27 Mayıs 
			Devrimi'nin Önemi...
		
			
			Bugün 27 Mayıs 1960 Devrimi'nin 48. 
			yıldönümüdür. Ve bu devrimin en önemli ürünü 1961 Anayasası'dır.  
			 
			27 Mayıs hareketi, Türk siyasal sistemine ve demokrasi tarihimize en 
			ilerici, demokratik ve hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama geçiren bir 
			anayasayı kazandırmıştır.  
			 
			Ancak kimilerine göre 27 Mayıs; antidemokratik, milli iradeye karşı 
			çıkan, sürekli tenkit edilmesi gereken bir askeri darbedir.  
			 
			Bu yargılara varanlar toplumların gelişim tarihini, demokrasinin 
			gelişim sürecini iyi anlayamayan ve özümseyemeyen kişilerdir. Bunlar 
			için önemli olan Meclis'teki sayısal çoğunluktur.  
			 
			Ama o sayısal çoğunluk demokratik ilkelere aykırı davranıyormuş, 
			demokrasiyi rayından çıkarıyormuş, Tahkikat Komisyonu gibi demokrasi 
			ile asla bağdaşmayan, hatta demokrasiyi kökünden tahrip eden 
			yasaları kabul ediyormuş
 Bunlar, bu kişiler için pek önemli 
			değildir. Varsa yoksa sayısal çoğunluktur. Oysa demokrasinin özü, 
			sayısal çoğunluktan çok demokrasinin temel felsefesinde yatar. Şimdi 
			1960 öncesi Meclisi'ndeki DP'nin sayısal çoğunluğuna dayanarak kabul 
			edilen Tahkikat Komisyonu Yasası'na ve uygulamasına bakalım:  
			 
			Kısa adı Tahkikat Komisyonu olan yasa 18 Nisan 1960'ta Meclis'te 
			kabul edildi. Tahkikat Komisyonu, Meclis'teki DP milletvekillerinden 
			oluştu. Bu komisyon adeta erkler üstüydü, her türlü karar alma 
			yetkisine sahipti. Basına yasak koyuyor, gazeteleri süresiz 
			kapatıyor, binalarına ve matbaalarına el koyuyor, siyasi 
			toplantıları yasaklıyor, istediği kişileri tutukluyor ve bu 
			kararlara karşı hiçbir makamda itiraz edilemiyordu.  
			 
			Böyle bir yasa demokratik herhangi bir ülkede meclisten geçer mi? 
			Böyle bir komisyon demokrasilerde kurulabilir mi?  
			 
			İşte 27 Mayıs'a karşı çıkan sözde demokrat liboşlar Tahkikat 
			Komisyonu hakkında hiçbir şey söylemezler, sözü dönüp dolaştırıp 
			sayısal çoğunluğa getirirler.  
			 
			27 Mayıs emir komuta zinciri çerçevesinde değil, genç subaylar 
			tarafından gerçekleştirildi.. hatta bu genç subaylar Genelkurmay 
			Başkanı'nı tutukladılar. 27 Mayıs daha sonraki 12 Mart ve 12 Eylül 
			gibi dış destekli ve soğuk savaşın ürünü bir hareket değildir. 12 
			Mart muhafazakâr ve tutucu; 12 Eylül 1980 hareketi ise tam anlamıyla 
			karşı devrimcidir. Bu nedenle bu üç hareket aynı kefeye konularak 
			değerlendirilemez. Bu üç askeri hareketi aynı kefeye koyanlar ya 
			cahildir.. ya da kötü niyetlidir.  
			 
			Toplumlarda dönüşüm ya tabandan, ya yukarıdan, ya da yandan, yani 
			dış etkilerle olur. 1839 Tanzimat ve 1876 Anayasası daha ziyade 
			Avrupa'nın dayatma ve etkileriyle olmuştur. 1908 2. Meşrutiyet bir 
			avuç aydının mücadelesi sonucu gerçekleşmiştir. 1921 Anayasası 
			emperyalizme karşı savaş veren Anadolu ihtilalinin ürünüdür ve bir 
			ihtilal anayasasıdır. 1924 Anayasası, aydınlanma düşüncesini ve 
			çağdaşlaşmayı Türk toplumuna getirmek isteyen devrimcilerin yaptığı 
			bir anayasadır.  
			 
			27 Mayıs hareketi gençliğin yoğun olarak özgürlükler yönünde 
			harekete geçmesi ve ordunun genç subaylarının birlikte yaptıkları 
			bir atılımdır. 27 Mayıs 1960 hareketi, halktan da çok büyük destek 
			bulmuştur.  
			 
			27 Mayıs 1960 devriminin önemi, Türk toplumunda demokrasiye geçiş 
			yönünde büyük bir değişim ve dönüşüm yapmış olmasıdır. 1961 
			Anayasası, Türk siyasal yaşamında çağdaş ve katılımcı demokrasinin 
			kapılarını açmıştır. Çağdaş demokrasinin kurumlarını getirmiştir. 
			İşte birkaç örnek..  
			 
			Anayasa insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk 
			devleti anlayışını getirmiştir. Cumhuriyetin laiklik ilkesini ve 
			temel felsefesini ve onların korunmasını anayasının ilk dört 
			maddesine koyarak sağlamıştır.  
			 
			Çift Meclis sistemini getirmiştir (Meclis ve Senato).  
			 
			Sosyal devlet ilkesini getirerek ekonomik eşitlik yönünde ileri adım 
			atmıştır.  
			 
			Planlı ekonomiyi öngörmüş, Devlet Planlama Teşkilatı'nı kurmuştur.
			 
			 
			Demokrasiyi ve insan haklarını temelden kabul etmiş, hakların ve 
			özgürlüklerin özüne dokunulmayacağını öngörmüştür.  
			 
			Demokrasinin temeli olan siyasal örgütlenmeyi kabul etmiş ve "Siyasal 
			partiler, ister iktidarda ister muhalefette olsunlar, demokratik 
			siyasal yaşamın vazgeçilmez unsurlarıdır" kuralına yer vermiştir.
			 
			 
			Hukukun üstünlüğü ilkesini siyasal ve toplumsal yaşamımıza getirmiş, 
			"yasaların yargısal denetimini sağlayan Anayasa Mahkemesi'ni 
			kurmuştur." Unutulmasın ki Anayasa Mahkemesi demokrasinin 
			güvencesidir. Aslında en önemli işlevi çoğulcu demokratik düzeni 
			totaliter akımlardan ve parlamentoda siyasal gücü ele geçirmiş ve 
			çoğunluk diktasına doğru yönelmek isteyen siyasal partilerden korur. 
			Rejimi, anayasanın kabul ettiği Cumhuriyetin temel felsefesinden ve 
			çağdaşlaşma yolundan koparıp terse götürmek isteyen siyasal 
			oluşumlardan korur.  
			 
			Henüz feodal yapıyı kıramamış, adaletsiz gelir dağılımını 
			düzeltememiş, bunlara ilave olarak yoğun tarikat örgütlenmesi ile 
			dinsel etkiler altında kalmış bir toplumda, 1961 Anayasası gibi 
			ilerici anayasaların, oy kaygısı taşıyan politikacılar eliyle 
			yaratılması olanak dışıdır.  
			 
			27 Mayıs olmasaydı, 1961 Anayasası da olmazdı. Demokratik atılımlar, 
			Anayasa Mahkemesi, hukuk devleti de olamazdı.  
			 
			Toplumların uzun yaşamında böylesi temel dönüşümler yüzlerce yıl 
			başarılamayacak atılımlar ancak 27 Mayıs hareketi gibi ilerici ve 
			demokratik hareketlerle sağlanabilir. 27 Mayıs 1960 devrimi, işte bu 
			hukuksal ve toplumsal çerçeve içerisinde değerlendirilmelidir. 
			 
			Alev Coşkun 
			 
  
		
		
		  
		
		
						
						
		
		
			  
		
						 
						
		   |