| 
            
			   
		
						
			
			Uygarlıkların beşiği olarak nitelendirilen 
			Anadolu’da yaklaşık 150 yıl önce başlayan arkeolojik kazılar, tüm 
			hızıyla sürüyor. 
			
			1800’lü yıllarda casus arkeologlar 
			aracılığıyla birçok tarihi kalıntısı yurt dışına kaçırılan ve kimi 
			kaynaklara göre ilk arkeolojik kazıları Troia’da 1854’te Frank 
			Calvert tarafından, kimilerine göre de 1871’de Henrich Schliemann 
			tarafından gerçekleştirilen Anadolu’da, bugün 200’ü aşkın noktada 
			kazı çalışması yapılıyor. 
		
						
			
			  
			
			  
			
			
			  
			  
		
						
			  
			
		
		
						
			
				
				Türkiye’deki Arkeolojik Arastirmalar Uzerine 
				Degerlendirmeler
				 | 
			 
		 
		
		
			
                 
                
                  
                                  Harmankaya, S., "Türkiye Paleolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
                                  Harmankaya, S. - O. Tanındı, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-1:
                                  Paleolitik/Epipaleolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-004-5, İstanbul, 1996 
		
		
			
			
                
                  
                                    Balkan-Atlı, N., "Neolitik: Bir Araştırma Sürecinin Sorunları",
                                    Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-2:
                                    Neolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-010-X, İstanbul, 1997 
		
		
						
						
                		
                  
                                    Harmankaya, S., "Türkiye Neolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
                                    Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-2:
                                    Neolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-010-X, İstanbul, 1997 
		
		
			
			
			
                  
                                    Harmankaya, S., "Türkiye Kalkolitik Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
                                    Harmankaya, S. - O. Tanındı - M. Özbaşaran, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-3:
                                    Kalkolitik, Ege Yayınları, Takım ISBN 975-807-003-7, Cilt ISBN 975-807-019-3, İstanbul, 1998 
		
		
			
			
			
                  
                                    Harmankaya, S., "Türkiye İlk Tunç Çağı Araştırmaları Üzerine Bir Değerlendirme",
                                    Harmankaya, S. - B. Erdoğu, TAY - Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri-4a/4b: İlk Tunç Çağı, TASK Vakfı Yayınları, Takım ISBN 975-6637-08-0, Cilt ISBN 975-6637-09-9, İstanbul, 2002 
		
		
			
			
			
                  
                                    Özbakan, M., "Radyokarbon Tarihleme Yöntemi", Erdoğu, B.  O. Tanındı  D.
                                    Uygun, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
                14C Veri Tabanı, Ege Yayınları, ISBN 975-6637-13-7, İstanbul, 2004 
		
		
						
						
						
                  
                                    Erdoğu, B., "Karşılaştırmalı Tablolara Göre Anadolu Kronolojisi", Erdoğu, B.  O. Tanındı  D.
                                    Uygun, Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
                14C Veri Tabanı, Ege Yayınları, ISBN 975-6637-13-7, İstanbul, 2004  
			 
			Yukarı 
		
		
						
			
			  
		
						
			
			Türkiye’de halen an çok arkeolojik kazıların 
			yapıldığı illerin başında Muğla geliyor. Muğla’daki, Karia ve Likya 
			gibi uygarlıklara başkentlik yapmış ve bu uygarlıkların izlerini 
			taşıyan tarihi antik kentlerde ve ören yerlerinde, kültürel 
			değerlerin gün ışığına çıkarılması için 2006 yılında 11 yerde 
			bilimsel, 7 yerde kurtarma kazısı, 6 yerde ise yüzey araştırması 
			yapıldı.   
			
			  
			
			Farklı uygarlıkların izlerini taşıyan 195 tarihi 
			antik kentin bulunduğu Muğla’da, 2007 yılı içinde bir bölümü 
			başlayan, bir bölümü de önümüzdeki günlerde başlayacak arkeolojik 
			kazı yerleri şöyle sıralanıyor:  
			Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			
			Köyceğiz-Kaunos Kazısı, Fethiye-Tlos Kazısı, 
			Fethiye-Letoon Kazısı, Datça-Knidos Kazısı, Datça-Knidos Antik Kenti 
			Kazısı, Yatağan-Lagina Kutsal Alan Kazısı, Milas-Beçin Kazısı, 
			Milas-İassos Kazısı, Milas-Labranda Kazısı, Bodrum-Gümüşlük Myndos 
			Kazısı.Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			
			Muğla-Özlüce Fosil Yatakları Kazısı, 
			Kavaklıdere-Hylarima Kazısı, Yatağan-Alaşar Çatlıbası Kazısı, Bodrum 
			Omurça Mah Kazısı, Milas-Gümüşkesen İlköğretim Okulu Bahçesi Kazısı, 
			Marmaris-Yalancıboğaz Kazısı, Datça-Emecik Köyü Apollon Kutsal Alanı 
			Kazısı.Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			
			Muğla-Kentsel Sit Alanı, Milas-İassos Ören Yeri, 
			Milas-Heraklia, Marmaris-Kıran Gölü, Fethiye-Likya Pamfilya, Aydın 
			ve Muğla İlleri Yüzey Araştırması. 
			
			
			Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			İzmir’de her yıl haziran ayı civarında başlayan 
			ve eylül ayına kadar süren arkeolojik kazılar devam ediyor. İzmir’de 
			kazıların ağırlık noktalarını, dünyanın başta gelen kültür 
			merkezleri arasında yer alan Bergama, Selçuk ilçesindeki Efes 
			Harabeleri ve Aliağa ilçesindeki Kyme Antik Kenti kazıları 
			oluşturuyor.   
			
			Kentteki en eski kazı çalışması Efes Antik 
			Kenti’nde yapılıyor ve yaklaşık 100 yıldır bu çalışmalar devam 
			ediyor. Burada çıkarılan eserler Selçuk Müzesi’nde sergileniyor.
			
			 
			
			İzmir’in Aliağa ilçesinde Anadolu’nun Ege 
			sahillerindeki en eski şehirlerinden biri olan Kyme Antik Kenti kazı 
			çalışmaları sürüyor. Burada bulunan eserler İzmir Arkeoloji 
			Müzesi’nde sergileniyor. Bergama ilçesindeki Pergamon Antik Kenti, 
			Urla ilçesindeki Limantepe ve Klazomenai ve Torbalı ilçesindeki 
			Metropolis Antik Kenti kazıları ise devam eden çalışmalar arasında 
			yer alıyor.Yukarı 
			  
		
						
			
		
						
			
			Manisa genelinde halen Salihli ilçesine bağlı 
			Sart beldesinde Sart Antik Kazısı ve Aigai Antik Kentinde kazı 
			çalışmaları sürdürülüyor. 1958 yılında kazı çalışmalarına başlanılan 
			Sart Antik Kenti kazıları ABD’li bir profesör başkanlığındaki kurul 
			tarafından sürdürülüyor. Aigai Antik Kenti’ndeki kazı çalışması ise 
			2005 yılından bu yana sürdürülüyor.
			Yukarı 
			  
		
						
			
		
						
			
			Eski çağlarda Hellespontos ve Dardanel olarak 
			anılan ve MÖ 3000 yılından beri yerleşim alanı niteliğini koruyan, 
			birçok medeniyete ev sahipliği yapan Çanakkale’de, bugün yüzlerce 
			bilim adamı tarafından yürütülen 6 farklı yöredeki arkeolojik 
			kazılarda, antik çağların bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarılmaya 
			çalışılıyor.   
			
			Erken Bronz Dönemi’nden bu yana önemli bir 
			yerleşim merkezi olan Çanakkale’de Troia, Aleksandreia Troas, Assos, 
			Apollon Smintheus, Yenibademli ve Parion’da her yıl yerli ve yabancı 
			çok sayıda bilim adamı tarafından bilimsel çalışmalar yürütülüyor.
			Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			Ticaret, zenginlik ve savaş kenti olarak anılan 
			Troia Antik Kenti, dünya arkeolojisi ve kent turizmi açısından büyük 
			önem taşıyor.   
			
			Zengin bir tüccar olan ve okuduğu kitaplardan 
			Troia’dan etkilenen Henrich Schliemann Çanakkale’ye gelerek, 
			1871-1878 yılları arasında kazı çalışması yaptı. Arkeoloji bilginden 
			yoksun ve Priamos’un hazinelerinin peşinde olan Schliemann, yaptığı 
			bir kazıda bakır leğenler, tencereler, altın, gümüş, elektron ve 
			tunç kupalar, bakır mızrak uçları, altın yüzükler, bilezikler, 
			küpeler ve baş süsleri buldu. Bulduklarını yasal olmayan yollarla 
			Atina’ya kaçırdı.   
			
			Arkeolog Prof.Dr. Manfred Osman Korfmann 
			tarafından 1988 yılında başlanan bilimsel kazılar, iki yıldır 
			arkeolog Prof.Dr. Ernest Pernicka ve yardımcısı Yard. Doç. Dr. 
			Rüstem Aslan tarafından yürütülüyor.   
			
			Pernicka, Prof. Dr. Manfred Osman Korfmann’ın, 
			Troia Antik Kenti’nde 1988’de başlattığı kazı çalışmalarını içeren 
			8-10 ciltlik son yayınını 2010 yılına kadar tamamlayarak, bilim 
			dünyasına sunmayı hedeflediklerini belirtti.
			Yukarı 
			  
		
						
			
		
						
			
			Troas bölgesinin MÖ 4. yüzyılda en önemli ticaret 
			merkezi ve Bizans, Roma, Helenistik, Klasik ve Arkaik dönemlere 
			doğru uzanan bir yerleşim birimi olan Parion, özellikle Helenistik 
			döneme ait zenginliğiyle göze çarpıyor.   
			
			Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi 
			Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cevat Başaran’ın kazı heyeti 
			başkanlığı yürüttüğü antik kentte, 2005 yılından itibaren kazı 
			çalışmaları sürdürülüyor.Yukarı 
			  
		
						
			
		
						
			
			Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Dalyan köyü 
			yakınlarında bulunan Aleksandreia Troas (İskender’in Yurdu), MÖ 4. 
			yüzyılın sonlarına doğru Büyük İskender’in komutanlarından ve sonra 
			da Kral olan Antigonas tarafından kuruldu.   
			
			En görkemli yıllarını Roma döneminde yaşayan 
			Aleksandreia Troas, bir ara İstanbul’a alternatif olarak Doğu 
			Roma’nın başkenti olması için gündeme geldi.   
			
			Bugün yalnızca MS 2. yüzyılda Hadrianus’un 
			yaptırmış olduğu hamam ve su kemerlerinin kalıntılarının yanı sıra 
			stadion, tiyatro, sur duvarları ile dor üslubunda olduğu sanılan bir 
			mabedin izleri görülmektedir. Buradaki kazı çalışmaları 4 yıldır, 
			Alman arkeolog Prof.Dr. Elmar Schwertheim tarafından yürütülüyor.
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antik çağların önemli liman kentlerinden olan 
			Assos, Aristoteles’in ilk felsefe okulunu kurduğu bir yerleşim 
			birimi olarak dünya tarihine geçti.   
			
			Sur duvarlarıyla korunan, yuvarlak ve kare 
			kulelerle desteklenen antik kentte kazı çalışmaları 1980’de Prof.Dr. 
			Ümit Serdaroğlu tarafından başlatıldı. 
			
			Tiyatro, agora, meclis binası, liman, nekropol ve 
			gymnasiondan oluşan antik kentte kazılar, Prof.Dr. Serdaroğlu’nun 
			vefatının ardından, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat 
			Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı 
			Doç.Dr. Nurettin Aslan ve ekibi tarafından yürütülüyor.
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			O günkü inanışa göre, Tanrı Apollon’un fareler 
			üzerindeki gücüne adanan ve Çanakkale’nin Gülpınar köyünde bulunan 
			tapınak, kent turizminin önemli parçaları arasında yer alıyor.
			
			 
			
			Helenistik dönemdeki enflasyon nedeniyle 
			tamamlanamayan tapınakta, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya 
			Fakültesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Coşkun 
			Özgünel başkanlığında kazı çalışmaları 27 yıldır sürdürülüyor.
			
			 
			
			Gökçeada’nın kültür tarihinin aydınlatılmasında 
			önemli bir rol oynayan Yenibademli Höyük’te 12 yıldır Prof.Dr. 
			Halime Hüryılmaz başkanlığında kazı çalışması yürütülüyor.
			Yukarı 
		
						
			
			Eskişehir
		
						
			
			Eskişehir’in 2 ilçesinde devam eden kazılar 
			geçmişe ışık tutuyor.   
			
			Seyitgazi ilçesine bağlı Yenikent köyünde 1994’te 
			Prof. Dr. Turan Efe başkanlığında başlatılan Küllüoba Höyük 
			kazısında ilk tunç çağına ait eserler bulundu. Küllüoba Höyüğü MÖ 5 
			bin yılına kadar uzanan geçmişe sahip.   
			
			Kazıda, saray niteliğinde anıtsal bir yapı ile 
			çanak, çömlek ve mimari yapılar ortaya çıkarıldı. 
			
			Eskişehir Müze Müdürlüğü başkanlığında, Anadolu 
			Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi 
			Yrd. Doç. Dr. Oğuz Alp’in önderliğinde Han ilçesinde yürütülen Han 
			yer altı şehir kazılarında ise mezar taşları ve 30-40 santimetrelik 
			adak heykelcikler bulundu.   
			
			Kurtarma kazısı şeklinde süren kazılar 2004’te İl 
			Özel İdaresinin desteğiyle başladı. Kazılar, 2008’de Kültür ve 
			Turizm Bakanlığı başkanlığında sürdürülecek.
			Yukarı 
			  
		
						
			
			  
		
						
			
			Kültür ve Turizm Bakanlığı ile çeşitli 
			üniversitelerin iş birliğinde Amasya’da bu yıl çeşitli bölgelerde 
			kazı çalışması gerçekleştirilecek.   
			
			Bu kapsamda, 3 Temmuzda başlayan Amasya Kalesi (Harşena 
			Dağı) sistemli arkeolojik kazılarına devam ediliyor. Yaklaşık 3 ay 
			sürmesi planlanan kazılarda şu ana kadar Osmanlı ve Selçuklu dönemi 
			su sarnıçları ile çeşitli toprak ve metal kaplar elde edildi. 
			 
			 
			
			Merkez Doğantepe beldesinde ise eylül ayında 
			başlanacak ve yaklaşık 40 gün sürecek kurtarma kazısında Hitit 
			dönemiyle ilgili araştırma yapılacak.   
			
			Merkez Tolucak köyü (Oluz) hudutları içinde yer 
			alan Yassıhöyük yöresinde de arkeolojik kazı çalışması başlatılacak. 
			Söz konusu kazıların her yıl yaklaşık 40’ar günlük sürelerle 10 
			yılda tamamlanması planlanıyor.   
			
			Göynücek ilçesi Şerefter köyü yakınlarında 
			bulunan ve Asur ticaret kolonilerine ait buluntuların (MÖ 2 bin) 
			araştırılacağı höyük kazılarına ise Amerikan The Chicago Üniversity 
			Oriental İnstitute ve Danimarka Arkeologie Enstitute Müdürlüğünden 
			bilim adamlarının katılımı ile bu ay içinde başlanacak. 
			  
			
			Yetkililer, bu bölgede periyodik aralıklarla 
			yapılacak kazı çalışmalarının yaklaşık 25 yıl sürmesinin 
			beklendiğini ve toplam bütçesinin yaklaşık 1 milyon doları 
			bulacağını söylediler.Yukarı 
			  
		
						
			
			
			Samsun İkiztepe Kazıları
		
						
			
			Samsun’un Bafra ilçesinde 1974’ten bu yana 
			sürdürülen İkiztepe kazılarının bu yılki bölümüne başlandı. 
			 
			 
			
			Samsun yakınlarındaki Dündartepe’de 1940 yılında 
			kazı yapan arkeologlar tarafından keşfedilen İkiztepe’de, İstanbul 
			Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Önder Bilgi başkanlığında 
			gerçekleştirilen kazıların bu yılki bölümü Tepe 1’de devam ediyor.
			
			 
			
			Prof. Dr. Önder Bilgi, bu yılki çalışmaların 8 
			hafta olarak planlandığını söyledi.   
			
			Çalışmalarda MÖ 3000-2400 yılları arasındaki 
			dönemin araştırılacağını belirten Prof. Dr. Bilgi, kazıları 15’i 
			kazı ekibi olmak üzere 45 kişilik ekiple sürdürdüklerini kaydetti. 
			
			Çalışmalara geçen yıl kazılan Tepe 1’deki alanın 
			yanında devam edildiğini anlatan Prof. Dr. Bilgi, “İlk Tunç Çağı 
			tabakalarına inene kadar kazıları sürdüreceğiz. O dönemin mimari ve 
			kültürel yapısını ortaya çıkaracağız” dedi. 
			
			İkiztepe ören yerinde bugüne kadar yapılan 
			kazılarda, bölgede Kalkolitik döneme (MÖ 5000-4000) ait 
			yerleşmelerin izine rastlandı, MÖ 4000 ile MÖ 1700 yıllarına kadar 
			sürekli yerleşim yapıldığı anlaşıldı. 
			  
			
			Kazılarda Eski Tunç Çağı (MÖ 3000-2000) ve Erken 
			Hitit (MÖ 1900-1800) dönemine ait çok sayıda eser ve kalıntı bulundu. 
			Ayrıca Helenistik döneme (MÖ 330-30) ait anıt mezar ortaya çıkarıldı. 
			
			İkiztepe’deki kazılarda elde edilen arkeolojik 
			parçalar arasındaki en ilginç buluntuları ise ameliyatlı kafatasları 
			oluşturuyor. 
			
			Ayrıca bu eserlerin incelenmesi sonucunda, burada 
			yaşayan insanların, Akdeniz ırkının özelliklerini taşımadıkları ve 
			Alacahöyük’te yaşayan Orta Anadolu ırkından farklı, Güney Rusya ile 
			Bulgaristan’da yaşamış insanlardan geldikleri anlaşıldı. 
			  
			
			Kazılarda bugüne kadar yaklaşık 10 bin dolayında 
			buluntu elde edildi. Bunların önemli bölümü, Samsun Arkeoloji ve 
			Etnografya Müzesi’nde sergileniyor. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Yozgat’ta Alman, ABD, İtalyan, İngiliz, 
			Avusturyalı arkeologlar, değişik bölgelerde araştırma ve kazı 
			çalışması gerçekleştiriyor.   
			
			  
			
			Yozgat’ın Sorgun ilçesinde İngiliz Arkeologlar, 
			kayıp şehir “Pteria” kentinin gizemini çözmeye, Alman ve İtalyan 
			Arkeologlar Büyük Nefes köyünde bulunan Galatların Başkenti 
			“Tavium”da atalarının izlerini bulmaya çalışırken, ABD’li 
			arkeologlar da Sorgun’da 5 ayrı medeniyetin izlerinin bulunduğu 
			bölgede yüzey araştırması ve kazı çalışmaları yapıyor.
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			İngiliz Arkeolog Geoffrey Summers ve karısı 
			Françoise Summers başkanlığında 1993 yılında Yozgat’ın Sorgun 
			ilçesine bağlı Şahmuratlı köyü yakınlarında bulunan Kerkenes 
			Dağı’nda yaptıkları araştırma ve kazılarda önemli bulgular elde 
			ettiler. Bu yılki çalışmalarına yeniden başlayan İngiliz 
			Arkeologlar, bugüne kadar yaptıkları araştırma ve kazılarda, tarihte 
			kayıp şehir olarak bilinen antik “Pteria” şehrinin izlerine 
			rastladılar. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Yozgat’ın Büyük Nefes köyü ve çevresindeki 
			köylerde, 8 yıldır Avusturya Klegenfurt Üniversitesinden Prof. Dr. 
			Karl Strobel, Almanya Heidelberg Üniversitesinden Dr. Christoph 
			Gerber, İtalya Studi Di Udine Üniversitesi’nden Prof. Dr. Frederıck 
			Marıo Fales, araştırmalarını sürdürüyor. Galatların Başşehri Tavium 
			antik kentinde yürütülen çalışmalar, geçen yıldan itibaren 
			genişletildi. Yapılan ön araştırmada Yozgat’ın 15 ayrı bölgesinde 
			Roma, Tunç Çağı, Bizans, Hitit, İlk Tunç, Galat, Kalkolitik, Genç 
			Kalkolitik, Orta ve Genç Demir Çağı, Osmanlı, Helenistik, Genç Roma, 
			Erken Bizans dönemlerine ait antik eserler ve yerleşim yerlerine 
			rastlanıldı. Ekip, çalışmalarına önümüzdeki günlerde yeniden 
			başlayacak.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Yozgat’ın Sorgun İlçesi Peyniryemez köyü 
			yakınlarındaki Çadırhöyük’te bugüne kadar sürdürülen kazı 
			çalışmalarında da önemli eserlere rastlanıldı. 
			  
			
			MÖ 5 bin yıllarından başlayarak 5 ayrı 
			medeniyetin yaşadığı belirtilen bölgede sürdürülen kazılara ABD’nin 
			Chicago Üniversitesinden Prof. Ronald Gorny başkanlık ediyor. Bu 
			yılki çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlayacak olan ekip, bugüne 
			kadar yaptığı araştırma ve kazılarda Kalkolitik, Tunç, Hitit, 
			Helenistik ve Üst Bizans olmak üzere 5 ayrı döneme ait tarihi 
			kalıntı ve eserler buldu. Yukarı 
		
						
			
			
			Malatya 
			Aslantepe Kazıları
		
						
			
			Malatya Kültür ve Turizm Müdürü Derviş Özbay, 
			dünyanın en eski yerleşim yerlerinden Aslantepe Höyüğü’nün açık hava 
			müzesi olacağını bildirdi. Höyükteki kazıların 1938 yılına 
			dayandığını belirten Özbay, şunları söyledi: 
			  
			
			“Höyüğün tarihi MÖ 5 bin 500 yıllarına dayanıyor. 
			Kazılarda yalnız milattan önce 3 bin 500 yıllarına kadar inilebildi. 
			Aslantepe’deki kazıların 3’te biri dahi tamamlanmadı, kazılar 20 yıl 
			daha sürer. Höyükte kalkolitik döneme ait bir saray var. Kazılar bu 
			saray etrafında şekilleniyor. Bu saray dünyanın en eski 
			saraylarından biri.”Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Malatya’nın Orduzu beldesinde bulunan Aslantepe 
			Höyüğü’nde ilk kazı çalışmaları, 1938’de Fransızlar tarafından 
			başlatıldı. 1961’den itibaren ise İtalyanlar devam ettirdi. 
			 
			 
			
			  
			
			Prof. Dr. Frangipane’nin başkanlığını yaptığı 
			kazılarda, aralarında saray ve kral mezarının da bulunduğu çok 
			sayıda tarihi eser ortaya çıkarıldı. Kral mezarı Malatya Müzesi’nde 
			sergileniyor.   
			
			  
			
			Aslantepe Höyüğü’nde gün yüzüne çıkarılan sarayda, 
			yazının olmadığı dönemde mühür kullanıldığı belirtiliyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Doğu Anadolu Bölgesi’nde bu yıl Erzurum, ve 
			Kars’ta arkeolojik kazı çalışması yapılacak. Erzincan’ın Altıntepe 
			bölgesindeki kazı çalışmaları ise ağustos ayı başında sona erdi. 
			Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. 
			Mehmet Karaosmanoğlu’nun sorumluluğunda yürütülen kazı 
			çalışmalarında Urartu dönemine ait iç kaledeki kabul salonu yapıları 
			ortaya çıkarıldı. Kazıda ayrıca yaklaşık 2 bin 700 yıllık 
			kanalizasyon yapısı ile bu döneme ait ilk ve tek örnek mimari 
			buluntu olarak lavabo, alaturka tuvalet, banyo ve çağ taşı bulundu. 
			Beş yıl önce başlanan kazı çalışmalarında ortaya çıkarılan Bizans 
			dönemine ait yapılar da koruma altına alındı.Yukarı 
		
						
			
			
			Erzurum Kalesi
		
						
			
			Erzurum Kalesi’nde 2005 yılında başlanan kazı 
			çalışmalarına bu yıl da devam edilecek. Önümüzdeki günlerde 
			başlaması planlanan kazı çalışmalarında geçen yıl ortaya çıkarılan 
			düzgün kesme taşlarla yapılan ve yüzeyden birkaç metre derinde 
			bulunan tarihi mekanların tamamen açığa çıkarılması planlanıyor.Yukarı 
		
						
			
			
			Kars
		
						
			
		
						
			
			Kars’a bağlı Ocaklı köyü sınırları içerisinde yer 
			alan ve Türkiye-Ermenistan sınırını çizen Arpaçay Nehri üzerindeki 
			tepede kurulu Anı Ören Yeri’nde de bu yıl kazı çalışması yapılacak.
			
			 
			
			  
			
			Doğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli tarihi 
			mekanlarında olan ve içinde 10 kilise, 1 köprü ile çok sayıda bina 
			kalıntısı temellerinin bulunduğu ören yerinde yapılacak kazıda yeni 
			tarihi bulgular ortaya çıkarılması planlanıyor.
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Uyarlıkların beşiği Anadolu’daki en önemli kazı 
			merkezlerinden birisi de Van. Van’da Urartu döneminde yapılan Ayanis 
			ve Anzaf kaleleri, yıllardır süren kazı çalışmalarıyla tarihe ışık 
			tutuyor. 
			
			  
			
			Van’a 50 kilometre uzaklıkta bulunan Ayanis 
			köyündeki kalede 1989 yılından bu yana kazı çalışması yürüten Ege 
			Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi 
			Prof.Dr. Altan Çilingiroğlu, bu yılki çalışmalara 6’sı Amerika ve 
			Almanya’dan gelen 25 kişilik ekiple başladıklarını belirtti. 
			 
			 
			
			  
			
			18 yıllık dönemde kalenin yüzde 20’lik bölümünün 
			kazıldığını bildiren Çilingiroğlu, 2 yıl öncesine kadar çalışma 
			yürüttükleri tapınak alanında tanrılara sunulan adak eşyalarına 
			rastladıklarını söyledi. Bu yılki kazılarda bulunan 7 damga mühürün 
			Urartu Krallığı’nın yapısına ilişkin bilgi verdiğini de ifade eden 
			Çilingiroğlu, “Biz şimdiye kadar Urartu Krallığı’nın mutlak egemen 
			olduğunu, bütün arazilere sahip olduğunu, halkın kendine ait özel 
			mülkünün bulunmadığını düşünürdük, ancak bu mühürlerin varlığı, 
			Urartu halkının da kendilerine ait özel mülkiyetinin bulunduğuna 
			işaret ediyor” dedi.   
			
			  
			
			İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ 
			Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Belli, Yukarı Anzaf 
			Kalesi’nde üç hafta önce başlayan çalışmalarda, Tanrı Haldi’ye ait 
			tapınağın kuzeyindeki saray yapısını ortaya çıkardıklarını belirtti. 
			Şu andaki saray yapısının Urartu Krallığı’nda en erken döneme ait 
			yapılar olduğunu ifade eden Belli, ortaya çıkan çivi yazısı sütun 
			kaidelerinde, “Tanrı Haldi’nin gücü sayesinde İşpuni oğlu Menua çok 
			güçlü bir saray yaptırdı” ifadesinin yer aldığını bildirdi. 
			 
			 
			
			  
			
			17 yıldır devam eden çalışmalarda Anzaf kalesinin 
			sadece yüzde 35’lik bölümünün kazıldığını anlatan Belli, şöyle 
			konuştu:   
			
			“Bu yapı, Doğu Anadolu’da Kafkasya’da ve Kuzey 
			Batı İran’da yer alan Urartu kalelerinin en büyüğünü oluşturuyor. Bu 
			bölgenin en büyük ekonomik yönetim merkezi Yukarı Anzaf Kalesi, 60 
			bin metrekarelik bir alana yayılmıştır. Bu kaledeki kazılar, Urartu 
			Krallığı’nın erken dönem mimarisini aydınlatıyor.”
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesindeki İshakpaşa 
			Sarayı’nın güneyinde bulunan ve sarayda yaşayanlara ait mezarlık 
			bölümünde kurtarma kazılarına başlandı. 
			
			  
			
			Ağrı Dağı Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü 
			Öğretim Görevlisi Dr. Yusuf Çetin, çalışmanın Kültür ve Turizm 
			Bakanlığı ile Erzurum Müzesi ve Ağrı Kültür Müdürlüğü işbirliğiyle 
			başlatıldığını söyledi. 
			
			  
			
			İshakpaşa Sarayı’na ait mezarlıkta kurtarma 
			kazısına ihtiyaç duyulduğunu belirten Çetin, “Mezarlık çok kötü 
			durumdaydı. Bu çalışmayla mezarlığın genel dokusunu ortaya çıkarmayı 
			amaçlıyoruz” dedi.   
			
			  
			
			Çalışmalar sırasında, mezarlığın çevre duvarı ile 
			mezarların baş ve ayak uçlarının ortaya çıkarılacağını anlatan Çetin, 
			“Bu bölümleri toprak altından çıkararak görünür bir duruma 
			getireceğiz. Daha sonra restorasyon çalışması başlatılacak. Kazı ve 
			restorasyon çalışmalarının ardından bu bölüm, sarayın bir parçası 
			olarak turizme kazandırılacak” diye konuştu.   
			
			  
			
			Çetin, 37 kişilik bir ekiple yürütülen 
			çalışmaların 1 ay süreceğini bildirdi.
			Yukarı 
			  
		
						
			
			Bursa
		
						
			
		
						
			
			Bursa’nın İznik ilçesinde, 20 bin kişilik 
			kapasitesiyle Marmara Bölgesi’nin en görkemli arkeolojik 
			kalıntılarından biri olan “Antik Roma Tiyatrosu”nda kazı 
			çalışmalarına başlanması için Kültür ve Turizm Bakanlığından izin 
			beklendiği bildirildi.   
			
			  
			
			Kazı çalışmalarına başkanlık eden Uludağ 
			Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bedri 
			Yalman, “Nikaia Antik Kenti” sınırları içinde yer alan tiyatronun, 
			Roma İmparatoru Trajanus tarafından MS 2. yüzyılda inşa edildiğini 
			söyledi.   
			
			  
			
			Tiyatroda, bu yıl kazı çalışmalarına başlamak 
			için her şeyin programlandığını belirten Yalman, ancak Kültür ve 
			Turizm Bakanlığından kazı için gerekli izinin henüz çıkmadığını 
			kaydetti.   
			
			  
			
			MS 8. yüzyılda İstanbul’u fethetmek için gelen 
			Arap ordularının, Bizans ordusunun önemli bölümünün bulunduğu 
			İznik’i almak için de kente saldırdığını ifade eden Yalman, “Bu 
			saldırı sırasında Bizans ordusu, tiyatronun taşlarını yerlerinden 
			sökerek kent surlarını güçlendirmek için kullanmış. Tiyatronun 
			birçok parçası günümüzde surlarda gözüküyor. Temeller üzerindeki 
			mimari parçaları teker teker surlarda tespit ediyoruz” diye konuştu.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Balıkesir’in Bandırma ilçesine bağlı Ergili köyü 
			yakınlarındaki Hisartepe’de bulunan “Daskyleion Antik Kenti”ndeki 
			kazılar sürüyor.   
			
			  
			
			Kazı ekibi başkanı Prof. Dr. Tomris Bakır, bu yıl 
			25 Temmuzda başladıkları kazıların eylül ayı sonunda tamamlanmasını 
			beklediklerini söyledi.   
			
			  
			
			Son beş yıldır kazıları yürüttükleri, “Pers 
			Sarayı” temellerinin bulunduğu bölgede çalışmalara devam 
			edeceklerini belirten Bakır, yine bu sarayın dinsel merkezi 
			yöresindeki kazı çalışmalarını da sürdürmeyi planladıklarını 
			kaydetti.   
			
			  
			
			Bu yıl ilk kez Persler’in yönetim merkezi olan 
			Hisartepe’nin kuzeydoğusu ile alt bölümünde yer alan ana kent 
			bölgesinde de kazı gerçekleştireceklerini dile getiren Bakır, bu 
			bölgede, görkemli bir kent kapısı bulmayı umut ettiklerini anlattı. 
			
			  
			
			Bu yılki kazı ekibinde, Ege, Muğla, Çukurova ve 
			Mersin üniversitelerinden arkeolog, öğretim üyesi ve öğrenci olmak 
			üzere 15 kişinin bulunduğunu belirten Bakır, kazılarda görevli 
			işçilerle birlikte 56 kişilik bir grup oluşturduklarını bildirdi.
			
			 
			
			  
			
			Bir ören yerinin, arkeolojik turizme açılmasının 
			çok büyük zaman ve harcama gerektirdiğini ifade eden Bakır, 
			Daskyleion kazılarının da en az 100-150 yıl süreceğini kaydetti.
			
			 
			
			  
			
			Türkiye’de şu anda 270 yerde arkeolojik kazı 
			yapıldığını belirten Bakır, “Bu kazılarda, ören yerlerinin 
			arkeolojik turizme açılması için yalnız işçi paraları yetmiyor. Bu 
			kazıların, mutlaka sponsorlarca desteklenmesi gerekiyor. Yoksa bu 
			ödenek ve paralarla, ören yerlerinin arkeolojik turizme açılması 
			uzun süre alır” dedi. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Balıkesir’in Erdek ilçesi yakınlarında bulunan 
			“Kyzikos Antik Kenti”nde yer alan ve “Dünyanın 8. harikası” olarak 
			nitelendirilen “Hadrianus Tapınağı”nda kazı çalışmalarına devam 
			ediliyor. Antik kentteki arkeolojik kazıları yürüten ekibin başkanı 
			Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Nurettin Koçhan, 6 
			Temmuzda başladıkları bu yılki kazı çalışmaların, ağustos ayının ilk 
			haftasında sona erdiğini belirtti. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Arkeoloji 
			Bölümünce, Seyitömer Termik Santrali’ne ait kömür havzasındaki 
			höyükte yürütülen kazı çalışmalarına devam ediliyor. 
			  
			
			  
			
			DPÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü 
			Başkanı Doç. Dr. Ahmet Nejat Bilgen, höyükte geçen yıl başlatılan 
			kazı çalışmalarının bu yıl 100 kişilik ekiple sürdürüldüğünü 
			bildirdi. Kazılarda seramik kalıplar bulunduğunu ifade eden Bilgen, 
			bunun yanı sıra Hitit uygarlığına ait demir atölyeleri ve demir 
			cüruflara rastladıklarını kaydetti.Yukarı 
			  
		
						
			
			Konya
		
						
			
		
						
			
			Konya’nın Çumra ilçesi yakınlarındaki
			Çatalhöyük 
			kazısı, ilk olarak 1960 yılında James Mellaart tarafından yapıldı. 
			
			  
			
			Uzun bir süre ara verilen kazılara, 1993 yılında 
			yeniden başlandı. Türkiye ve dünyanın önemli arkeolojik sitelerinden 
			biri haline gelen Çatalhöyük’te bugüne kadar gerçekleştirilen 
			kazılarda uygarlık tarihinin ilklerine ulaşıldı. 
			
			  
			
			İlk kumaş, ilk ayna, ilk tahta kaseler, ilk tarım 
			ve hayvancılık, ilk binaların bulunduğu kazılar halen sürüyor ve 
			yaklaşık 150 kişilik bir ekip çalışıyor. 
			
			  
			
			Çatalhöyük, 9 bin yıllık geçmişi insanlık 
			tarihiyle ilgili çok sayıda gizemi de barındırıyor. Dünyanın en eski 
			yerleşim birimleri arasında gösterilen Çatalhöyük, ilk ev mimarisi 
			ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile yazının 
			bulunmasından önceki insanlık tarihine ışık tutan merkezlerin 
			başında geliyor. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin deposundaki 96 
			Çatalhöyük duvar resmi, nükleer tekniklerle analiz edilerek 
			teşhirdeki yerini alacak. 
			
			Çalışmanın ilk aşamasında, resimler üzerinde iki 
			çeşit kırmızı boya olduğu ortaya çıktı. Analizle, o dönemin 
			teknolojisi ve sosyal yaşamının da daha fazla aydınlanabileceği 
			bildirildi... 
			
			Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinden alınan 
			bilgiye göre, insanoğlunun ilk toplu yerleşime geçtiği, hayvanları 
			evcilleştirilip tarım yaptığı Çatalhöyük’ün en ilginç 
			buluntularından olan ve dönem hakkında önemli bilgiler sunan duvar 
			resimlerinden 14’ü Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde teşhir ediliyor. 
			
			  
			
			Ancak, malzeme analizi yapılmadığı ve bu nedenle 
			restorasyon ve konservasyonu tamamlanamadığı için depolarda korunan 
			96 eşşiz resim, Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Türkiye Atom 
			Enerjisi Kurumu (TAEK) Sarayköy Nükleer Enerji Araştırma ve Eğitim 
			Merkezi uzmanlarının ortak çalışması ile müze salonlarında yerini 
			alacak. 
			
			  
			
			Üç yıl sürecek çalışma kapsamında, nükleer 
			tekniklerle, 96 duvar resminin malzeme analizi yapılacak. Analiz 
			sonuçlarına göre, eserlerin restorasyon ve konservasyon işlemleri 
			gerçekleştirilecek. 
			
			  
			
			Anadolu Medeniyetleri Müzesi Müdürü Hikmet 
			Denizli de nükleer analizler sonucunda, resimler yapılırken hangi 
			boya ile aletlerin kullanıldığının ortaya çıkarılacağını ve 
			eserlerin buna uygun olarak restore edilebileceğini söyledi. 
			
			  
			
			TAEK Sarayköy Nükleer Enerji Araştırma ve Eğitim 
			Merkezi’nden Dr. Abdullah Zararsız ise nükleer tekniklerle, 
			malzemeye hasar vermeden tarihi eser üzerinde inceleme 
			yapabildiklerini, analizlerle, bir çömleğin hangi yöreden çıktığı, 
			oradaki toplumun kimlerle ticaret yaptığı gibi bilgiler elde 
			edilebildiğini anlattı.   
			
			  
			
			Bakanlık ile protokol imzaladıklarını belirten 
			Zararsız, Türkiye’deki tüm müzelere katkı verebileceklerini dile 
			getirdi. 
			
			  
			
			TAEK’in davetlisi olarak çalışmayla ilgili 
			Türkiye’ye gelen Yunanistan Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi 
			görevlisi Nükleer Fizikçi Dr. Andreas Karydas da eserler üzerinde 
			incelemeler yaptı. Çatalhöyük duvar resimlerini daha önce 
			görmediğini belirten Karydas, o zamanki tekniklerden çok 
			etkilendiğini bildirdi. 
			
			  
			
			Karydas, konuyla ilgili Yunanistan’da benzer 
			çalışmalar yaptığını belirterek, “Türkiye ve Yunanistan’da zengin 
			kültürel varlıklar olduğu için konservasyon ve malzeme analizinde, 
			nükleer tekniklerin kullanılması gerekiyor. Nükleer teknik, tarihi 
			miras için en uygun teknik, karakteri iyi analiz etme konusunda 
			optimum düzeyde uyum sağlıyor ve malzemenin tahrip olmasını 
			engelliyor” dedi.   
			
			  
			
			Bu tekniğin kültür varlıklarının incelenmesinde 
			kullanılmasının giderek arttığına dikkat çeken Karydas, projede de 
			kısa zamanda önemli sonuçlar elde ettiklerini, TAEK ile bakanlık 
			arasında güçlü bir iş birliği olduğunu gördüğünü söyledi. 
			
			  
			
			Müze Uzmanı Latif Özen ise 1960-63 yılları 
			arasında yapılan kazılarda ortaya çıkan resimlerin çok önemli 
			olduğunu, çünkü daha sonraki kazılarda bu kadar özel resimlere 
			rastlanmadığını anlattı.   
			
			  
			
			Çalışmanın daha başlangıcında olunmasına rağmen, 
			duvar resimleri üzerindeki kırmızı boyanın, “demir bazlı” ve “civa 
			bazlı” olmak üzere iki çeşit olduğu ortaya çıktı. Daha önce sadece 
			kırmızı boyanın “demir bazlı” olanı biliniyordu. 
			  
			
			  
			
			Dr. Karydas konu ile ilgili olarak, çalışmayı 
			yaparken Yunanistan’daki arkadaşının kendisini aradığını, tesadüfen 
			aynı anda oradaki duvar resimlerinde de civa bazlı kırmızı boya 
			bulunduğunu haber aldığını söyledi. Karydas, çalışmayla uzun dönemde 
			yeni bulgular ortaya çıkacağını belirtti. 
			
			  
			
			Bazı boyaların her yerde, bazılarının ise sadece 
			bir bölgede yapılabileceğini ifade eden müze uzmanları da duvar 
			resimleri çözümlendikçe, kültürler arasında ticaretin yaygın olup 
			olmadığı, o dönem ki teknoloji, insanların sosyal yaşamı, iletişimi 
			ve etkileşimi gibi bulgulara da rastlanabileceğini anlattılar.
			
			 
			
			  
			
			Başkanlığını Müze Müdürü Hikmet Denizli’nin 
			yaptığı projede, Dr. Zararsız ve Dr. Erdal Tan, Dr. Karydas, müze 
			personeli ve Çatalhöyük Kazısı Konservatörü Duygu Çamurcuoğlu Cleere 
			yer alıyor. 
			
			  
			
			Çatalhöyük Duvar Resimleri 
			
			Çatalhöyük’te, 1961-1965 yılları arasındaki 
			kazılarda, 13 yapı katı açığa çıkarıldı. En erken yerleşim katının 
			Milattan Önce 5 bin 500 yıllarına ait olduğu höyükte, ilk yerleşme, 
			ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular yer 
			alıyor. Çatalhöyük, insanlık tarihine ışık tutan bir merkez olarak 
			görülüyor. 
			
			  
			
			İlk Çağ insanının mağara duvarlarına yaptığı 
			resimlerin devamı niteliğinde olan Çatalhöyük’te duvar resimlerinde 
			av ve evle ilgili sahneler ile kuş motifleri ve geometrik desenler 
			bulunuyor. Ayrıca, duvarlara, ölü gömme adetlerinin de resmedildiği 
			gözleniyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Aksaray’da 1962’de başlayan
			Acemhöyük’teki 
			kazı, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aliye Öztan 
			tarafından yürütülüyor. 
			
			  
			
			Akkad ve Hitit yazıtlarında adı 
			geçen 
			Hatti kenti
			Puruşanda’yı 
			ortaya çıkarmak amacıyla sürdürülen kazılarda Asur ticaret 
			kolonilerine ilişkin 4 yapı saptandı.  
			
			  
			
			Bu katlarda Sarıkaya Sarayı, 
			Hatipler Sarayı, evler, damga ve silindir mühürler, çeşitli bezeme 
			ve biçimlerde çanak çömlek, kumaş izleri ve boncuklar, altın süs 
			eşyası, fildişi yapıtlar ve oyun tahtası gibi buluntular ortaya 
			çıkarıldı. 
			
			Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			1989 yılında başlayan ve İstanbul 
			Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığındaki ilk etabı 2002 
			yılına kadar süren
			Aşıklıhöyük 
			kazılarında, neolotik köy yerleşmesi ortaya çıkarıldı. Yukarı 
			  
		
						
			
		
						
			
			İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mihriban 
			Özbaşaran başkanlığında 2006 yılında yeniden başlayan kazılarda 10 
			bin yıl öncesine dayanan ilk beyin ameliyatı izlerinin rastlandığı 
			bir kadın kafatası saptandı. 
			
			  
			
			Orta Kalkolitik Çağ’a (MÖ 5200 - 4750) tarihlenen 
			Güvercin Kayası’ndaki kazılarda da tahıl siloları, depolama 
			ünitelerinde tahıl peteklerine rastlandı.   
			
			  
			
			Stilize ya da natüralistik üslupta hayvan yüzü 
			betimlemelerinin, evcil ve yabani hayvanların günlük ve tinsel 
			yaşamdaki önemini vurguladığı belirtiliyor. Ayrıca, kilden üretilmiş 
			insan ve hayvan heykelcikleri de dinsel yaşamla ilgili diğer önemli 
			bulgular olarak öne çıkıyor. 
			
			  
			
			İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Sevil Gülçur 
			başkanlığında yürütülen kazılar sürüyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antalya’da bu yıl Xanthos, Patara, Rhodiapolis, 
			Perge, Karain, Olympos’ta kazı çalışmaları yapıldı. Bu kazılardan 
			Xanthos tamamlanırken, diğer alanlardaki kazıların ise Eylül ayı 
			sonuna doğru tamamlanacağı bildirildi. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Kaş ilçesine bağlı Kınık beldesindeki Xanthos 
			Antik Kenti’nde Fransa’daki Bordeaux Üniversitesi’nden gelen 25 
			kişilik ekip ve Türk öğrencilerin katılımıyla 26 Haziranda başlayan 
			kazıların bu yılki bölümü tamamlandı.   
			
			  
			
			Bordeaux Üniversitesi’nden Prof. Dr. Jacgues Des 
			Courtils başkanlığında yürütülen kazılarda bu yıl şehir içindeki 
			sondaj kazılarının yapıldığı bildirildi. 
			  
			
			  
			
			Kazı Başkanı Courtils, bu yılki kazılarda 5. 
			yüzyıla ait mozaiklerin ortaya çıkarıldığını, mozaikleri korumak 
			için üzerini kumla kapattıklarını anlattı. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Likya Uygarlığı’nın başkenti olan Patara 
			kentinde, Akdeniz Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Arkeoloji 
			Bölümü’nden Prof. Dr. Fahri Işık başkanlığında yürütülen kazılar 
			20’nci yılını doldurdu. 70 kişilik bilim ekibi ve 29 işçinin 
			çalıştığı kazılara bu yıl, Akdeniz Üniversitesi’nin yanı sıra, 
			Anadolu Üniversitesi, Almanya’nın Hannover Teknik Üniversitesi ve 
			Magdeburg Teknik Yüksekokulundan bilim adamları katıldı. 
			
			  
			
			Antik kentte, tepe düzlüğü, liman hamamı, meclis 
			binası, tiyatro, Doğu Roma hamamı ve çömlek işçiliği bölümlerinde 
			kazı çalışmalarının yürütüldüğü bildirildi. 
			
			  
			
			Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi 
			Arkeoloji Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gül Işın, bu yılki kazıların çok 
			geniş bir alanda devam ettiğini ifade etti.   
			
			  
			
			Patara’nın büyük bir uygarlığa başkentlik 
			yaptığını, dünyanın ilk anayasasının burada yazıldığını, dünyada 
			Noel Baba olarak tanınan Aziz Nicolaus’un da burada doğduğunu 
			belirten Işın, “Kazılar her yönüyle memnuniyet verici. Kazılarda 
			yeni ortaya çıkarılan buluntular, bilime ve tarihe ışık tutuyor” 
			dedi. 
			
			  
			
			Kazıların bu yılki bölümünün 19 Eylülde sona 
			ereceği bildirildi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Kumluca ilçesindeki Rhodiapolis Antik Kenti’nde 
			yürütülen kazı çalışmalarının önümüzdeki birkaç gün içinde 
			tamamlanacağı bildirildi.   
			
			  
			
			Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Başkanı 
			Prof. Dr. Nevzat Çevik, bu yıl ağırlıklı olarak kentte yaşayan ve 
			tarihin ilk hayırseveri olduğu belirtilen Opramoas’a ait mezarın 
			günışığına çıkarıldığını söyledi. 
			  
			
			  
			
			Çevik, “Bu antik kentin önemini artıran 
			Rhodiapolis Antik Kenti’nin kurucusu Opramoas, dünyada bilinen en 
			büyük hayırsever insandır. Bu nedenle buranın tarihi ve kültürel 
			önemi bir kat daha artmaktadır” dedi.   
			
			  
			
			Rhodiapolis’teki kazıların Antalya’nın en yeni 
			kazısı olduğunu vurgulayan Çevik, burada günışığına çıkacak her 
			eserin ülkeye büyük katkı sağlayacağına dikkati çekti.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antalya’nın 18 kilometre doğusunda, Aksu beldesi 
			yakınlarındaki Perge Antik Kenti’ndeki kazıların bu yılki bölümü 1 
			Ağustosta başladı.   
			
			  
			
			Kazı çalışmalarına başkanlık eden Prof. Dr. Haluk 
			Abbasoğlu, 32 kişilik bilim ekibinin görev yaptığı kazılarda bu 
			sezon sütunlu cadde, antik mezarlık, güney hamamı ve mozaikler 
			üzerinde çalışılacağını bildirdi. 
			
			  
			
			Çalışmaların 20-25 Eylülde tamamlanmasını 
			hedeflediklerini belirten Abbasoğlu, “Perge Antik Kenti’ndeki kazı 
			çalışmaları 1946 yılında başladı. Perge, klasik arkeoloji alanında 
			Türkiye’nin en uzun soluklu kazısıdır” dedi. 
			
			  
			
			Kilikya - Pisidia ticaret yolunun üstünde yer 
			aldığı için önemli bir Pamphylia şehri olan Perge’nin kuruluşu 
			milattan önce 7. yüzyıla dayanıyor. Hristiyanlar için önemli bir 
			kent olan Perge’de tiyatro, stadyum, sütunlu cadde, agoradan oluşan 
			şehir kalıntıları bulunuyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antalya’nın 27 kilometre kuzeybatısındaki Karain 
			Mağarasındaki kazılar ise Prof. Dr. Işın Yalçınkaya başkanlığında 
			yürütülüyor.   
			
			  
			
			Temmuz ayının son haftasında başlanan kazı 
			çalışmalarının bu ayın sonuna kadar devam edeceği bildirildi. 
			
			  
			
			Antalya’nın Kumluca ilçesi sınırları içinde 
			bulunan Olympos Antik Kenti’ndeki kazılar ise 13 Temmuzda başladı.
			
			 
			
			  
			
			Kazı Başkanı Doç. Dr. Yelda Olcay Uçkan, 2000 
			yılında başlanan kazıların bu yılki bölümünde belgeleme, röleve ve 
			sondaj çalışmalarının yapıldığını bildirdi. 
			  
			
			  
			
			Kazı çalışmalarının 24 Ağustosa kadar devam 
			edeceğini belirten Uçkan, 25 kişilik ekibin, kazı alanındaki 
			güvenlik sorunu nedeniyle sistematik kazıya geçemediğini vurguladı. 
			
			  
			
			Olympos Antik Kenti’nin içinde bulunduğu Yazır 
			köyünde tatil yapan kişilerin denize ulaşmak için antik kentten 
			geçtiğine dikkati çeken Uçkan, antik kentin denetimsiz durumda 
			olduğunu vurguladı.Yukarı 
		
						
			
			  
		
						
			
			Isparta’daki kazı çalışmaları Yalvaç ilçesindeki 
			Pisidia Antiocheia Antik Kenti’nde yürütülüyor. Isparta Kültür ve 
			Turizm Müdürü Abdullah Kılıç, antik kentteki kazıların Roma Hamamı 
			olarak bilinen bölgede sürdüğünü, bakanlık tarafından gönderilen 600 
			bin YTL ödenekle ortaya çıkan eserin restorasyon çalışmasının 
			yapılacağını bildirdi. 
			
			  
			
			Yalvaç ilçe merkezine bir kilometre mesafede 
			bulunan Pisidia Antiocheia Antik Kentinde bulunan kilise, 
			Hristiyanlarca önemli sayılıyor. 
			
			  
			
			MS 46 yılında Aziz Paul ve Barnabas’ın bu 
			kilisenin yerinde bulunan Sinagog’da Hristiyanlığı yaymak için ilk 
			vaazlarını verdikleri, daha sonra aynı yere Aziz Paul adına bir 
			kilise yapıldığı belirtiliyor.   
			
			  
			
			Pisidia Antiocheia Antik Kenti’nde bugün sadece 
			temelleri bulunan kilisenin, Hristiyanlar’ın yaptığı ilk kilise 
			olduğu bildiriliyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Tarihten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği 
			yapan Burdur’da yürütülen kazılar, 10 milyon yıl öncesine ışık 
			tutuyor.   
			
			  
			
			Dünyanın en büyük kazı merkezlerinden sayılan ve 
			17 yıldır Belçikalı Prof. Dr. Marc Waelkens başkanlığında yürütülen 
			Sagalassos Antik Kenti kazıları, Burdur Müzesi’nin tarihi eser 
			kaynağı... Kazı İkinci Başkanı Belçika Leuven Katolik Üniversitesi 
			Öğretim Üyesi Prof. Dr. Jeroen Poblome, Sagalassos Antik Kenti’nin 
			milattan sonra 13’üncü yüzyıla kadar bölgenin en önemli yerleşim 
			birimlerinden olduğunu, kentin yaşanan büyük bir afetle üzerinin 
			toprak ve çamurla kapandığını söyledi.   
			
			  
			
			Antik kentteki kazıları bir okula dönüştürerek 
			Avrupa’nın her yerinden arkeologların staj gördükleri bir bölge 
			haline getirdiklerini belirten Poblome, kazı çalışmalarının 17’nci 
			yılına girildiğine dikkati çekti.   
			
			  
			
			Sagalassos Antik Kenti’nde yürütülen kazılarda 
			günümüze ışık tutacak birçok delile ulaştıklarını anlatan Poblome, 
			“Sagalassos’tan Mısır’a kiremit ürünleri ihraç ettiklerini, yiyecek 
			olarak başta üzüm olmak üzere zeytin, buğday, çetimek, ceviz gibi 
			ürünleri tükettiklerini belirledik” dedi.   
			
			  
			
			İlk Sagalassos olarak anılan Düzentepe 
			mevkisindeki kazılara da başlandığını belirten Poblome, MÖ 8. 
			yüzyılda kurulduğu sanılan kentin Sagalassos’tan daha büyük 
			olduğunun tahmin edildiğini vurguladı.   
			
			  
			
			Poblome, bu yılki kazılarda 80’i yabancı uyruklu 
			öğrenci olmak üzere 156 kişinin görev yaptığını, kazı çalışmalarının 
			Roma hamamı, konser salonu, et ve balık pazarı, yamaç evleri, 
			Antoninler Ceşmesi, onursal anıt, aşağı ve yukarı agora ile Apollo 
			Klarios Tapınağı’nda sürdüğünü ifade etti. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Burdur’da yapılan diğer kazı çalışması ise Kemer 
			ilçesine bağlı Elmacık köyünde yürütülüyor. Mehmet Akif Ersoy 
			Üniversitesi Burdur Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. 
			Nurfettin Yıldırım ve öğrencilerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı 
			Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün katkılarıyla 
			yaptıkları kazılarda, 10 milyon yıl önce yaşamış ve filin atası 
			olarak bilinen mastadona ait kemikler bulundu.   
			
			  
			
			Kazı çalışmalarını yürüten Nurfettin Yıldırım, 
			bölgede çok sayıda hayvana ait fosile rastlandığını ifade etti.
			
			 
			
			  
			
			Mastadon türüne ait kemiklerin geçen yıl 
			yürütülen kazılarda bulunduğunu anlatan Yıldırım, şöyle konuştu: 
			
			“Kuzey Amerika’da, Çin’de 450 bin yıl öncesine 
			ait mastadon fosilleri bulunmuş. Bizimkisi verilen ölçülere göre 
			onlardan büyük. Bunların yanında bilimsel acıdan büyük önem taşıyan 
			parçalar da bulduk. Bunlar özellikle kuş türlerine ait. Bu yılki 4 
			haftalık kazı dönemimizin büyük bölümünü bu çalışmalarla geçirdik. 
			Ayrıca atların atası olan hipparionlar çok fazla. Onlara ait çok 
			sayıda diş örnekleri, kemik parçaları buluyoruz. Bunun yanında 
			yırtıcıların atalarına da rastlıyoruz.” Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Anadolu’da yaklaşık 150 yıl önce başlayan kazılar 
			tüm hızıyla sürerken, bazı bölgelerdeki kazılar da bölgeye damgasını 
			vurdu.   
			
			  
			
			Kayseri-Sivas kara yolunun 20. kilometresinde 
			bulunan Kültepe Ören Yeri’nde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 
			yürütülen kazı çalışmaları 59 yıldan beri devam ediyor. 
			  
			
			  
			
			Ankara Üniversitesinden Prof. Dr. Kutlu Emre ve 
			Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu başkanlığındaki ekip tarafından yürütülen 
			kazıların bu yılki bölümünün eylül ayı sonuna kadar sürmesi 
			planlanıyor. Prof. Dr. Fikri Kulakoğlu, bu yılki kazılara yurt içi 
			ve dışından çok sayıda bilim adamının katılacağını söyledi. 
			 
			 
			
			  
			
			Kültepe’nin, Kayseri’nin 21 kilometre kuzey 
			doğusunda bulunduğunu ifade eden Kulakoğlu, “Kültepe, Kaniş 
			Krallığı’nın merkezi ve Anadolu’daki Asur Ticaret Kolonileri 
			sisteminin baş şehridir. Şimdiye kadar Kültepe kazı merkezindeki 
			Kaniş ve Karum alanlarında 25 bin yazılı tablet ve 50 bine yakın 
			arkeolojik eser gün yüzüne çıkarıldı” dedi.   
			
			  
			
			Çıkarılan eserlerin Kayseri’de sergileneceği 
			müzenin bulunmadığını belirten Kulakoğlu, “Yeni bir müze yapılması 
			konusunda Kayseri Büyükşehir Belediyesi ciddi bir arkeoloji müzesi 
			projesi üzerinde duruyor. Umuyorum ki kısa bir gelecekte, Kültepe’de 
			çıkartılan eserler artık Kayseri’de rahatlıkla sergilenebilecek” 
			dedi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Nevşehir’in Ürgüp ilçesine bağlı Şahinefendi 
			köyündeki Sobesos Antik Kenti’nde yazın başlayan kazıların eylül 
			ayında sona ereceği, kazıların 20 kişilik bir ekiple yürütüldüğü 
			bildirildi. 
			
			  
			
			4. yüzyıl Roma dönemine ait Sobesos Antik 
			Kenti’nde bugüne dek yapılan kazılarda çeşitli kalıntılar ortaya 
			çıkarıldığı, ancak son dönemlerde herhangi bir kalıntıya 
			rastlanmadığı belirtildi.   
			
			  
			
			Sobesos Antik Kenti’nde bugüne kadar yapılan 
			kazılarda geç Roma dönemine ait mozaikli bir toplantı salonu, bir 
			hamam, iki adet erken Bizans dönemine ait şapel ve 100’ü aşkın mezar 
			bulunduğu kaydedildi. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Tarihi ve turistik değerler açısından Türkiye’nin 
			en zengin illerinden birisi olan Niğde’nin 6 yerleşim biriminde, 
			2’si Bakanlar Kurulu kararı ile olmak üzere toplam 6 merkezde 
			arkeolojik kazı çalışması yürütülüyor. 
			
			  
			
			Niğde’de sürdürülen 6 merkezdeki kazı çalışması 
			ve kazıyı yapan ekipler şöyle:   
			
				- 600 bin yıl öncesine 
				kadar giden Kaletepe, Opsidiyon volkanik cam atölyesi kazısı 
				Niğde Müzesi başkanlığında İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. 
				Nur Balkan Atlı’nın bilimsel danışmanlığında sürdürülüyor.
				
				
 
				- Yaklaşık 8 bin yıl 
				öncesine ait olan Bor ilçesine bağlı Bahçeli beldesindeki Köşk 
				Höyük kazısı Niğde Müzesi başkanlığında Ankara Üniversitesi 
				öğretim üyelerinden Prof. Dr. Aliye Öztan’ın bilimsel 
				danışmanlığında sürdürülüyor.
 
				- 7 bin yıl öncesine ait 
				Çiftlik ilçesindeki Tepecik Höyük kazısı Niğde Müzesi 
				başkanlığında İstanbul Üniversitesinden Doç. Dr. Erhan 
				Balıkçı’nın bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.
 
				- Ulukışla ilçesine bağlı 
				Porsuk köyü sınırlarında yer alan Zeyve’de (Porsuk Höyük) 
				yaklaşık 3 bin 200 yıl öncesini araştıran kazı, Bakanlar Kurulu 
				Kararıyla Fransız bilim adamı Prof. Dr. Dominuque Beer 
				başkanlığında sürdürülüyor.  
 
				- Bor ilçesine bağlı 
				Kemerhisar beldesinde İtalya’nın Podova Üniversitesi öğretim 
				üyelerinden Prof. Dr. Guido Rosoda başkanlığında yürütülen
				Tyana 
				Antik Kenti kazısı yaklaşık 2 bin yıl önceye dayanan kalıntıları 
				araştırıyor.
 
				- Merkez ilçeye bağlı 
				Aktaş beldesi yakınlarında yaklaşık 1500 yıl öncesine ait 
				Andaval Kilisesi kazısı ve restorasyon çalışması Niğde Müzesi 
				Müdürlüğü başkanlığında Hacettepe Üniversitesi öğretim 
				üyelerinden Sacit Pekak’ın bilimsel danışmanlığında yürütülüyor.Yukarı
 
			 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Aydın’da Tralles ve Nysa Antik kentinde kazı 
			çalışmaları sürüyor.   
			
			  
			
			Bugünkü Aydın il sınırları içinde olan Tralleis 
			Antik Kenti, Argoslular ve barbar Trakyalı Tralleislilerce kurulmuş. 
			İÖ 334’te İskender tarafından alınmasından sonra, Hellenistik 
			krallıklar arasında sık sık el değiştirmiş. Kent üzerinde bugün 
			ayakta kalan tek yapı, Aydınlılarca ‘Üçgözler’ olarak adlandırılan 
			MS II. yüzyılda yapılmış ‘gymnasiona’ ait kalıntı. Bunun dışında 
			agora, tiyatro, stadion kentin diğer yapılarından. 
			  
			
			  
			
			1996 yılında Aydın Kültür Müdürlüğü, Aydın 
			Belediyesi ve Adnan Menderes Üniversitesi iş birliği ile başlayan 
			Tralleis Antik Kenti kazıları aralıksız sürüyor. Tralles Antik 
			Kenti’nde askeri barınak, hamam ve çok sayıda eser ortaya çıkarıldı. 
			
			  
			
			ADÜ Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü 
			Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdullah Yaylalı, kazılarda tarihi bir 
			tuvaletin geçen yıl gün yüzüne çıkarıldığını, (U) oturma planlı 
			antik tuvaletin, Efes’teki tuvaletten daha büyük olduğunu söyledi. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antik Karia bölgesinin önemli bir kenti olan 
			Nysa, Aydın-Denizli kara yolu üzerinde, Sultanhisar ilçesine 3 
			kilometre uzakta bulunuyor. 
			
			  
			
			Kentteki ilk kazı çalışması 1907 yılında Alman 
			arkeolog Walther Von Diest tarafından yapıldı. 
			
			  
			
			Nysa Kalkındırma Derneği Başkanı Ercan Çerçioğlu, 
			Kültür ve Turizm Bakanlığının 2007 yılında Türkiye’deki ilk üç proje 
			içine aldığı Nysa’nın önümüzdeki yıllarda yerli ve yabancı turistler 
			için bir cazibe merkezi olacağını belirtti.   
			
			  
			
			Aydın’da Tralleis ve Nysa Antik kenti dışında 
			Kuşadası Kadı Kalesi, Germencik ilçesine bağlı Ortaklar beldesinde 
			bulunan Magnesia ve Tepecik Höyüğün de de kazı çalışmaları 
			yürütülüyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Arkeolojik kazı sayısı bakamından Türkiye’nin en 
			zengin kentlerinden biri olan Şanlıurfa’da, ilk arkeolojik kazı 
			çalışmalarına 1964 yılında başlandı. 
			  
			
			  
			
			O tarihten bu yana çeşitli zamanlarda 35 kazı 
			yapılırken, halen 9 yerde kazı çalışması yapılıyor. Müze Müdürlüğü 
			başkanlığında Birecik ilçesinde Mezraa, Mezraa Teleilat, Akarçay, 
			Akarçaytepe, Surtepe höyükleri, Şanlıurfa merkezde Haleplibahçe 
			kazıları ile Kültür ve Turizm Bakanlığınca yürütülen Harran 
			ilçesinde Harran höyüğü, merkez Konuklu köyünde Kazane höyüğü ve 
			merkez Örencik köyünde Göbeklitepe kazıları halen devam ediyor.Yukarı 
			  
		
						
			
			Dünyanın 
			En Eski Tapınak Tepesi: Göbeklitepe
		
						
			
			Şanlıurfa’nın 15 kilometre kuzey doğusundaki 
			Örencik köyü yakınlarındaki Göbeklitepe’de 1963 yılında başlayan ve 
			1995 yılından itibaren Şanlıurfa Müzesi ve Berlin Alman Arkeoloji 
			Enstitüsü iş birliğinde yapılan kazı çalışmaları, Berlin Alman 
			Arkeoloji Enstitüsünden Prof. Dr. Klaus Schmidt başkanlığında devam 
			ediyor.   
			
			  
			
			Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda, İ.Ö 11 bin 
			500 yıllık yabani hayvan figürlü “T” biçimli dikili taşların yanı 
			sıra çapları 15 metreye varan daire ve dikdörtgen biçimli dünyanın 
			en eski tapınak kalıntılarının bulunduğu kazı alanındaki jeofizik 
			taramasında, Göbeklitepe’nin 11 bin yıl öncesinde avcı-toplayıcı 
			insanlar tarafından oluşturulan ve dünyanın en eski tapınak merkezi 
			olduğu anlaşılıyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Tarihi kaynaklarda Edessa kenti olarak anılan 
			Haleplibahçe semtinde yürütülen Haleplibahçe Projesi çalışmaları 
			sırasında tesadüfen bulunan ve “Savaşcı Amazon Kraliçeleri” olarak 
			tanımlanan mozaiklerin olduğu alanda, Kültür Varlıkları ve Müzeler 
			Genel Müdürlüğünün izniyle Şanlıurfa Müzesinde görevli arkeologlar 
			nezaretinde çalışmalar yürütülüyor. 
			
			  
			
			Mozaik üzerinde yapılan incelemede “tek göğüslü 
			efsanevi savaşçılar” olarak da bilinen “Savaşçı Amazon 
			Kraliçeleri”nin, av sahnesinin yanı sıra gülümseyen kız (Edessa 
			Güzeli), keklik, aslan, “çocuk erosu” ve tabiat figürleri bulunuyor.Yukarı 
		
						
			
			Harran Höyük 
			Kazıları
		
						
			
			Harran ilçesinde 1983’te çalışmalara başlanan 
			Harran Kazılarının Bilimsel Başkanlığını Dr. Nurettin Yardımcı 
			tarafından yapılıyor. Kazılarda MÖ 600’lü yıllara ait Babil devleti 
			döneminden kalma kalıntılar bulunmuştur. 
			
			  
			
			İslami döneme ait buluntuların da yer aldığı 
			höyükte, bugünkü atık su arıtma sisteminin benzeri, oturma odalarını 
			ve değirmen sanayinin örneklerini görmek mümkün.Yukarı  
			  
		
						
			
			
			Mersin
		
						
			
			Mersin’in Mezitli beldesindeki Soli Pompeipolis 
			Antik Kenti’nde, 12 Temmuzda başlayan kazı çalışmalarının sürdüğü 
			bildirildi.   
			
			  
			
			9 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Remzi 
			Yağcı başkanlığındaki 37 kişilik ekip tarafından, bu yıl 9’uncusu 
			gerçekleştirilen kazı çalışmaları, Sütunlu Cadde ve Soli Höyük olmak 
			üzere iki ayrı noktada yürütülüyor. 
			
			  
			
			Doç. Dr. Yağcı, Soli Höyük’te yapılan 
			çalışmalarda, birçok buluntuya ulaştıklarını, fakat en önemlisinin 
			Hitit katlarında buldukları “zaire küpü” olduğunu söyledi. 
			 
			 
			
			  
			
			Küpün içinde ölçek kabı ve buğday kalıntıları 
			elde ettiklerini belirten Yağcı, zaire kaplarının, olası bir kıtlığa 
			karşı alınmış önlem olduğu yönünde değerlendirildiğini ifade etti.
			
			 
			
			  
			
			Yağcı, kazı çalışmalarının 25 Ağustosa kadar 
			sürdürüleceğini sözlerine ekledi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Anadolu’nun en eski yerleşim yerlerinden olan ve 
			“Soğuksutepe” adıyla da anılan Yumuktepe’de, sistemli arkeolojik 
			kazılar, İngiliz John Garstang başkanlığında 1936-1937 yıllarında 
			yapıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması nedeniyle ara verilen 
			kazılara, 1946’da yeniden başlanıp 1947’de sonuçlandırıldı. 
			
			  
			
			1993 yılında yeniden başlanan Yumuktepe 
			arkeolojik kazıları o tarihten bu yana her yaz sürdürülüyor. 
			
			  
			
			Bugüne kadarki kazılarda, Yumuktepe’de ilk 
			yerleşimin Neolitik dönemde başladığı ve kesintisiz olarak 
			Kalkolitik, Tunç, Hitit, Doğu Roma İmparatorluğu ve İslam 
			dönemlerinde de devam ettiği ortaya çıktı. 
			
			  
			
			Kazıların bu yılki bölümüne, İtalya’nın Lecce 
			Üniversitesinden arkeoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İsabella 
			Caneva başkanlığında önümüzdeki haftalarda başlanacağı bildirildi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Antakya-Reyhanlı kara yolu üzerinde bulunan ve 
			1936 yılından bu yana kazı yapılan Aççana Höyüğü’nden müzeye 
			binlerce yeni eser kazandırıldığı bildirildi. 
			
			  
			
			Chicago Üniversitesi Anadolu Sorumlusu ve Aççana 
			Höyüğü Kazı Başkanı Prof. Dr. Kutlu Aslıhan Yener, 1936 yılından 
			beri kazı çalışmaları devam eden Aççana’nın, “Mukish” bölgesinin 
			başkenti olduğunu, bölgede milattan önce 2000-1300 yıllarına ait 17 
			şehir saptandığını kaydetti. 
			
			  
			
			Yener, 7. ve 4. şehirlerde saray, tapınak ve 
			içinde tabletler bulunan arşiv odaları ile heykeller ve birçok 
			arkeoloji buluntunun müzeye kazandırıldığını, sarayın tablet 
			arşivinde geleceğe ışık tutacak Hititçe, Hurrice ve Akadca yazılmış 
			toplam 550 çivi yazılı belge bulunduğunu kaydetti.Yukarı 
		
						
			
			Adana
		
						
			
			Adana Arkeoloji Müzesi Müdürü Kazım Tosun, Ceyhan 
			ilçesine bağlı Sirkeli köyünün batısında yer alan Sirkeli Höyük’te 
			Almanya’nın Tübingen Üniversitesinden Doç. Dr. Miroslav Novak 
			başkanlığındaki 36 kişilik ekip tarafından önümüzdeki günlerde kazı 
			gerçekleştirileceğini kaydetti. 
			
			  
			
			Hitit Kralı Muvattalliş’in kabartmasının 
			bulunduğu höyüğün, bölgedeki önemli tarihsel alanlardan birisi 
			olduğunu kaydeden Tosun, höyüğün yakınında Roma dönemi 
			nekropollerinin bulunduğunu, karşısında ise 12. yüzyılda Bizanslılar 
			tarafından yaptırılan Yılankale’nin yer aldığını kaydetti.Yukarı 
		
						
			
			Trabzon
		
						
			
			Trabzon’da Kızlar Manastırı ve Akçakale Kalesi, 
			Bayburt’ta ise Bayburt Kalesi’nde kazı çalışmaları yürütülüyor. 
			
			  
			
			Trabzon Müzeler Müdürü Nilgün Yılmazer, Kızlar 
			Manastırı’nın 14. yüzyılda 3. Aleksios tarafından yaptırıldığı, 18. 
			ve 19. yüzyıllarda ise ilaveler yapılarak ve onarılarak son şeklini 
			aldığının bilindiğini belirtti. 
			
			  
			
			Mülkiyeti Trabzon Belediyesinde olan Kızlar 
			Manastırı’nda kazı çalışmalarına 7 Kasım 2006 tarihinde başlandığını 
			ifade eden Yılmazer, kazılarda bugüne kadar bütün iskelet, kemik 
			parçaları, seramik parçaları gibi çeşitli kalıntılar bulduklarını 
			kaydetti.   
			
			  
			
			Yılmazer, Trabzon’un Akçaabat ilçesine bağlı 
			Akçakale beldesindeki Akçakale Kalesi’nde ise kurtarma kazısının 19 
			Temmuz 2007’de başladığını belirtti.   
			
			  
			
			Akçakale Kalesi’nin 1297-1300 yılları arasında 
			İmparator Aleksios 2 tarafından yaptırıldığını ifade eden Yılmazer, 
			Trabzon’un fethi olan 1461 yılından itibaren kalenin 7 yıl 
			direndiğini ve 1468 yılında Fatih Sultan Mehmet’in komutanlarından 
			Mahmut Paşa tarafından ele geçirildiğini kaydetti. 
			
			  
			
			Kalede bugüne kadar yürütülen çalışmalarda 
			iskelet, kemik parçaları, toprak kaplar, bronz çiviler ve Bizans 
			seramiği bulunduğunu dile getiren Yılmazer, kurtarma kazısının 
			muhtemelen 2008 yılı sonuna kadar bitirileceğini söyledi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Bayburt Kültür ve Turizm Müdürü Bahri Akbulut, 
			Erzurum Müze Müdürlüğünce Bayburt Kalesi’nde 15 Haziran 2006’da kazı 
			çalışmalarına başlandığını belirtti. 
			
			  
			
			Bayburt kent merkezinin kuzeyinde yer alan 
			Bayburt Kalesi’nin yapımıyla ilgili bilgilerin kesin olmadığını, 
			yerel prens ve krallıkların savaşlarında önemli rol oynayan kalenin 
			MS 58’de yapıldığının tahmin edildiğini ifade eden Akbulut, yapılan 
			kazı çalışmalarında Selçuklu ve genellikle Osmanlı dönemine ait 
			seramik eşyalar ve eski ev kalıntılarına rastlanıldığını söyledi. 
			
			  
			
			Akbulut, kış aylarında ara verilen kazı 
			çalışmalarına, yaz aylarıyla birlikte yeniden başladıklarını da 
			sözlerine ekledi. Yukarı  
		
						
			
			Gaziantep
		
						
			
			Zeugma Antik Kenti’yle adını dünyaya duyuran 
			Gaziantep ile Kilis, Kahramanmaraş ve Adıyaman’da bu yıl toplam 7 
			arkeolojik kazı yapılacak.   
			
			  
			
			Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Ahmet 
			Denizhanoğulları, Gaziantep’te Bakanlık izniyle Tilmen Höyük, 
			Zincirli Höyük, Dülük Antik Kenti ile Zeugma Antik Kenti’nde 
			arkeolojik kazılar yapılacağını söyledi. Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Denizhanoğulları, Gaziantep’in İslahiye ilçesinin 
			10 kilometre doğusunda bulunan Tilmen höyüğünde ağustos ayı içinde 
			İtalyan Prof. Dr. Nicola Marçetti başkanlığındaki bir heyetin 
			bilimsel kazı yapacağını bildirdi.   
			
			  
			
			aha önce yapılan kazılarda Tilmen höyüğünün MÖ 
			3000 yılının son dönemlerinde büyük bir şehir olduğunun 
			anlaşıldığını ifade eden Denizhanoğulları, “Şehir, iç ve dış kaleden 
			oluşuyor. Kalenin surları büyük ve düzgün kesme taştan yapılmış. 
			Kazılar sonucunda, höyükten pek çok araç gereç, çanak, çömlek, 
			takılar ve süs eşyaları çıkartıldı” dedi.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Gaziantep’in İslahiye ilçesine bağlı Zincirli 
			köyü sınırları içinde yer alan Zincirli höyüğünde, ABD Chicago 
			Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. David Schloen başkanlığındaki 
			yerli ve yabancı ekiplerden oluşan 102 kişilik kazı ekibi, 17 Temmuz 
			2007’de kazıya başladı. Kazı ekibi, bölgede 2 ay süreli çalışma 
			yapacak. 
			
			  
			
			Zincirli höyüğünde İlk Tunç Çağı’ndan (MÖ 300) 
			Roma dönemine (yaklaşık 200 yıl önce) kadar yerleşim görülüyor. 
			Höyükte, 15 yıl önce bazalt taşından yapılmış aslan heykeli, 50 yıl 
			önce de Hititler dönemine ait kadın heykeli ve kabartmalar bulundu. 
			Bulunan eserler Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Dülük Antik Kenti’nde, Almanya’nın Münstern 
			Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engelberd Winter başkanlığında 
			37 kişilik bir ekip tarafından ağustos ayı içinde 45 gün süreli kazı 
			çalışması yapılacak. 
			
			  
			
			Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Ahmet 
			Denizhanoğulları, dünyada bilinen en eski yerleşim birimlerinden 
			olan Dülük’ün, Teşup, Zeus ve Jupiter Dolikhenos inançlarının 
			merkezi olduğunu, 1997-1998 yılları arasında yapılan kazılarda 
			dünyada yer altında yapılan en büyük Mitras tapınağının ortaya 
			çıkarıldığını söyledi.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Zeugma Antik Kenti’nde, Ankara Üniversitesi Dil 
			Tarih ve Coğrafya Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kutalmış Görkay 
			başkanlığında 110 kişilik bir ekip, 17 Temmuz 2007 tarihinde 
			bilimsel kazılara başladı.   
			
			  
			
			Zeugma Antik Kenti, MÖ 300’de Büyük İskender 
			tarafından “Selevkia Euphrates” adıyla kuruldu. 
			
			  
			
			Kommagene Krallığı’nın 4 büyük şehrinden biri 
			olan kent, MÖ 31’den itibaren tamamıyla Roma İmparatorluğuna 
			bağlandı ve “köprü”, “geçit” anlamına gelen “Zeugma” adını aldı. 
			
			  
			
			Zeugma’da ilk kazı, kaçak kazı ihbarı üzerine 
			Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü tarafından 1987’de yapıldı. 
			Kazıda oda biçimli aile kaya mezarı, mezarın sahiplerine ait 
			heykeller bulundu. Antik kentte ikinci kazı 1992’de yine bir kaçak 
			kazı ihbarı üzerine Gaziantep Arkeoloji Müzesi Müdürü Rıfat Ergeç 
			tarafından yaptırıldı. Bu kazıda taban mozaiği ve ilk villa gün 
			ışığına çıkartıldı. 
			
			  
			
			Antik kentin önemli bir bölümünün GAP kapsamında 
			inşa edilen Birecik Barajı’nın göl suları altında kalacak olması 
			nedeniyle 1993’ten itibaren yerli ve yabancı bilim adamlarından 
			oluşan çok sayıda ekip, Zeugma Antik Kenti’nde kurtarma kazıları 
			yürüttü. 
			
			  
			
			Kurtarma kazılarında gün ışığına çıkarılan 
			eserlerin en önemlileri olan mozaikler, Mark heykeli, duvar 
			resimleri ve kil mühür baskı koleksiyonu halen Gaziantep Arkeoloji 
			Müzesi’nde sergileniyor.   
			
			  
			
			Bakanlar Kurulunun 2005 yılında aldığı kararla, 
			antik kentte yürütülecek çalışmalara başkanlık etme görevi Doç. Dr. 
			Kutalmış Görkay’a verildi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Gaziantep’in Nizip ilçesinde bulunan Zeugma Antik 
			Kenti’nden çalınan mozaiklerin kalan parçaları Gaziantep Arkeoloji 
			Müzesi’nde sergilenirken, yurt dışına kaçırılan mozaiklerin 
			fotoğrafları da müzenin sitesinde yayınlanıyor. 
			
			  
			
			Gaziantep Müzesi arkeoloğu Dr. Mehmet Önal, 
			“Zeugma mozaikler şehriydi. Buradan 1873 yılında çalınan Poseidon 
			mozaiği, 41 parça halinde 7 ülkenin 11 resmi ve özel 
			koleksiyonlarına dağıldı” dedi. 
			
			Dr. Mehmet Önal, bu mozaikler kentini definecilerin yüzyıllar 
			öncesinden bildiğini, 19. yüzyılda birçok mozaiğin Zeugma’dan yurt 
			dışına götürüldüğünü söyledi. Dr. Önal, defineciler tarafından 1873 
			yılında Zeugma’da bulunan eyaletleri tasvir eden mozaiklerin, parça 
			parça kesilerek, çeşitli müzelere satıldığını ifade etti. 
			
			  
			
			Eyalet büstlerinin merkezinde Poseidon mozaiğinin yer aldığını 
			anlatan Önal, kaçırılan mozaikte, Poseidon etrafında, Roma 
			eyaletlerini tasvir eden dairevi çerçeve içinde kule taçlı kadın 
			figürlerinin bulunduğunu belirtti. 
			
			  
			
			Definecilerin, mozaikleri kaldırırken bazı figürleri kısmen tahrip 
			ettiğini dile getiren Önal, Poseidon Mozaiğinin etrafında, Roma 
			eyaletlerini tasvir eden kadın resimlerinin 1873 yılında Zeugma’dan, 
			parça parça kesilerek çeşitli müzelere satıldığını, kısmen tahrip 
			edilen mozaiğin, 41 parça halinde 7 ülkenin 11 resmi ve özel 
			koleksiyonlarına dağıldığını bildirdi. 
			
			  
			
			Dr. Önal, 1993 yılında Birecik Barajı yapılmasının gündeme 
			gelmesiyle Gaziantep Müze Müdürlüğünün, West Avustralya 
			Üniversitesiyle katılımlı kurtarma kazılarına başlandığını 
			anımsatarak, şöyle konuştu: 
			
			“Bu çalışmada Kelekağzı mevkisinin doğusundaki tepede Roma villası 
			kısmen meydana çıkarılmıştır. Villa odasında yer alan taban mozaik 
			döşemesinin kaçakçılar tarafından sökülmüş olduğu görülmüştür. Arta 
			kalan harflerden buradan sökülen resimlerin, ölümsüz iki aşık 
			Metioks ve Parthenope’ye ait olduğu, yapılan araştırmada ise 
			bunların Amerika’da Houston kentinde Menil koleksiyonunda bulunduğu 
			saptanmıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimleri neticesinde 
			bu mozaiğin 2001 yılında müzemize iadesi sağlanmıştı. Onlarca yıl 
			Gaziantep’ten ayrı kalan bu mozaikler, şu an gövdelerine kavuşmuş 
			halde olup, müzemizde teşhir edilmektedir.”   
			
			  
			
			Arkeolog Dr. Önal, Dionysos-Ariadne’nin Düğünü, Poseidon, Eyalet 
			Büstleri, Tryphe ve Mevsim Tanrıçası mozaiklerinin kısmen ya da 
			tamamen defineciler tarafından yurt dışına kaçırıldığını, mozaik 
			kaçakçılarından arta kalan bazı mozaiklerin de Gaziantep Müzesi’nde 
			sergilendiğini, ancak kaçırılan bazı mozaiklerin sadece 
			‘gaziantepmuzesi.gov.tr’ adlı internet sitesinde fotoğraflarının 
			yayınlandığını sözlerine ekledi.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Gaziantep Arkeoloji Müzesi Başkanlığında, 2007 
			yılında Gaziantep’te yapılan çalışmalar şöyle: Dülük Antik Kenti’nde, 
			10 Haziran 2006 tarihinde temizlik ve çevre düzenleme çalışmaları 
			başlatıldı. Gaziantep’in Metropol ilçesi Şehitkamil Belediyesi 
			tarafından finanse edilen bu çalışmaların ilk bölümü tamamlandı. 
			Uzun süreli çalışmalar sonucunda, bölgenin kültür turizmine 
			kazandırılması hedefleniyor.   
			
			  
			
			Kent merkezinde bulunan Hışva Han’da restorasyona 
			yönelik hafriyat çalışmaları 20 Haziran 2007’de başladı. 2 ay 
			sürecek bu çalışma Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin sponsorluğunda 
			yürütülüyor.   
			
			  
			
			2007 yılı içinde Gaziantep Kalesi’nde 
			restorasyona yönelik kazı çalışması yapılacak. Bununla ilgili İl 
			Özel İdaresi ile proje ve diğer konuların görüşmeleri devam ediyor. 
			Bir ay süreyle hendek temizleme çalışmaları da yapılacak. 
			
			  
			
			Yesemek Açık Hava Müzesi’nde ise Ağustos 2007 
			yılında Arkeolog İlhan Temizsoy başkanlığındaki bir ekip tarafından 
			45 gün süreli temizlik ve çevre düzenleme çalışması yapılacak.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Kilis’in Oylum köyü sınırları içinde bulunan 
			Oylum höyüğünde Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin 
			Özgen başkanlığındaki 40 kişilik ekip, 23 Temmuz 2007 tarihinde kazı 
			çalışması başlattı. Kazı çalışmaları 2 ay sürecek. 
			  
			
			  
			
			Kilis Gaziantep kara yolu üzerinde bulunan Oylum 
			höyüğünde, biri 22 metre, diğeri 37 metre yüksekliğinde ve bir 
			boyunla birbirine bağlanan iki yükseltiden oluşuyor. Ovadaki alçak 
			bir yükselti üzerinde kurulan Oylum höyüğü, yüksek Anadolu 
			platosunun bittiği ve Suriye’ye doğru uzanan düzlüklerin başladığı 
			verimli topraklar üzerinde bulunuyor. 
			
			  
			
			Oylum höyüğü, çevresindeki uydu yerleşme 
			niteliğindeki birçok höyükle birlikte, başta Tunç Çağı (MÖ 300-1200) 
			olmak üzere çeşitli dönemler boyunca bölgesel bir merkez durumunda. 
			Höyükte kazı çalışmaları 1989 yılından beri devam ediyor.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Perre Antik Kenti Nekropol alanında Adıyaman 
			Valiliği Özel İdare bütçesinden ayrılan kaynakla Adıyaman Müze 
			Müdürlüğünün başkanlığında 22 Mayıs 2007 tarihinde birinci dönem 
			kazı ve temizlik çalışmaları başladı. Çalışmalar, 30 Haziran 2007’de 
			sona erdi.   
			
			  
			
			Adıyaman Müze Müdürü Arkeolog Fehmi Erarslan 
			başkanlığındaki çalışmalara 80 kişilik ekip katıldı. Kazı ve 
			temizlik çalışmaları için 110 bin YTL harcandı. 10 galeride yapılan 
			kazı ve temizlik sonucu galeriler tamamen açılıp temizlendi. 
			 
			 
			
			  
			
			Açılan galerilerde toplan 5 oda mezar ve 33 lahit 
			mezar ortaya çıkartıldı. Kazılarda bir altın yüzük, bir damga mühür, 
			bir kabartma ve sikkeler ortaya çıkartıldı. Perre Antik Kenti’nde 
			havaların sıcak olması nedeniyle kazı ve temizlik çalışmalarına 1 
			Eylüle kadar ara verildi. 1 Eylülde aynı ekip tarafından bölgede iki 
			aylık kazı ve temizlik çalışmalarına devam edilecek. 
			
			  
			
			Adıyaman’da bulunan Kommagene Krallığı’nın 5 
			büyük kentinden biri olan Perre Antik Kenti’nde 2001 yılından beri 
			kazı çalışmaları yapılıyor. Son 6 yıl içerisinde devam eden kazı 
			çalışmaları sonucunda yüzlerce kaya mezar odası toprak altından gün 
			ışığına çıkartılarak turizme kazandırıldı. Kazılarda elde edilen 222 
			parça eser ise Adıyaman Müzesi’ne kazandırıldı.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Kahramanmaraş’ta, Döngel Mağaraları içerisinde 
			bulunan Dikili Mağara’da, Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Arkeoloji 
			Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Erek başkanlığında 15 
			kişilik bir ekip, Kahramanmaraş Müzesi ile birlikte 1 Ağustos 2007 
			tarihinde kazı çalışmaları başlattı. 
			
			  
			
			Döngel Mağaraları, Kahramanmaraş Kayseri kara 
			yolunun 50. kilometresinde üst üste ve birbirine bağlı olmak üzere 
			üç mağaradan oluşuyor. Mağaranın tabandan tavana kadar olan 
			yüksekliği 102 metre. Eşsiz bir güzelliğe sahip olan Döngel 
			Mağaralarında, ilk defa olarak bu yıl kazılar yapılıyor.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Elazığ’ın eski yerleşim yeri Harput’ta kale 
			içinde gerçekleştirilen kazı çalışmasının 3 etabı başladı. Kazının 
			bu yılki bölümünde ağırlıkla ortaya çıkan yapıların restorasyonu ile 
			sokak dokularının belirlenmesi üzerinde çalışılacak. 
			
			  
			
			Kazının bilimsel sorumlusu emekli öğretim üyesi 
			Prof. Dr. Veli Sevin, kazının 15 Eylüle kadar süreceğini söyledi.
			
			 
			
			  
			
			Son 5 yüzyıl yoğun bir Osmanlı yerleşmesine sahne 
			olalan kazı yerinin 1850 yılından itibaren boşalmaya başladığını 
			belirten Sevin, amaçlarının 150 yıl önce terk edilmiş, ancak Osmanlı 
			karakterini aynen dokuyan bir dokuyu ortaya çıkarıp, restore etmek 
			olduğunu kaydetti.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Zonguldak’ın Çaycuma ilçesine bağlı Filyos 
			beldesindeki Antik Teion Kenti’nde, 3 Ağustosta başlayan kazılarla 
			ve arkeolojik su dalışlarıyla MÖ 7. yüzyılda kurulan antik kentin 
			mimari yapısının ortaya çıkarılması hedefleniyor. 
			
			  
			
			Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. 
			Dr. Sümer Atasoy, Ege Bölgesi’ndeki Miletos kentinden gelenlerin 
			kurduğu antik kentin, Persler, Romalılar, Cenovalılar ve Osmanlılara 
			kadar çok sayıda dönemde yerleşim merkezi olduğunu söyledi. 
			
			  
			
			Atasoy, Türkiye’de Karadeniz sahillerinde ilk 
			defa burada yapılan kazıların, bölgenin önemli ticaret kenti 
			olduğunu gösterdiğini anlattı.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
		
						
			
			Karabük’ün Eskipazar ilçesindeki, geçen yıl 
			başlayan Hadrianoupolis Antik Kenti’nde başlayan kazı çalışmaları, 
			bu yıl 14 Temmuzda 10 kişilik bilimsel ekip ve 40 işçiyle 
			sürdürülüyor. 
			
			  
			
			Paphlagonia Hadrianoupolis Arkeolojik Kazısı 
			Başkanı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji 
			Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ergün Laflı, yaklaşık 90 gün 
			devam edecek çalışmalar kapsamında antik tiyatro, Roma dönemi anıt 
			mezarı ve Geç Roma dönemi mozaik döşemeli bölümlerde kazıların 
			sürdürüleceğini söyledi.   
			
			  
			
			Laflı, kazılarda, eşsiz taban mozaikleri 
			bulduklarını, Roma Anıt Mezarı’nın da tamamen ortaya çıkartıldığını 
			ifade etti.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik etmiş olan 
			Edirne’de 1994 yılında başlayan Yeni Edirne Sarayı’nda (Saray-ı 
			Cedid-i Amire) kazı çalışmaları halen devam ediyor. 
			
			  
			
			Edirne Müze Müdürlüğü yetkilileri, Edirne 
			Valiliğinin maddi destek sağladığı ve Edirne Müzesi’nin konturolü 
			altında gerçekleştirilen kazı çalışmalarının 19 Temmuzda başladığını 
			ve halen toprak hafriyatı ile otların temizlenmesi çalışmalarının 
			sürdürüldüğünü kaydettiler. 
			
			  
			
			Yetkililer kazı çalışmalarında bugüne kadar, 
			Balkan Savaşı’ndan kalma mermi kovanları, top gülleleri, Osmanlı 
			ordusunun kullandığı ocak kalıntıları, sikkeler, seramikler, silah 
			parçaları bulunduğunu ifade ettiler.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Enez ilçesinde devam eden kazı çalışmalarında 
			bugüne kadar Kalkolitik, Neolitik, Demir Çağ, Klasik Çağlar, 
			Helenistik, Roma ve Osmanlı dönemlerine ait üst üste tabakalar 
			şeklinde kalıntılar bulundu. 1970 yılında başlanan ve kazı 
			çalışmalarından Enez’in tarihinin MÖ. 3000’e kadar uzandığını 
			belirlendi. 
			
			  
			
			İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 
			Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölümü Başkanı 
			Prof. Dr. Sait Başaran, Ainos adını taşıyan Enez’e, Homeros 
			destanında da rastlandığını belirtti.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Kırklareli Kültür Müdürlüğü yetkilileri, 
			Aşağıpınar mevkisinde 1993 yılında başlanan arkeolojik kazıların 
			devam ettiğini belirttiler.   
			
			  
			
			İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı 
			Başkanı Mehmet Özdoğan başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalarında, 
			Balkanlar’daki en büyük ve en iyi korunmuş yerleşim bölgesi olması 
			nedeniyle Aşağıpınar mevkisinde tarih öncesi kültürlere ait zengin 
			buluntulara rastlandı. 
			
			  
			
			Kırklareli’nin Vize ilçesinde, Çömlektepe höyüğü 
			kazısında genç Roma dönemine ait antik tiyatro bulundu. 
			
			  
			
			Yetkililer, kazı çalışmalarında tiyatronun oturma 
			kademeleri, bunların arasındaki yollar, sahne binası ve orkestra 
			bölümlerinin günümüze kadar ulaştığını söylediler. 
			  
			
			  
			
			Kazılar sırasında çok sayıda Roma, Bizans ve 
			Osmanlı seramikleri, cam ve metal buluntular ile kadın heykeli 
			bulundu.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Tekirdağ’da merkez ve ilçelerinde devam eden 5 
			ayrı arkeolojik kazı çalışmalarında çeşitli dönemlere ait 
			kalıntılara rastlandı. 
			
			  
			
			Tekirdağ Kültür Müdürü Akif Işın, merkeze bağlı 
			Naip köyü, Menekşe Çatağı, Karaevlialtı bölgeleri ile Marmara Ereğli 
			ilçesinde ve Şarköy ilçesine bağlı Beyoğlu köyünde yapılan 
			arkeolojik kazılarda çeşitli tarihlere ait bulgulara rastlandığını 
			söyledi. 
			
			  
			
			1984 yılında Naip köyü, Kızlar höyüğü tümülüsünde 
			Müze Müdürlüğünce yapılan kazılarda Dramaos’lu (Öngeçitli) bir mezar 
			odasına rastlanıldı. Yapılan kazı çalışmalarında ziyafet masası, 2 
			adet sehpadan oluşan oda takımları ile gümüş, pişmiş toprak ve bronz 
			eserlere rastlandı. MÖ 325-320 yollarına ait olduğu belirlenen bu 
			mezarın Kral Kersepleptes’in oğlu Teres’e ait olduğu biliniyor.
			
			 
			
			  
			
			1993 yıllarında başlanan ve halen devam eden 
			Menekşe Çatağı bölümündeki kazılarda ise tarih öncesi çağları içeren 
			ve Traklar’a (Erken Demir Çağları) ait önemli mimari ve dini 
			kalıntılar ortaya çıkarıldı. 
			
			  
			
			Karaevlialtı’da (Heraion Teichos) yapılan 
			kazılarda ise bölgenin önemli bir Trak kenti olduğu belirlendi. 
			Kazılar sırasında bulunan krallara ait paralardan bölgenin, İÖ 6. 
			yüzyıldan Roma dönemine kadar ilişkisinin bulunduğu belirlendi. 
			
			  
			
			Bir liman kenti de olan Heraion Teichos’ta da 
			bugüne kadar madeni paralar, mühürlü amfora kulpları ortaya 
			çıkarıldı. 
			
			  
			
			Şarköy’e bağlı Beyoğlu köyündeki Asker Tepe 
			Tümülüsü’ndeki kazı çalışmalarında MÖ 330-320 yıllara ait taştan bir 
			mezar odası ile mezar odası önünde taş döşemeli bir ön avludan 
			oluşan bir mezar yapısı ortaya çıkarıldı.Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Çorum’un Uğurludağ ilçesi Resuloğlu ören yerinde 
			yürütülen kazıların başkanı Doç. Dr. Tayfun Yıldırım, 2003 yılında 
			Müze Başkanlığı ile başlatılan kazılarda 157 mezarın açıldığını 
			ifade etti. Kazılarda Hattiler’in ölü gömme geleneklerini gösteren 
			bulgular elde ettiklerini belirten Yıldırım, ören yerinde çıkan süs 
			eşyalarının önemli eserler arasında yer aldığını söyledi. 
			
			  
			
			Doç. Dr. Yıldırım, eylül sonuna kadar devam 
			edecek kazılarda 10 kişilik kazı heyeti ile 20’ye yakın işçinin 
			görev alacağını kaydetti. 
			
			  
			
			Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve 
			Müzeler Genel Müdürlüğünce de 13 Ağustos-7 Eylül tarihleri arasında 
			Mecitözü ilçesine bağlı Beyözü köyünde yüzey araştırmaları 
			yapılacak. Yapılan yüzey araştırmalarının ardından belirlenen 
			noktalarda kazı çalışmaları başlatılacak. 
			
			  
			
			Çorum’da Hitit ve Hatti dönemine ait kalıntıların 
			çıkarılması için Alacahöyük, Boğazkale, Şapinuva, Resuloğlu ve 
			Boyalıhöyük’ün ardından Beyözü köyü de Çorum’un 6. kazı alanı 
			olacak. Yukarı 
		
						
			
		
						
			
			Bitlis Kalesi’nde 3 yıldır kazı çalışmalarını 
			yürüten Pamukkale Üniversitesi öğretim görevlisi ve Bitlis Kalesi 
			Kazı Başkanı Kadir Pektaş, 2005 yılında kalede hamam ortaya 
			çıkardıklarını belirtti. 
			
			  
			
			Kazılarda bol miktarda lüle, pipo, seramikler ve 
			sikkeler bulduklarını belirten Pektaş, “Sikkelerin içinde Osmanlı 
			dönemi çoğunlukta” dedi. 
			
			  
			
			Ahlat Kazısı Başkanı Doç. Dr. Nakış Karamağaralı 
			da “Eski Ahlat Şehri Kazısı”nın 2007 yılında da devam edeceğini 
			söyledi. 
			
			  
			
			Karamağaralı, 2007 sezonu kazı planlamasında 
			önceki yıllarda başlanmış olan cami, zaviye ve çifte hamam 
			kazılarının devam edeceğini dile getirdi.Yukarı  
		
						
			
		
						
			
			Kocaeli’nde, Helenistik ve Erken Roma dönemine 
			ait olduğu tahmin edilen 7 tümülüs, Kocaeli Kültür ve Turizm 
			Müdürlüğünce yapılacak kazı çalışmaları kapsamında gün yüzüne 
			çıkarılacak. 
			
			  
			
			Kocaeli Müze Müdürü İlksen Özbay, Üçtepeler, 
			Akmeşe köyleri, Kabaoğlu köyü, Aytepe mevkisi, Erenler Bayırı’nda 
			bulunan 7 tümülüsün gün ışığına çıkarılması için Kocaeli’ndeki bazı 
			belediyelerle iş birliği içinde çalışma başlattıklarını söyledi. 
			
			  
			
			Özbay, Üçtepeler köyündeki Büyük tümülüsün gün 
			yüzüne çıkarılması için 1994 yılında yapılan kazıda bir kral 
			ailesine ait 12 metre yüksekliğinde 75 santimetre çapında tümülüse 
			rastlandığını ifade etti. 
			
			  
			
			İlksen Özbay, Kocaeli’nde bulunan 11 su kemerinin 
			de onarılıp turizmin hizmetine sunacaklarını sözlerine ekledi.Yukarı 
		
						
		
		
			
			 
				- TransAnatolie Tour
 
				- Kültür Gezi 
				Sağlayıcısı ve Operatorü-Kültür ve Turizm Bakanlığı 4938 No'lu Grup A Lisans
 
			 
		 
		
						 
		
						 |