Kronoloji: Avrupa 
			ve Osmanlı 
			
			
			
			Mayıs 
			1860
			
			Avrupa, Osmanlı toprağı olan 
			Lübnan’ı karıştırmak için kolları sıvadı. İngilizler Dürziler’i, 
			Fransızlar da Maruniler’i kışkırtmaya başladılar ve başımıza uzun 
			seneler devam edecek olan bir “Lübnan meselesi” çıktı. 
			  
			
			5 Eylül l860
			
			İngiltere, Fransa, Prusya, 
			Rusya ve Avusturya, Lübnan’a 12 bin kişilik bir birlik ile bir de 
			donanma göndermeye karar verdiler. Osmanlı hükümeti, 1861’in 9 
			Haziran’ında Avrupa ülkeleri ile bir protokol imzaladı ve Lübnan’da 
			müstakil bir yönetim kurulmasını kabul etti. 
			
			  
			
			Haziran 
			1862
			
			Sırplar, Belgrad’dan başlayarak, 
			bölgedeki Türk ve Müslüman yerleşim merkezlerine saldırdılar. 
			Sırpların tarafını tutan Fransa, onların lehine geçici bir çözüm 
			sağladı. Kesin çözüm 1867’nin 10 Nisan’ında geldi ve Belgrad, 
			Sırbistan’a terk edildi. 
			
			  
			
			Haziran 
			1864
			
			Avrupa, Osmanlı toprağı olan 
			Romanya taraflarında çıkan karışıklıkların halledilmesi için devreye 
			girdi ve İstanbul hükümetine Eflak ile Boğdan’da seçimle işbaşına 
			gelecek meclisler kurulmasını kabul ettirdi. 
			
			  
			
			2 Eylül 1866
			
			Girit’te Hacı Mihail 
			önderliğindeki isyancılar adayı “Yunanistan’a ilhak ettiklerini”
			duyurup, Müslüman halkı kılıçtan geçirmeye başladılar. Hadise, 
			Avrupa’ya “Türkler Hıristiyanları kesiyorlar” diye yansıdı. 
			Biz “Girit’i vermeyiz! Toprak bütünlüğümüz sizin garantiniz 
			altında” diyor, Avrupa’dan “Girit’i bırakın. Verin, kurtulun”
			cevabı geliyordu. Mücadele seneler boyu devam etti ve Türkiye 
			1897’nin 18 Nisan’ında Yunanistan’a savaş açtı. Biz Atina’yı almak 
			üzereyken, Avrupa devreye girip barış istedi. Savaşta kazandığımız 
			her şey barış görüşmelerinde elimizden çıktı. İngiltere, Fransa, 
			İtalya ve Rusya, Girit’e özerklik verilmesini sağladılar. Girit 
			Meclisi daha sonra, 6 Kasım 1908’de “Yunanistan’a ilhak” 
			kararı aldı ve Yunan toprağı haline geldi. 
			
			  
			
			11 Mart 1870
			
			Babıali, yani İstanbul hükümeti, 
			Rusya’nın baskısıyla Bulgar Kilisesi’nin bağımsızlığını tanımak 
			zorunda kaldı. 
			
			  
			
			13 Nisan 1875
			
			Hersek’te Hıristiyanlar isyan 
			etti. İstanbul’un ayaklanmayı bastıramayacağından emin olan Almanya, 
			Avusturya ve Rusya isyana karışmayacaklarını açıklamalarına rağmen 
			isyancılara gizliden gizliye destek verdi. Fransa ise resmen taraf 
			oldu, Hersek’in özerkliğini istedi, arkasından Avusturya tarihe 
			“Andraşi Lâyihası” diye geçen bir muhtırayla Hersek’te geniş bir 
			reform talebinde bulundu. Avrupa, 13 Mayıs 1876’da Berlin’de bize 
			bir başka muhtıra verdi ve neticede Hersek elimizden çıktı. 
			
			  
			
			6 Mayıs 1876
			
			Selânik’te Müslüman olmak 
			isteyen genç bir Bulgar kızı Hıristiyanlar tarafından kaçırıldı. 
			Galeyana gelen Müslüman halk işe karışan Alman ve Fransız 
			konsoloslarını öldürünce Avrupa’da kıyamet koptu. Babıali, 
			Avrupa’nın tepkisini altı Müslüman’ı idam ederek durdurabildi. 
			
			  
			
			23 Aralık 1876
			
			Sırbistan ve Karadağ ile savaş 
			halindeydik. 31 Ekim günü Rusya’dan İstanbul’a savaşa derhal son 
			verilmesi için bir ültimatom gelmişti. İstanbul’u Rusya karşısında 
			yalnız bırakmamak bahanesiyle Avrupa ülkelerinin temsilcileri Haliç 
			Tersanesi’nde bir araya geldiler. Resmi gündem İstanbul’a destek ve 
			Rusya’ya gözdağı verirken Babıali’den bir şeyler kopartabilmekti. 
			Zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid, konferans başladığı sırada 
			Birinci Meşrutiyet’i ilân etti ve Tersane’deki Avrupalı delegelere
			“Biz de artık sizler gibi olduk” dendi. Delegeler ise top 
			seslerini işitince önce ihtilâl yapıldığını zannettiler ve 
			Meşrutiyet’i öğrenince de “Çocuk oyuncağı” demekle yetindiler, 
			gayrimüslimler için yepyeni haklarla dolu bir talep listesini 
			Babıali’nin burnuna dayayıp kabul ettirdiler. 
			
			  
			
			4 Haziran 1878
			
			İngiltere, Rus tehdidi 
			karşısında vereceği desteğin bedeli olarak Babıali’den Kıbrıs’ı 
			istedi, hatta gerekirse adayı işgal edeceğini bildirdi. Babıali, 
			adayı İngiltere’ye vermeye mecbur kaldı. 
			
			  
			
			24 Nisan 1881
			
			Türkiye’nin toprak bütünlüğünü 
			garanti eden ülkelerden biri olan Fransa, Türk toprağı sayılan 
			Tunus’u işgal etti ve 12 Mayıs günü Tunus’u Fransa’ya terk ettik. 
			
			  
			
			11 Temmuz 1882
			
			İngiltere ve Fransa, 
			kendilerine olan borçlarını ödeyemeyen Mısır Hıdivi İsmail Paşa’yıistifaya 
			davet ettiler. Paşa istifa etmemekte direndi, Abdülhamid
			Avrupa’nın isteğine uyup, İsmail Paşa’yıazletti; ama 
			yerine oğlu Tevfik Paşa’yı getirince Mısır’da tarihe 
			“Arabî Paşa isyanı” diye geçen bir ayaklanma çıktı. Avrupa 
			donanması İskenderiye açıklarına geldi. İngiliz gemileri, 11 Temmuz 
			günü İskenderiye’yi bombaladı, sonra karaya asker çıkartıldı ve 
			İngiliz birlikleri Kahire’ye kadar gitti. Bu, Mısır’da seneler 
			sürecek İngiliz işgalinin başlangıcıydı. 
			
			  
			
			30 Eylül 1895
			
			İstanbul’un Kadırga semtinde 
			“reform” bahanesiyle toplanan silâhlı yüzlerce Ermeni, 
			Babıali’ye doğru yürüyüşe geçti. Maksatlarının hükümet binalarını 
			işgal etmek olduğu anlaşılınca üzerlerine asker sevk edildi, çatışma 
			çıktı ve göstericilerin çoğu öldürüldü. Avrupa “Türkler 
			Ermeniler’i kesiyor”  feryadıyla ayağa kalktı ve o gün yaşanan 
			bu olay Ermeni sorununun başlangıcı oldu. 
			
			  
			
			5 Kasım 1901
			
			Fransa, Osmanlı hükümetinin 
			Lorando ve Tubini isimli iki Fransız bankere olan 750 bin altın 
			tutarındaki borcunu ödemediği iddiasıyla Midilli’ye savaş gemilerini 
			gönderdi ve gümrük binasını işgal ederek bütün gelirlere el koydu. 
			İşgal, zamanın hükümdarı İkinci Abdülhamid’in Fransa’nın taleplerini 
			kabul etmesiyle sona erdirilebildi. 
			
			  
			
			26 Kasım 1906
			
			Makedonya’da isyan vardı ve 
			Babıali isyanın sebep olduğu mali kriz yüzünden borçlarını 
			ödeyemeyince Avrupa devletleri donanmalarını yollayarak Midilli ve 
			Limni adalarındaki posta ve gümrük dairelerini işgal ettiler. İşgale 
			katılmayan tek ülke, Almanya idi. Avrupa donanması, adalardan 
			Abdülhamid’in Babıali’nin borçlarıyla ilgili mali reform 
			programını açıklaması üzerine çekildi.[1] 
			
			  
			
			1 Mayıs 2004
			
			KKTC hala tanınmadığı halde 
			BM’nin planına hayır diyen GKRY AB’ye alınmıştır. Görüldüğü gibi 
			Osmanlı Devleti’nin sona ermesinden sonra başta Kıbrıs örneği olmak 
			üzere Cumhuriyet tarihimizde de benzer dayatmalarla karşı karşıya 
			kalmaya devam ediyoruz. Avrupa Türkiye’den toprak ve insan hakları 
			adı altında olmayan azınlıklar için hak talep etmeye devam 
			etmektedir. Yani asırlardır isteklerinde bir değişiklik olmamıştır. 
			Bizim de Avrupalı olmaktaki ısrarımız asırlardır devam etmektedir. 
			Onlar bizi Avrupalı kabul etmemekte direnirken, biz Avrupalı olmak 
			için ısrar ediyoruz. Ama iki tarafın isteği de bir türlü 
			gerçekleşmiyor. Bana göre biz bu ısrardan vazgeçersek daha karlı 
			çıkarız; çünkü Almanya ve Fransa’nın tavırları AB’nin durumunu 
			açıkça ortaya koyuyor. Almanya ve Fransa olmadan AB’den söz etmek 
			mümkün değildir. AB’nin bizden istediklerine bakınca da bizim üniter 
			devlet olarak kalmamız mümkün değildir. Yani, ya AB olmayacak ya biz 
			olmayacağız. 
			
			  
			
			İstekleri konusunda fikrini 
			değiştirmeyen Avrupa yöntemlerini de değiştirmemiştir. Geçtiğimiz 
			günlerde ülkemizi ziyaret eden AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel 
			Barrosso ve Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiser Olli Rehn tavırları 
			işgal yıllarında gelen “komiserleri” hatırlattı. 
			
			  
			
			Mustafa Kemal Ordu Müfettişi olarak Samsun’da 
			bulunduğu sırada İngiliz temsilcisi yüzbaşı Hurst ve diğer bazı 
			yabancı subaylarla görüşmesi sırasında kendisine “Osmanlı 
			Devleti’nin kendi kendine idare edemeyeceğini, bunun için birkaç 
			sene ecnebi müdahale ve dayanağına ihtiyaç duyulduğu kanaatinde 
			olduklarını” söylerler. Mustafa Kemal Hurst’a verdiği cevapta 
			“Türklerin yabancı idareden hoşlanmadığını, işgale de razı 
			olmadığını” söyler ve yaklaşık bir ay sonra Amasya genelgesini 
			yayınlar. “MİLLETİ YİNE MİLLETİN AZİM ve 
			KARARI KURTARACAKTIR” 
			
			 
			
            Dr. Meşküre Yılmaz* 
			
				  
			
			
			[*]Türkiye 
			Enstitüsü 
			
			
			[1] Murat Bardakçı, 10 Mart 2002 
			Hürriyet. 
			
			  
		
		
		
			
			 
			TransAnatolie Tour  
		  
		   |