Züppe!, Necati 
			Doğru
			
			İncelmiş, rafine olmuş, iyi eğitim almış. Bilgili, 
bir konuşmaya başlasın, Volterin sana katılmıyorum ama senin fikir özgürlüğünü 
savunmak uğruna ölümü göze alırım cümlesiyle girer, Balzactan, Tolstoydan 
çıkar, bazen Marxtan, bazen Sartredan alıntılar yapar. 
 
Pabucun iyisini
 
Kazağın hasını.. 
Yemeğin âlâsını
 
 
Onlar bilir. 
 
Güzel kadınları onlar sever, aşkın gerçek kimyasını onlar üretir; nerede, ne, 
nasıl yenir, hangi toplantıda hangi içki içilir, onlar bilirler. 
 
Babadan
 
Anadan
 
Atadan
. 
 
Seçkindirler
 
 
Bunlar ince züppedirler
  
Rafine züppe
  
 
Kendilerini içinden çıktıkları özel burjuva-aristokratik-eğreti zengin sınıftan 
bile sıyırıp tepeden bakarlar, Alman şair Goethenin öğüdünü tutar; sokağa, 
sıradan kalabalıklar arasına asla inmez, hep pencerede kalırlar. Kokteyl 
partiye giderler, kokteyl partiye köylü şalvarı giyip giderler ve herkes 
şampanya içerken onlar bir duble rakı, yanında kabuklarıyla dilimlenmiş taze 
hıyar siparişi verirler. 
 
Rafine züppelik budur. 
 
  
			 
Tango anneleri
 
Bey babaları
. 
Paşa dedeleri
 
 
Birinci cumhuriyetçidir, üç nesil birinci cumhuriyetin nimetlerinden iş adamı 
olarak, büyükelçi olarak, vali olarak, paşa olarak sonuna kadar 
yararlanmışlardır ve onlar da üçüncü kuşak olarak; cumhuriyetin nimet 
biberonlarını emerek büyümüş, kolejlere gitmiş, iyi okullarda okumuş, mezun olur 
olmaz iş bulmuş, hiçbir zaman Aç kalırım
 İşsiz kalırım
 Kiramı ödeyemez evden 
atılırım
 korkusunu duymamışlardır, çünkü duyurulmamıştır. Gençliklerinde 
ordunun darbe yapmasını ve kendilerinin de içinde bulunduğu cuntacıları, 
Maocuları, milli demokratik devrimcileri iktidara getirmesini isterlerken son 
yılllarda ileri derecede demokrat ve ABci ve dolayısıyla da AKPci 
olmuşlardır. 
 
İnce züppe! 
Cumhuriyetten beslenmiş. 
Biberonlanmış. 
 
Fakat onu beğenmez. 
 
Bütün bunlar ve daha bu küçük yazıya sığdıramayacağım neler neler aklıma; 
Hürriyet Gazetesi yazarı Hadi Uluenginin (Güneş Gazetesindeyken ben onun haber 
müdürlüğünü de yapmıştım) 17 Nisan Perşembe günü yazdığı; Köy Enstitüleri 
Balonu yazısını okuyunca geldi. 
 
Sizinle paylaşmak istedim. 
Dertleşmek istedim. 
Haksız mıyım? 
Size sormak istedim. 
 
Hadi Uluengin serisinden gelen ve gazetelerde yazı yazan züppeler, karar 
vermişlerdir: Birinci cumhuriyete ait ne varsa, Atatürk dahil, hepsi kötüdür, 
kabadır, anti demokratiktir, sultacıdır, oligarşiktir, jakobendir
 
 
Uluengin döktürmüş. 
 
Köy Enstitüleri, hazımsız ve vasat insanlar yetiştirirmiş, aciz 
ulusalcı-laikçi-az görgülü münevver üreterek toplum üzerinde maddi-manevi 
tahakküm sürdürmek isterlermiş. Halktan yana bir yazar olan ve yıllarca önce 
vefat etmiş Mustafa Ekmekçi de Köy Enstitülerine devrim misyonu vehmeden aydın 
bozuntularından biriymiş. 
 
İyi olmuş. 
Köy Enstitüleri kapatılmış. 
Türkiye kurtulmuş. 
 
Hadi Uluengin ve onun serisinden gelenler, sırf birinci cumhuriyetin 
geliştirdiği modeldir diye müthiş bir yaratıcılık, yerlilik ve orijinallik 
üzerine bina edilmiş Köy Enstitülerine dudak büküyor. 
 
Sormak isterim: 
 
Köy Enstitüleri 50 yıl önce kapatıldı ve onun yerine hangi eğitim seferberliği 
konularak Türkiyenin köylüleri laik, demokrat, çağdaş, bilim okuru olarak 
eğitildi ve bu eğitilmiş köylüler Türkiyenin şehirlerini doldurarak Japon 
mucizesi gibi Kore mucizesi gibi ya da Finlandiya mucizesi gibi bir Türk 
kalkınma mucizesi yaratılmasının beyin gücü ve kol gücü oldular? Köy 
Enstitülerini kapatanlar, köylü yığınlarını eğitmek için onun yerine daha iyi 
olarak neyi koydu? 
 
Cevap isterim. 
 
Züppece olmasın. 
  
			
		
		
			  
		  
		   |