zaten erkeğin kafası da yeterince ambele olmuştur, 
			pes eder ve uyar. 
			Hele bir de erkek iyi para kazanıyorsaaaa!.. Bütün mafya 
			babalarının, diktatörlerin vb., yanında mutlaka kadınları, karıları 
			vardır. Ve hiç biri sormaz 
			
			yahu adam sen nereden kazanıyorsun, 
			nasıl kazanıyorsun bu kadar parayı, helal mi, meşru mu?!.. 
			diye. 
			
			Bir zamanların ünlü 
			İSKİ Skandalini, İSKİ Genel Müdürü Ergun Göknel ve değerli aşi 
			Nurdan Hanımefendiyi hatılayın. Ergun Bey 20 sene öncenin parasıyla 
			8 milyar rüşvet almış, Nurdan hanımın ihbarı üzerine de tutuklanıp, 
			yargılanıp yıllarca hapis yatıştı. Sonradan anlaşıldı ki, Nurdan 
			Hanım, gerçekten 
			
			haram para 
			korkusuyla değil, rüşvet parsını 25 yaşındaki bir 
			
			çıtırla yemeye kalkışınca şikayet etmişti kocasını
 Kendisiyle 
			yeseydi, muhtemelen şikayet filan da etmeyecekti. 
			
			
			Tevekkül 
			nedir?!.. Sadece kaza ve kaderin Allahtan geldiğine inanıp, Allaha 
			isyan etmemenin adı mıdır? 
			
			Hadi 
			canım!
 
			
			Tevekkül 
			esas olarak bal gibi dünya işlerinde başına insanlar, yönetenler, 
			hakimler, egemenler yüzünden gelene itiraz etmemenin adıdır! 
			
			Ayet var. 
			
			Ben ilmi isteyene, zenginliği istediğime veririm!
 
			
			Yani 
			ilim, bilim, bilgi istersen, ulema, allame, bilgin olmak istersen, 
			Allah bir dediğini iki etmiyor kullarının, kim isterse ona veriyor. 
			Yani yine senin istemen gerek, ama yeter. İste kafi
 Amma parayı, 
			sadece Allahın uygun gördükleri kazanıyor
 
			Senin istemen 
			yetmez. (Yani aslında her şeyi öncelikle Allah kendisi isterse 
			veriyor. Ama şartı var. Bazı şeyleri istemeyene kendiliğinden 
			vermiyor, ama isteyene de hemen veriyor. Bazı şeyleri istesen bile, 
			eğer uygun görmüşse veriyor. Görmemişse vermiyor. Sanki Allah değil 
			de köyün ağası tarif ediliyor!..) 
			
			Ne demek bu? 
			
			Serveti sorgulama, 
			sen bunu nasıl kazandın, vergisini (veya zekatını) verdin mi, meşru 
			mu, helal mi demeye kalkma, günaha girersin. Çünkü Allah öyle uygun 
			görmüştür, demek bal gibi! 
			Allaha gidip sen böyle bir laf ettin mi diye soracak halimiz yok 
			ya! Uydur uydur ebe gömeci!.. 
			
			Ama sonuç çok 
			önemli. Serveti, kazancı, zenginliği sorgulayamayınca sistemi 
			sorgulayamıyorsun. Adam Allahı almış arkasına!
 Ohh!
 Sendika, grev 
			bile günah sayılabilir artık!.. 
			
			
			Batı Doğuyu ve Afrika'yı, zalim 
			mazlumu, emperyalizm sömürgeyi 
			
			din 
			le vurmuştur 
			
			Türkiyede 1960 anayasasından itibaren 
			gelişen sol akımlara, sosyalizme, komünizme ilk tepkiler kimlerden 
			gelmiştir? Sanırsınız ki ülkücülerden, MHPlilerden!.. Hayır! 
			Bugünkü İslam tüccarlarının ana rahmi sayılabilecek Komünizmle 
			Mücadele Derneklerinden gelmiştir. O derneklerde ülkücüler de vardı. 
			Ama onların önemli bir kısmı, tıpkı MHP Ankara il Başkanı gibi,
			
			geçmişin Marksistlerine haksızlık etmişiz. Ekonomik bağımsızlık 
			olmadan siyasi bağımsızlık olmaz diyorlardı. Haklılarmış 
			demekte tereddüt etmiyorlar artık!.. 
			
			Amerikanın, yıkılmadan önce Sovyetler 
			Birliğinin çevresinde oluşturduğu çemberin adı olan 
			Yeşil 
			Kuşak neydi? 
			Komünizme karşı 
			MÜSLÜMAN bir 
			kuşatma!
 Niye?
 
			Çünkü çarpıtılmış Kuranda Amerikanın, emperyalizmin ve 
			kapitalizmin işine gelen o kadar çok hüküm var ki!
 
			
			Feto 
			boşuna mı Amerikada, emperyalizmin ve kapitalizmin kucağında!?.. 
			
			ABD komutasındaki 
			Batı emperyalizmi, solcu ve laik Arafatı ve Filistin Kurtuluş 
			örgütünü tasfiye edince ne oldu, yerine ne geldi, neyi getirdi? 
			HAMAS ve Hizbullah!
 
			Afganistanda Atatürk ve Cumhuriyetten itibaren laik bir şekilde 
			gelişerek Babrak Karmalllara kadar uzanan yapı Amerika tarafından 
			yıkılıp yerine ne kondu: Taliban!.. 
			Amerika, Mısırdaki Müslüman Kardeşleri terör örgütü sayıyor mu? 
			Cezayirdeki kör bıçakla kafa kesen FISı terör örgütü sayıyor mu? 
			
			İranda on 
			yıllarca pehlevi şahlarını koruyup kollamışken, Şah Rızayı kim 
			devirip, yerine Humeyniyi getirdi?.. 
			
			Pakistan 
			nasıl İslam Cumhuriyeti haline geldi? Benazir niye öldürüldü, kim 
			öldürdü? 
			Türkiyede 12 Eylül çetesinin başı niye ilk iş olarak, Atatürke ve 
			Cumhuriyete ihanet pahasına ve sözüm ona komünizme dur diyebilmek 
			uğruna ilk iş olarak 
			Türk-İslam sentezi 
			ne sarılıp, Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri başkanlığının 
			Avrupaya gönderdiği resmi devlet memuru imamların maaşının Suudi 
			ticaret-siyaset-tarikat örgütü RABITA tarafından ödenmesini 
			onayladı? Türkiye devletinin 100 imama maaş ödeyecek parası mı 
			yoktu? 
			
			
			Evet! Özetle, Batı Doğuyu, zalim 
			mazlumu, emeperyalizm sömürgeyi 
			
			din 
			le vurmuştur. Hem de Doğunun, mazlumun, sömürgenin kendi diniyle!.. 
			
			
			Batı ve 
			Hıristiyanlık 
			
			Batı da kendi diniyle, yani 
			Hıristiyanlıkla vurmayı, yani dini, yani Hıristiyanlığı kendi maddi 
			çıkarları, emperyalist amaçları uğruna kullanmayı da hiç ihmal 
			etmemiştir. Bugün, geçen yüzyıldaki bütün tüketilmiş, hatta yok 
			edilmişliğine rağmen Afrikanın en gelişmiş, en demokrat, en medeni 
			ülkesi sayıldığı halde Ruanda misali kabileler arası bir iç savaşın 
			eşiğinde hatta belki içinde olan Kenyanın kurucu önderi Jomo 
			Kenyattadır 
			Misyonerler geldiğinde onların elinde İncil bizim 
			elimizde verimli topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi yumup dua 
			etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onların elinde bizim 
			verimli topraklar, bizim elimizde onların İncili vardı
 
			diyen!!!
 
			
			Zenginlik ille de tek ülkenin içinde 
			birey birey sorgulanmaz ki!.. Sen bu serveti nasıl kazandın, helal 
			mi, meşru mu, alın teri mi, vergisini ödedin mi yerine, 
			alçak 
			Bati (Amerika ve AB)! Senin servetin bütün dünyayı sömürmekten kaynaklanmıyor 
			mu?!.. Benim paramı yine bana borç diye verip, faiziyle beni 
			sömürmüyor musun 
			demek de mümkün!.. 
			
			E ama bu solculuk, 
			komünistliiik?!
 
			
			Amerikanın 
			imdadına bu noktada Kuran yetişir: 
			
			- Ben 
			serveti istediğime veririm!.. 
			
			İşte Amerika da minberdeki vaiz gibi,
			
			Bak senin Kuranın ne diyor. Bırak komünistliği!.. 
			girizgahıyla bu sözleri tekrarlar. Çünkü bugünkü Kurana göre 
			Allahın sözleridir bunlar. E Allah hepimizin Allahı ise, onun 
			kullarından biri olmak sıfatıyla Bush da bunu Müslümana karşı 
			kullanır! 
			
			Yeşil Kuşak da 
			buydu, BOP-GOP ve saire de budur, turuncu, portakal, eflatun devrim 
			de budur!
 
			
			Kadın meselesi, 
			türban meselesi de böyle!.. Üstelik daha köklü, daha derinlikli bir 
			tedbir. Testi kırılmadan tokat vurmak misali
 
			
			Yukarıdaki yedi 
			kuralı yetmiş yediye çıkarmak da mümkün ve hepsi de dinin kuralları
 
			Siz bakmayın sadece türban, namaz, oruç ve hac gibi görünür 
			kurallara uyup diğerlerinin işlerine gelmemesine
 
			
			 
			Orta Asya Türk toplumu ve Din 
			
			Kim koymuş bu kuralları? Elbette 
			erkekler koymuş, amma yine de din kuralları!. Ben böyle istiyorum 
			dememiş, Allah böyle istiyor demiş kurtulmuş ERKEK!.. Yoksa Allah 
			erkek değil ya!.. 
			Suret-i katiyyede 
			gelenek 
			değil
 Orta Asya steplerindeki Şaman Türkün dünyasında kadının yeri 
			erkeğin tam omuz başı
 Orta Asya Türk toplumu zaten kamusal bir 
			topluluk. Hakan bile öyle astığı astık, kestiği kestik bir diktatör 
			değil ki kadın eve, çadora, çarşafa, türbana, kocaya, babaya 
			hapsedilsin!.. Elbette ev yükü, sorumluluğu belki yine onların. Ama 
			asla itilip kakılmamışlar, ikinci sınıf yaratık olarak 
			görülmemişler.. Hükümdar eşi 
			Hatun, 
			kocası Kaanla birlikte devlet işlerine de müdahilken sıradan kadının 
			evde kocasına denk olmaması mümkün mü!.. 
			
			Kadının ikinci 
			sınıf yaratık olarak görülmesi benim geleneğimde yok. İslamiyetle 
			başlamış, İslamiyetle girmiş. 
			
			Yani burada erkek egemen toplumun 
			erkek egemen ideolojisinin baskısı değil sorun. 
			Bizatihi, hangisi olursa olsun dinin baskısıdır söz konusu olan. 
			Engizisyon mahkemelerinin, Cizvit papazlarının çıktıkları 
			cadı 
			avları nda 
			yakalayıp yaktıkları kimlerdi? Siz hiç 
			erkeğe 
			cadı dendiğini duydunuz mu? Bu mahkemeler bizatihi kilisenin, 
			Papalığın mahkemeleri, yani dini mahkemeler değil miydi!?!.. Daha 
			dün, 2000′li yıllarda Sudanda zina yapıp hamile kalan kadının 
			öldürülmesine hükmeden mahkeme 
			
			şeriat mahkemesi 
			değil miydi? Afrikanın kimi kabilelerinde kız çocuklarını, 
			sırf günah 
			olduğu manyaklığından hareketle ve 
			
			sırf 
			cinsel zevk almasın diye kızların çocuk yaşta sünnet edilmesi(!), 
			yani klitorislerinin kesilmesi de bir din kuralı değil mi? 
			
			Ve bütün bu 
			kurallar erkeklerin ürettiği kurallar değil mi?. 
			
			Ama aynı erkekler niye 
			MEDENİ 
			kanunlarına bu tür kurallar koymuyor, koyamıyor? Çünkü bu tür 
			ilkellikler ancak din maskesi altında mümkün ve hatta çok kolay 
			gerçekleşebiliyor da ondan!.. 
			
			Klitorisleri kesilmese, töre 
			cinayetlerinin potansiyel mağduru olamasalar, zina gerekçesiyle recm 
			edilerek öldürülmeseler, hatta amcası tarafından tecavüze uğramanın 
			ötesinde, bir de hamile kaldı diye intihara zorlanmasalar, berdel 
			mahkumu ve mağduru olmasalar, inek sağıp, dokuz çocuk doğurmasalar, 
			erişte kesip sucuk doldurmasalar bile, doldurmadıkları halde, erkek 
			egemen ideolojinin baskısından yakınan 
			
			kadınlarım 
			
			ın, bütün bu vahşetin muhatabı olan hemcinsleriyle ilgilenmemeleri 
			bir yana
 
			
			Bir de tutup, erkek egemen toplum ve 
			onun ideolojik baskısının en belirgin, bayrak misali tezahürü olan
			
			türban 
			konusunda, özgür kişisel tercihtir, tamamen şahsidir, demokrat olmak 
			lazım, farklı renklere tahammül etmek lazım edebiyatına, 
			zevzekliğine, aldatmacasına girişmesi
 
			
			Farklı düşünenleri 
			aptal yerine koymak bir yana (ki bu da nevzuhur demokrasi 
			anlayışının alçaklıklarından biridir!..), tam bir kalleşliktir, 
			belden aşağı vurmadır, fikri kalleşliktir. Ama herhalde, hatta 
			kesinlikle demokratlık vb., değildir. 
			
			Erkek egemen toplumun baskısından 
			şikayet ediyorsan, bunun dinle bağlantısını midene oturtup türban 
			goygoyculğu yapmayacaksın; türban goygoyculuğu yapacaksan (hatta 
			türban tartışmasında susacaksan) erkek egemen toplumun baskısı diye 
			mızıldanmayacaksın!.. Bu hadise 
			efendim 
			her şey ya beyaz ya siyah değildir: Bir de gri vardır 
			zevzekliğiyle açıklanamaz. 
			
			Burada 
			gri artık yavşaklıktır!.. 
			
			Ya 
			da
 Tıpkı Humeyni gericiliğinin başlangıcında saçı göründü diye 
			vincin ucuna asılarak öldürülen kadınlar gibi sallanmaya hazır 
			olacaksın!.. 
			
			Yazık 
			değil mi! 
			
			Bir 
			kere de kedi olup fare tut yahu! Kocaya dayılanıp durmak değil 
			marifet
 Bir de sistemin ta kendisine dayılan! 
			
			Mamafih
 
			
			Buğra 
			Atsız pek güzel ifade etmiş: 
			
			
			Milliyetçiliğin içi boşalmıştı. Ama tek tesellim, Müslümanlığın da 
			içini hızla boşaltıyorlar. Belki bu sayede Türklüğün kıymeti 
			anlaşılır 
			
			diyor. 
			
			Keşke
 
			Hele Müslümancılığın pabucu da dama atılırsa, Türklüğün, kadınlığın, 
			erkekliğin, adamlığın, insanlığın tek başına kıymeti, kıymetleri de 
			çok daha iyi anlaşılacaktır. Kuvvetle inanıyorum!.. 
			
			 Ali TARTANOĞLU 
		
						
		
						
		
						
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
		 |