Bir 
		üniversite profesörüne öğrencilerinden açık mektup 
 
		"BİR" üniversitenin "bir" 
		profesörüne öğrencileri "bir" açık mektup göndermişler. Üniversitenin ve 
		profesörün adlarını silerek söz konusu mektubu anonimleştirdim. Çünkü 
		üniversite de, profesör de çoğul. Açık mektubun da çoğullaşması 
		gerekiyor. Açık mektubu "Tersi/Yüzü"ne sığdırmak için biraz kısalttım: 
		
		"Büyük hayallerin bittiği yerde büyük 
		geri adımlar başlıyor. Küçülen, küçülmesi gerekir diye düşünülen 
		hayaller, dönüyor dolaşıyor, en kirli amaçların ambalaj káğıdı oluyor. 
		 
		Sizin hiç gerçekten büyük hayalleriniz oldu mu, bilemiyoruz. Ancak 
		bildiğimiz, yıllarca bize varmış gibi gösterdiler. Belki sizin de 
		isteğinizle, belki değil. Belki de, bize ne deyip geçmek gerek. Ancak 
		geçemiyoruz. Söz konusu olan insanlarımızın geleceği, eşitlik ve 
		özgürlük özlemleri olunca, siz de hak vereceksiniz, o kadar kolay 
		geçilmiyor. 
		 
		Sizi bize yıllarca solcu diye, aydın diye bellettiler. Amfilerde 
		derslerinizi ben de sosyalistim diyerek açtınız, gazetelerde 
		dergilerde en radikal, en bilgece fetvalarla aklımızı başımızdan 
		aldınız. Ta ki, hayaller bir ampule sığacak denli küçülene kadar. 
		 
		Sayın prof, muhterem aydın, sizi bilmiyoruz ama bizim hayallerimiz 
		ampule sığmıyor. Biz Türkiyenin aydınlık geleceğini Adalet ve Kalkınma 
		Partisinde aramıyoruz. Adaletlerinin ne olduğunu, kalkınmadan ne 
		anladıklarını bilecek yaştayız. Milyonlarca yaşıtımız işsiz gezerken, 
		milyonlarca insanımız insanca yaşam sınırının altında yaşamaya 
		çalışırken AKPciliğinizin ne anlama geldiğini de anlayabilecek kadar 
		yetiştik. 
		 
		Sizi bilmiyoruz ama bizim özgürlük anlayışımız örtülere, peçelere 
		sığmıyor. O peçelerin, örtülerin milyonlarca yaşıtımıza ne tür 
		baskılarla taktırıldığını görüyor, yaşıyoruz. Ülkemizde kadınlarımız 
		için başı açık sokakta gezmenin saldırı sebebi sayıldığı yerler olduğunu 
		bilecek kadar Türkiyede yaşıyoruz. 
		 
		Özgürlüğü, Sivas Katliamının kadrolarından beklemeyecek kadar akıl 
		sağlığı yerinde insanlarız. Devlet bütçesinden Diyanet İşleri 
		Başkanlığına ayrılan payın 8 bakanlığın bütçesine denk olduğu bir 
		ülkede özgürlük deyince bir kere daha düşünmek gerektiğini de biliyoruz. 
		Bizim özgürlüğümüz bulutların üstünde gezinmiyor, ayakları yere basıyor, 
		toprağa, bu topraklara. 
		 
		Sizi bilmiyoruz ama bizim eğitim anlayışımız cüzdana sığmıyor. Eğitimi, 
		bir meta olarak değil hak olarak görüyoruz. Siz radikalliğiniz gereği, 
		eğitim paralı olsun deyince, biz bunu milyonlarca yoksul kardeşimizin 
		suratına vurulmuş bir tokat sayıyoruz. 
		 
		Halkımızın arkasında Avrupadan fonlar, Sorostan enstitüler durmuyor, 
		biliyoruz. Hálá akrep gibiyiz belki ama derya içre olup deryayı 
		bilmeyen balık olmamaya gayret ediyoruz. 
		 
		Sizi bilmiyoruz ama bizim düşlediğimiz Türkiye, Avrupa Birliğinin 
		parlak yıldızları içine sığmıyor, sığamıyor. Avrupa Birliğinin, 
		Avrupa halklarının birliği ve kardeşliği ile ya da demokrasi ve insan 
		hakları ile zerre ilgisi olmadığını biliyoruz. 
		 
		Değil mi ki, Türkiyenin IMF anlaşmaları; ABDnin Ortadoğu müdahaleleri; 
		Yugoslavyanın bölünmesi; Küba karşıtlığı; ırkçılık ve bilumum gericilik 
		Avrupa Birliğinin sicilinde yazar, biz bu birliğe patron birliği demeyi 
		tercih ediyoruz. Bunca rezilliği "solcuyum-sosyalistim" diyerek 
		pazarlayanlara ne deneceğini de sizin takdirinize bırakıyoruz." 
		 
		 
		Öğrencilerin açık mektubu devam ediyor. Sanırım bu kadarı bile yeter!..
		 
		Özdemir İNCE 
		 
		
		Öğrencilerin mektubunun aslı (pps, 25MB)  
		  
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
		 |