Outline of Turks: The Western Turks - Khazars
Khazars
After the Avar existence in Europe
came to an end, a new Turkish State called the Khazars came into being. The
Khazars, who were considered the continuation of the Göktürks, appeared after
the Avars defeated the Sabir State in the east of Europe. Between the 7th and
8th centuries they founded a strong state that spanned from the Volga to the
Dnieper, and from Çolman to Kiev. The Khazars established a period of peace in
East Europe during the 7th-9th centuries. The Khazar State was extremely
tolerant regarding the religious beliefs of the people living under its
domination, and it is considered one of the first and few states that showed
religious tolerance. The Caspian Sea (Khazar Sea as it is called in Turkish) is
named after this state, in which the most widespread language was Turkish. The
Khazars were attacked by the Pechenegs from the eastern steppes and could not
stop their spread to the west. They were not able to withstand the attacks of
the Russian forces on the Khazar cities for long. The Russian army captured most
of the Khazar lands during the reign of the last Khazar Khan Yusuf. The Khazars
political existence as a state came to an end in 968.Up
The Khazars (Hazarlar) were a semi-nomadic Turkic people with a
confederation of Turkic-speaking tribes that in the late 6th century
CE established a major commercial empire covering the southwestern
section of modern European Russia. The Khazars created what for its
duration was the most powerful polity to emerge from the break-up of
the Western Turkic Khaganate. Astride a major artery of commerce
between Eastern Europe and Southwestern Asia, Khazaria became one of
the foremost trading empires of the medieval world, commanding the
western marches of the Silk Road and playing a key commercial role
as a crossroad between China, the Middle East and Kievan Rus. For
some three centuries (c. 650 – 965) the Khazars dominated the vast
area extending from the Volga-Don steppes to the eastern Crimea and
the northern Caucasus.
Khazaria long served as a buffer state between the Byzantine Empire
and both the nomads of the northern steppes and the Umayyad
Caliphate, after serving as Byzantium's proxy against the Sasanian
Persian empire. The alliance was dropped around 900. Byzantium began
to encourage the Alans to attack Khazaria and weaken its hold on
Crimea and the Caucasus, while seeking to obtain an entente with the
rising Rus' power to the north, which it aspired to convert to
Christianity. Between 965 and 969, the Kievan Rus' ruler Sviatoslav
I of Kiev conquered the capital Atil and destroyed the Khazar state.
Determining the origins and nature of the Khazars is closely bound
with theories of their languages, but it is a matter of intricate
difficulty since no indigenous records in the Khazar language
survive, and the state was polyglot and polyethnic. The native
religion of the Khazars is thought to have been Tengrism, like that
of the North Caucasian Huns and other Turkic peoples. The polyethnic
populace of the Khazar Khaganate appears to have been a
multiconfessional mosaic of pagan, Tengrist, Jewish, Christian and
Muslim worshippers. The ruling elite of the Khazars was said by
Judah Halevi and Abraham ibn Daud to have converted to Rabbinic
Judaism in the 8th century, but the scope of the conversion within
the Khazar Khanate remains uncertain.
Proposals of Khazar origins have been made regarding the Bukharan
Jews, the Muslim Kumyks, Kazakhs, the Cossacks of the Don region,
the Turkic-speaking Krymchaks and their Crimean neighbours the
Karaites, to the Moldavian Csángós, the Mountain Jews, Subbotniks
and others. The late 19th century saw the emergence of the theory
that the core of today's Ashkenazi Jews are descended from a
hypothetical Khazarian Jewish diaspora which migrated westward from
modern-day Russia and Ukraine into modern-day France and Germany.
Linguistic and genetic studies have not supported the theory of a
Khazar connection to Ashkenazi Jewry. The theory still finds
occasional support, but most scholars view it with considerable
skepticism. The theory is sometimes associated with antisemitism and
anti-Zionism.
---
Hazarlar, İdil kıyıları ve Kırım yarımadası arasında imparatorluk
kuran bir Türk halkıdır. Musevî, Bizans ve Arap kaynaklarına göre,
Hazar ülkesinde yaşayan halkın büyük çoğunluğunun Uygur, Hazar, Ön
Bulgar, Sabir ve Peçenek gibi Türk boyları olduğu bilinmektedir.
Hazarların büyük bir bölümü 8. yüzyılda Musevliği benimsemiştir.
--
Hazarlar Kuzey Kafkasya'nın yerli halklarından biridir. Hazarların,
Tiele veya Uygur soyundan geldiği kabul edilmektedir. 558'den
sonraki yıllarda Sasanîler'le savaşa girişmiş Kafkaslar'ın hakimi
bir kavim olduğu bildirilen Hazarlar, (daha doğrusu Sabarlar) "Hazar"
adı ile 586'da Bizans'ta iyice tanınmış, fakat aynı zamanda "Türk"
olarak anılmışlardır. Çin kaynaklarında "Türk-Hazar" (T'u-küe Ho-sa-K'o-sa)
adı ile zikredildiği ortaya çıkmışsa da[2] Peter Golden, Hazarlar
ile Uygurlar arasında bir bağlantı kurmanın mümkün olmadığını ve
gerçek bağlantının Ogurlar arasında var olduğunu belirterek Dunlop'a
karşı çıkmıştır. Bazı bilim adamlarına göre "Hazar" adı "gezgin"
anlamına gelen -kaz kökü ve "adam" anlamına gelen er ekinden
türetilmiştir. Eski Rus kayıtlarında Hazarlar "Beyaz Ugriler",
Macarlar da "Kara Ugriler" olarak anılmaktaydı. Yunan tarihçi Günah
Çıkartıcı Theofanis kayıtlarında, Hazarları "doğudan gelen Türkler"
olarak ifade eder. Hazarca'nın, eski Türk dili ve Uygurca'nın
etkisinde kalmış, Hunca ve Bolgarca gibi Türk lehçelerinin Oğur
öbeğine bağlı bir lehçe olduğu görüşünde birleşen araştırmacılar da
vardır. Hazarların çağdaşı olan Arap seyyah ve coğrafyacı İbn Havkal
ve İstahrî, Hazar ismini; ne bir milletin, ne de bir halkın ismi
olduğunu belirtip sadece başkenti İtil olan ülkeye verilen isim
olarak nitelemişlerdir. Hayfa Üniversitesi'nden Dr. Simon Kraiz,
Eylül 2008'de Hazarlardan kalma Samosdelka köyünde bulduğu yazılarda
Hazarların; Ruslar, Gürcüler, Ermeniler ve diğer milletler hakkında
birçok yazı yazdığını keşfetmiştir. Buna rağmen Hazarlar, kendileri
hakkında neredeyse hiçbir şey yazmamışlardır.
Hazarları Ak-Hazarlar. ve Kara-Hazarlar olarak ikiye ayıran İstahrî,
Ak-Hazarların çarpıcı bir yakışıklılığa, mavi göze ve kırmızımsı bir
saça sahip olduklarını; bunun yanında Kara-Hazarların sihayımsı
derilli bir çeşit Hint olduğunu ileri sürer. Bununla birlikte, bilim
adamları bunun bir ırk ayrımı değil, sosyal bir sınıflandırma olduğu
konusunda fikir birliği içerisindeler. Buna göre, Kara Hazarlar
aşağı tabaka, Ak Hazarlar ise soylular sınıfı ve kraliyet
mensuplarıdır. Her ne kadar İstahrî'nin Ak ve Kara Hazarlar için
yaptığı bu tanımının esasen bir sosyal sınıflandırma olduğu
düşünülse de o döneme ait başka kaynaklarda da Hazarların
görünüşlerine dair benzer tanımlara rastlanmaktadır: İbn Rabbihî
Hazarların açık tenli, siyah saçlı ve mavi gözlü olduğunu söyler.
İbn Sa'd El-Mağribî de buna katılarak: "Onlar beyaz tenli, mavi
gözlü, kızıl saçlı ve iri vücutludurlar." der. Ayrıca sahaf Nedîm de
Türkler, Bulgarlar ve Alanlarla birlikte sıraladığı Hazarları "sarışın"
olarak niteler. D.M. Dunlop'a göre bunlar kuzeyli insan tipinin
tanımlarıdır. Ancak antropolojik çalışmalara göre yönetici sınıfın
İç Asyalı olduğu ve Mongoloid olarak tabir edilen özelliklere sahip
oldukları ortaya çıkmıştır.
Hazar Kağanlığı
Resmen ortaya çıkışları 626-627 yılları, yani Bizans İmparatoru
Herakleios'un (h. 610–641) onlardan Sasani İran’a saldırıya geçmek
için yardımcı kuvvet olarak 40 bin kişilik bir süvari birliği
istemesi dolayısıyladır. Bizans İmparatorluğu ile bazı Hazar
önderlerinin Tiflis surları altındaki görüşmesini anlatan metin
Hazarlar'ın tarihleri için bir başlangıç sayılmaktadır
Bizans İmparatoru III. Leon (h. 717–741) 733 yılında oğlu V.
Konstantinos'u (h. 741–775) Hazar Kağanının kızı Çiçek ile
evlendirdi.
7.-10. yüzyıllarda kuvvetli teşkilatı, canlı ticarî faaliyeti, dinî
hoşgörüsü ve iktisadî refahı ile Kafkaslar ve Karadeniz'in kuzey
düzlüklerinde îtil (Volga)'den Özü (Dinyeper)'ye, Çolman (Kama)'a ve
Kiyefe uzanan sahada siyasî istikrar sağlayan Hazar hakanlığı Doğu
Avrupa tarihinde büyük rol oynamış en önemli Türk devleti olarak
görülmektedir. Hakanlığa ad veren Hazarların yukarıda gördüğümüz
tarihî seyir dolayısıyla, Sabar Türklerinin devamı oldukları îslam
yazarı El-Mesûdî (10. yüzyıl)'nin bir kaydı ile de kuvvet
kazanmıştır.
-----
Sabirler
Sabirler, Sabarlar ya da Suvarlar, 6. yüzyılda Batı Sibirya ve Kuzey
Kafkasya civarında ortaya çıkan bir Türk topluluğu.
Sabirler, Hun sonrası dönemde Kafkaslara gelmiş, daha çok Güney
Kafkaslara sarkarak kendilerinden söz ettirmişlerdir. Bu topluluğun
geliş yeri Batı Sibirya'dır. Göç etmeyen kısım yerinde kalmış ve
sonradan Sibirya bölgesi adını Sabirlerden almıştır. Sonraki dönemin
delillerinin Türk olduğunu gösterdiği bu kavmin, Macarların atası
olduğu dair de bulgulara rastlanmıştır.
Hunlara bağlı topluluklardan biri olan Sabirlerin ana yurtları Tanrı
Dağları'nın batısı ile İli nehri arasındaki bölgeydi. Sabir; "sapan,
yol değiştiren, serbest, başıboş dolaşan" anlamlarına gelir.
Sabirler 461-465 yılları arasında Batı Sibirya kavimleri arasında
görülen göçe dahil olmuşlardır. Bu yıllarda doğudan gelen Avarların
baskısı sonucu Sabirler yurtlarını terk ederek batıya yöneldiler.
Altaylar ile Ural Dağları arasında yaşayan Ogur Türklerini göçe
zorlayan Sabirler Tobol ve İşim dolaylarına yerleştirler.
Doğu Avrupa'da görülen Sabirler, 515 yılında Kafkasya ve
Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Hükümdarları Balak idaresinde
önemli zaferler kazandılar. Bizans'a karşı Sasaniler ile anlaştılar.
516 yılında Kafkasları aşarak Anadoluya geldiler. Kayseri, Ankara ve
Konya dolaylarına kadar ilerlediler. Sabirlerin sahip olduğu askeri
güç ve savaş taktikleri Bizans kayıtlarına geçmiştir. Bizanslı
Prokopios bu konuda şu notları düşmüş:
“Sabirler, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri ne
İranlılardan ne Romalılardan hiç kimsenin düşünemediği makinelere
sahiptirler. Öyle ki her iki devlette mühendis eksik olmamış ve her
devirde surları dövmek için makineler yapılmıştır ama şimdiye kadar
böyle bir buluş ne ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir.
Bu, şüphesiz insan dehasının bir eseridir.”
Balak Handan sonra yerine eşi Boğarık Hatun geçti. Savaşçılığı ve
idareciliği ile Bizans kayıtlarına girmiş Boğarık Hatun, 100 bin
kişilik Sibir ordusuna komuta ediyordu. Sibirler bazen Bizans,bazen
de Sasanilerin tarafını tutarak girdikleri savaşlar sebebiyle
giderek eski gücünü kaybettiler.
Sabirler, 557 yılında Avarların baskısı sonucunda kuzeye çekildiler.
Bu sırada Göktürk hakimiyetini kabul ederek, Göktürklerin batı
kanadını oluşturdular. 576 yılında Güney Kafkasyadaki hakimiyeti
Bizanslılara kaptırdılar.
TransAnatolie Tour
|