Obama efsanesi ne 
			kadar gerçek
			
			Obama efsanesini görmezden gelmek yanlış. Tıpkı 
Kennedy gibi. Bir efsanenin yürüdüğü ortada. "Obama gelecek, dertler bitecek" 
aldatmacası. Şunu unutmak da yanlış. Obama, tüm demokrat görünümüne rağmen, 
sonuçta Amerikan sermayesinin yeni sesi.
			
			 Siyahlar (ya da zenciler) fazla 
			para harcıyor. 
			 
			Siyahlar, aynı geliri elde eden beyazlara göre çok daha müsrif. 
			 
			Siyahlar giyime, altın, gümüş dahil her türlü takıya ve gösterişli 
			arabalara, beyazlara göre çok daha düşkün. 
			 
			Siyahlar, beyazlara göre Amerikan ekonomisine daha fazla yük. 
			 
			Siyahların birlikte yaşadıkları semtlerde, kendi aralarındaki sosyal 
			rekabet çok yüksek. Harcamaları onun için artıyor. Beyazların kendi 
			aralarında rekabet var ama, siyahların çok daha yüksek. Bu topluma 
			genel bir maliyet yüklüyor. 
			 
			Amerikada başkanlık seçimi ile birlikte, siyahlarla ilgili 
			araştırma, anı, anket, gözlem bir anda artıyor. Demokratların başkan 
			adayı Barack Obama siyah. O zaman, siyahlara yönelik ilginin artması 
			doğal. Doğal olmayan, ortaya dökülen veriler, araştırmalar tek yönlü. 
			Siyahların kirli çamaşırları gibi. Her türlü fenalığın anası 
			siyahlar gibi. 
			 
			Bu fenalıklar zincirinin son halkasına bir katkı da, garip bir 
			biçimde, yine bir siyahtan geliyor. Trinity Üniversitesi Kilisesi 
			eski rahibi Reverend Wright. Trinity Üniversitesinde okurken, Obama 
			üzerinde çok hakkı olduğunu öne süren Wright, Obamanın kampanyasını 
			kırıp dökmekle meşgul. 
			 
			Zencilerin Amerikan toplumunda başkanlık yarışına katılacak ve hatta 
			belki de seçilme şansını elde edebilecek kadar sosyal pastadan pay 
			alabileceklerine inanmayan rahip, yarış kızıştıkça, ses duvarını 
			aşıyor: 
			 
			"Siyahlara güvenin bulunmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Ama, yine de 
			siyah olduğunuz için, cesaretinizi kaybetmeyin. Obamanın söylediği 
			gibi, yes, we can, evet yapabiliriz, diyerek inancınızı tazeleyin. 
			Bu ülkede siyahlar ve beyazlar ayrıdır, farklıdır." 
			 
			Siyah-beyaz çelişkisini derinden yaşamış bir insan olan Wright, 
			sonra makas değiştiriyor: 
			 
			"Yine de, bir siyahın başkan seçilmesi, beyaz-siyah farkını ortadan 
			kaldırabilecek yeni bir unsur olabilir." 
			 
			Ancak, bugüne kadar söylediği her söz, Obamanın başına dert açıyor. 
			O dert, örnekteki gibi, her gün yeni anketlerle biraz daha 
			katmerleniyor. 
			 
			Düzenlediği basın toplantısında beyaz gazeteciler sorularıyla onu 
			sıkıştırıyor. Örneğin, "siz AIDS virüsünü beyazlar tarafından 
			siyahlara yönelik bir aşağılama olarak değerlendiren siyahlardan 
			mısınız" gibi. 
			 
			Bu açıklamalar, bu anketler etkisini gösteriyor. Bir ara 
			Cumhuriyetçi aday McCain ile arasındaki farkı iyice açan Obama, son 
			günlerde anketlerde başabaş geliyor. McCaine umut kapıları açılıyor. 
			Hatta, Obamayı bir-iki puan da olsa, geride bırakan sonuçlar 
			çıkmaya başlıyor. 
			 
			Buna karşılık, ilk zamanlarda Amerikada ve halen dünyada yaratılan 
			Obama efsanesini görmezden gelmek yanlış. Tıpkı Kennedy gibi. Her ne 
			kadar, Obama, Marx için, "o bir kaçıktır" dese de, dünyadaki son 
			elli yılın sol akımlarını, "bunlar hiç bir işe yaramaz" diye 
			kötülese de, bir efsanenin yürüdüğü ortada. "Obama gelecek, dertler 
			bitecek" aldatmacası. 
			 
			Şunu unutmak da yanlış. Obama, tüm demokrat görünümüne rağmen, 
			sonuçta Amerikan sermayesinin yeni sesi. Sahneye öyle çıkıyor. 
			 
			Bu anketler, bu rahip, yoksa o sahnenin sahteliğini mi ilan ediyor? 
			O sahne, yoksa McCainin zaferi için başından beri kurulmuş bir 
			tezgah mı? 
			 
			Sermayenin kendine en hizmet edeceğine inandığı birini seçtireceğine 
			hiç kuşku yok. Obama yumuşak eldivenli, McCain bildiğiniz gibi.
			 
			Yalçın DOĞAN 
		  
		
		
		
			  
		
		
			  
		
		
						
						
		
		
			  
		
						 
		 |