Ortadoğu Gerçekleri: 'Ortadoğu’da Büyük ve Küçük Oyunlar', Erol Manisalı
Ayrıntılarda kaybolmadan, ana dişlilere
baktığımızda Ortadoğu’da “esas oyunla küçük oyunların iç içe geçtiğini
görüyoruz.”
Türkiye cephesinde, esas oyun yerine “küçük oyunlar ve araçlar” öne
çıkarılıyor; sanki, esas oyunmuş gibi, bunlar gösteriliyor.
Sahneye konan esas oyun ne? ABD, İngiltere ve
İsrail’in sahneye koyduğu ve AB’nin büyük ölçüde desteklediği “büyük
oyun” şunlardan oluşuyor:
- Kafkasya, Karadeniz, Doğu Akdeniz, Körfez dörtgeninin ABD, İsrail, AB
denetimine (işgaline) sokulması.
- Bunun için Türkiye, İran ve bölgedeki Arap ülkelerinde gerekli siyasi,
askeri, iktisadi düzenlemelerin yapılması. Bu operasyon adı geçen
ülkelerde rejim değişikliklerini ve bölünmeleri zorunlu kılıyor. Ayrıca,
gerçek demokrasinin kesinlikle kurulmaması gerekiyor. ABD ve AB, askeri
araçlar yanında Batı’nın elindeki iktisadi kurumları (ve güçleri)
kullanıyorlar. Hatta, Vatikan’ın ve İslamcıların bu amaç için devreye
sokulduğunu görüyoruz.
ABD, AB ve İsrail’in en rahat oynadığı ve
yönlendirdiği ülke Türkiye’dir, şöyle ki;
- Serbest piyasa ve stratejik sektörler kanalı ile Batı’nın dev
şirketleri (ve devletleri) bizi denetimlerine geçiriyorlar.
- Ülkemiz AB, IMF ve Dünya Bankası gözetimi altına sokulmuş; Ankara’yı,
ulusal ve makro planlar yapamayacak, makro politikalar uygulayamayacak
bir konuma getirmiş.
- BOP ve yeni “küreselleşme misyonuna” göre düzenlenen NATO,
“Türkiye’nin ulusal inisiyatif almasını engelleyen” bir işlevsellik
içine sokulmuş.
Türkiye’nin çevresinde ve içinde bu mekanizma
aleyhimize nasıl yürütülüyor:
1) AKP iktidarı (ve üst yönetimi) Washington ve Brüksel tarafından
kontrol edilebilir hale sokulmuş.
2) Türkiye’deki bürokrasi, “ABD, AB ve İsrail’in taleplerine uyum
sağlayacak” bir kıvama getirilmiş.
3) Sünni İslamcı kimi liderler ve odaklarla, “Ortadoğu’da Batı’ya bağlı
bir Sünni kuşağı konusunda” anlaşmaya varılmış. AKP bu misyonun içine
itiliyor.
4) Bazı büyük sermaye çevreleri ve bölücüler ile genel bir mutabakat
sağlanmış.
Araçlar ve amaçlar…
Yukarıda belirtilen hedeflere karşı Ankara bir politika ortaya koyamıyor.
Çünkü karşı politikaları belirleyecek siyasiler ve güçler, “yukarıdaki
manzara yerine, ikinci derecede meselelerle uğraşıyorlar.”
Esas meseleye parmak basamıyorlar. Kuzey Irak’taki oluşumun 1991’den
itibaren ABD, İngiltere ve İsrail planlı bir biçimde yürütüldüğü halde,
“esas muhatabı” görmeden, “onların ürettikleri araçlarla uğraşıyorlar.”
- AKP, “ABD ve AB’ye bağımlı olduğu, onun desteğine muhtaç duruma
geldiği için bunu yapamıyor.”
- Bürokrasi, “dolaylı yollarla bağımlı duruma sokulduğu için” esas
meseleye girmeden, “vaziyeti idare ediyor, günü kurtarmaya, statükoyu
korumaya çalışıyor.”
- Bazı büyük sermaye çevreleri, “Batı tekellerine bağlı duruma
getirildikleri için”, kendi piyasalarını göz göre göre yabancılara terk
ediyorlar. AB süreci, bu operasyonu güçlendiriyor.
Esas sorunla yüzleşmek…
- ABD ve AB ile yüzleşmeden PKK sorunu çözülemez. Güneydoğu’da istikrar
sağlanamaz. Ne AKP üst yönetimi, ne de bürokrasi bu yüzleşmeyi istemiyor,
işlerine gelmiyor. Kendilerini ayakta tutmayı, günü geçirmeyi tercih
ediyorlar.
- Türkiye’de gerçek demokrasi işlemediği için bu yüzleşme yapılamıyor.
Yönetimdeki oligarşi, “Batı taleplerini karşılayarak örtülü işbirliğini
sürdürmek zorunda.”
- İlginç bir çelişki var; “statükoyu sürdürmek için işbirlikçilik yapan
oligarşi”, gün geçtikçe daha da zorlanıyor. Çünkü ABD ve AB’nin
talepleri art arda geliyor. Statükoyu korumak daha da zorlaşıyor.
1 Mayıs ve ‘sarı sendikalar’…
İşbirlikçiliğin nasıl yaygınlaştığını, “kimi sendikaların sararması ile
yaşadık.”
İşçi sendikaları bile, “emperyalizmin sendikaları” durumuna dönüşmeye
başlıyorlar. Amerika’daki sarı sendikalar “kendilerini içerdeki
şirketlere satarlardı.” Bizdeki kimi sendikalar ise bir adım ilerdeler;
kendilerini yabancılara, sömürgecilere satıyorlar…
1 Mayıs’ta, “çalışanların” karşı karşıya kaldığı eylemler, BOP’ta bir
safhadır. Toplumsal haklara, çalışan sınıfa, gerçek demokrasiye vurulan
bir darbedir.
Yaşadığımız akıl dışı anormallikler, emperyalizmle işbirliği yapanların,
“yürütmek zorunda oldukları eylemlerdir. Bozuk ve baskıcı düzenin
sürdürülebilmesi için, daha baskıcı olmak gerekiyor.”
Şeyhlerin, Arap krallarının Ankara’da baştacı edildiği bir yerde
işçilerin bayramlarını kutlamalarına izin verilir mi?
TransAnatolie Tour
|