|   | 
            
            Ayaklanma 
			
        
			Yobazlık, Osmanlıdaki çağdaşlaşma girişimlerine karşı çıkmanın 
			adıydı. En tipik olanı, matbaanın ülkeye bir buçuk yüzyıl sonra 
			gelişine yol açanıdır. Zaman zaman, bu karşı çıkışların 
			ayaklanmalara dönüştürüldüğü de olmuştur. Üçüncü Selimin başına 
			gelenler gibi. Cumhuriyet tarihinde de, ne yazık ki, Kubilayın 
			başını götüren bir ayaklanma olayı var. 
			 
			Dikkat edilirse, hep tartışmalar, itirazlar ve küçük gerilimler 
			yaşanır; ayaklanma arkadan gelir. Bekir Coşkun , dün, tesettürlü bir 
			hanımın cuma günü açık tutulmuş bir mağazanın sahibiyle tartışmasını 
			anlatıyordu. Kadın ısrarla mağazanın kapatılmasını istiyor, mağaza 
			sahibi de Burası İran değil diye diretiyormuş. Bir önceki olayda 
			aynı kadınla birlikte erkekler de gelmiş, mağazayı yıkacaklarını 
			söyleyip gitmişler. Şimdi, böyle bir olayın yıkımla başlayıp büyük 
			bir çarşı ayaklanmasına dönüşmesinden ürkmez misiniz? 
			 
			Genellikle, bu tür olaylar çoğaldıkça ve devletin en üst mevkilerine 
			ılımlı İslamcılar oturdukça, Cumhuriyetçi kesimde Karşıdevrim 
			Türkiyeyi ele geçirdi düşüncesi yaygınlaşmakta ve ardından umut 
			kırıcı bir bezginlik havası estirilip havlu atmalar çoğalmakta. 
			 
			Kemalist Devrimin defterini dürüp her şeyin bittiğini, şimdi esen 
			karşıdevrim rüzgârının hiç dinmeyeceğini düşünmek ve eve gidip 
			pijamaları giyerek televizyon karşısında hayıflanmak ne kadar 
			doğrudur? Her şey sahiden bitti mi? 
			 
			Şunu iyi bilmeli: Devrimler tarihi, hep karşıtlar tarihidir, ama 
			bugünkü karşıdevrim, kendini tamamlayamamış bir Kemalist devrimin 
			şimdilik yarım yamalak bir karşıtı sayılır. Bu yarım yamalak 
			karşıdevrimin tamamlanmasına ve toplum üzerine çöreklenmesine izin 
			verilirse, yani başka bir deyişle her şeyin dibe vurması 
			beklenirse, ona tepki olarak doğacak yeni devrim hem geç hem de 
			çok daha zahmetli olur. Böyle olduğu içindir ki, güncel tabloya 
			bakarak yılgınlığa kapılmak yerine, bir Cumhuriyetçi seferberlik 
			le yeni güçleri siyasal mücadele saflarına çekerek karşıdevrimi bu 
			aşamasında yenmek gerekir. 
			 
			Yapılamayan budur. Belki de 14 Nisanla başlayan mitingler in 
			aldatıcılığı bu noktada oldu. Kalabalıklar, insanların içlerinden 
			gelen doğal tepkiyle bir ayaklanma , ama şiddetten uzak ve tam 
			tersine son derece yumuşak bir ayaklanma izlenimi verdiği için 
			karşıdevrimin karşıtlığı oluştu izlenimi yaygınlaşmıştı. Ama bunu 
			programıyla, halka sunulan kadrolarıyla ve kitle oylarıyla tam bir 
			siyasal ayaklanma ya dönüştürme işini ne ana muhalefet becerebildi 
			ne de Cumhuriyetçi denen öbür partiler. Cumhuriyetçi liderlik, 
			karşıdevrimin nutukçularına lafla yanıt yetiştirme olarak algılandı; 
			kalabalıklar da mitinglere katılmayı ve Anıtkabire yürümeyi siyasal 
			eylem sandı. 
			 
			Oysa siyasal ayaklanma, devrimci düşünce ve sağlam örgütlenme 
			isteyen, üzerinde daha derinliğine düşünülmesi gereken ciddi bir 
			olaydı. 
			 
			Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL 
			27 Kasım 2007
  | 
            
                |