Türkiye'nin 
		Evrilmesi: 1960-2021: Ulusal Sol 
			Yerine Dinci-Bölücü Koalisyon
		
		
		Sol elim1 
		Sarhoş oldum da  
Seni hatırladım yine;  
Sol elim,  
Acemi elim,  
Zavallı elim! 
		
		
			
			 ABD 1960′lı ve 1970′li yıllarda Türkiyede artan sol ve Amerika 
			karşıtı gelişmeleri engellemek için hangi araçları kullandı? Bunun 
			yanıtlarını verdiğimiz zaman Türkiyenin 2000′li yıllarda, AKP 
			yönetimine nasıl getirildiğini de kolayca anlamış oluruz.1960′lı ve 
			70′li yıllardaki sol ve ABD karşıtı muhalefet hareketleri 1961 
			Anayasasının getirdiği toplumcu yapılanmaların sonucudur. Şöyle ki;
			 
			 
			1) 1961 Anayasası Türkiyede, ABDnin (ve Batının) hiç de 
			hoşlanmadığı bir yapıyı yavaş yavaş sağlıyordu. Demokrat Partinin 
			Amerikancı, liberal ve kapitalist felsefesine ve uygulamalarına 
			karşılık sosyal devleti öne çıkaran bir anlayış yeşeriyordu. 
			 
			Devletin iktisadi kurumlarının hızla piyasaya hâkim olmaları gerçeği 
			vardı. Petro-kimya, demir-çelik, alüminyum, motor sanayii, 
			elektronik gibi birçok alanda devlet devreye girmişti. Karma 
			ekonomik yapı sistemin esasını oluşturmaya başlamıştı. 
			 
			Bunlar ABDnin (ve Batının) Türkiyede istemediği şeylerdir. 
			 
			2) 1961 Anayasası ile kapı gibi bir Devlet Planlama Teşkilatı 
			kurulmuştu. Beş yıllık planlar ve yıllık programlarla sanayi, tarım, 
			enerji, ulaştırma, eğitim, sağlık gibi alanlar; ulusal çıkarlar 
			gözetilerek , planlı ve programlı bir biçimde yürütülmeye başlandı. 
			 
			Birinci Beş Yıllık Plan döneminde başbakan olan Morrison Süleyman 
			bile, ABDnin vermek istemediğini gidip Sovyetler Birliğinden 
			almıştı. Sol ve ulusalcı kesim bu işin başını çekiyordu. Sol dışında, 
			ABDye karşı olan İslamcılar da Türkiyenin sanayileşmesinden 
			yanaydılar. Sol ve ABD karşıtı İslamcılar Ecevit-Erbakan koalisyonu 
			ile iktidara gelmişler ve 1974′te Batı istemediği halde ulusal 
			çıkarlarımızı Kıbrısta korumuşlardı. ABDnin bölge uzmanları şöyle 
			karara vardılar: 
			 
			1) Sağ ve sol aralarında çatıştırılmalıydı. 
			 
			2) ABD karşıtı cephe yerine, onun yandaşı dinciler yaratılmalıydı. 
			 
			3) Sermayenin sisteme egemen olacağı bir değişiklik yapılmalıydı. 
			 
			Ama her şeyden önce ABDnin baş belası 1961 Anayasası budanmalıydı. 
			 
			- 12 Mart 1971 darbesi ABD karşıtı cepheyi, sol hareketleri ortadan 
			kaldırmak için ilk basamak oldu. Amerikancı kimi generaller ve kimi 
			sağ çevreler ABD istihbarat örgütleri tarafından solun üzerine 
			gönderildiler. 
			 
			- 24 Ocak 1980 iktisadi kararları ile 12 Eylül 1980 darbesi ABDnin 
			ortak operasyonlarıdır. 1978 Washington Uzlaşmasının Türkiyede 
			uygulanması için 12 Eylül generalleri tarafından 1982 Anayasasının 
			getirilmesi gerekiyordu. (*) 
			 
			1980-83 Askeri Konsey ve 1983 sonrası Özal hükümetlerinde üç 
			belirgin hareket oldu. 
			 
			1) Sermaye çevrelerinin siyaseti ele geçirerek Türkiyeyi Batıya 
			bağlamaları için Özalcılık geliştirildi. Sermaye çevreleri, 
			sisteme egemen kılınmaya başlandı. Özal Türkiyeyi birkaç büyük 
			işadamı ile birlikte yönetiyordu. 
			 
			2) PKK kuruluyor ve devlete karşı yeni bir ayrılıkçı muhalefet ve 
			terör oluşturuluyordu. 
			 
			3) Askeri Konsey (1980-83) ve Özal dönemi ile birlikte İslamcı 
			yapılanma sistemli bir biçimde devreye sokuluyordu. Atatürkçü 
			geçinen 12 Eylülün Amerikancı generalleri bu konuda ellerinden 
			geleni yaptılar. Özalcılıkla birlikte tarikatçılık devletin tepesine 
			yavaş yavaş sızmaya başladı. Fethullahçılık bu dönemde sistem 
			tarafından desteklendi. 
			 
			İlk tohumlar
 
			Böylelikle sol kesim başta olmak özere ABD karşıtı ulusal öğelere 
			alternatif olacak Amerikancı işbirlikçiler ilk filizlerini vermeye 
			başladılar. 
			 
			- Bir yanda Amerikancı (Batıcı) büyük sermaye çevreleri; 
			 
			- Onun yanında Amerikaya yakın İslamcılar (ve tarikatlar); 
			 
			- Ve tabii Türkiye Cumhuriyetine, Lozana ve devlete karşı PKK 
			terör örgütü. Bu birbirinden tamamen farklı görülen unsurlar yavaş 
			yavaş ABD ve AB tarafından terbiye edilecekler ve 2000′li 
			yıllardaki ortaklıklarını kuracaklar. ABD ve ABnin güdümüne girmiş 
			olan büyük sermaye, köktendinci ve bölücü koalisyonu işin esasını 
			oluşturdu. 
			 
			Amerika ve (sonra AB), 1960′lı ve 1970′li yıllardaki solun karşısına 
			büyük sermaye-köktendinci-bölücü koalisyonunu 2000′li yıllarda 
			oturtmayı başarmıştır (**). Eski solun bir bölümü dinci ve liberal 
			çevrelere yamandı. İşin en ilginç yanı şu: 
			 
			- İslamcıların tabanının büyük çoğunluğu ABDnin (ve ABnin) 
			karşısındalar. 
			 
			- Kürt kökenli yurttaşların da çoğunluğu PKKye karşılar. Çünkü 
			terörden en büyük zararı onlar gördü. Terör yüzünden Güneydoğu 
			geriledi; 
			 
			- İş çevrelerinin çok küçük bir bölümü gözü kapalı Amerikancı ve 
			ABci. 
			 
			Çoğunluğu, iktisadi işgale karşı. 
			 
			- Bu kesimler dışındaki insanlarımızın yine büyük çoğunluğunun 
			ABDye karşı olduğunu kamuoyu yoklamaları gösteriyor. 
			 
			Ve bütün bunlara rağmen Amerikancılar iktidarda. Bu sonucun bir tek 
			açıklaması bulunmaktadır; Türkiyede demokrasi işlemiyor. Sadece 
			demokrasi oyunu oynanıyor. 
			 
			O zaman düşünmemiz gereken şey bu işi nasıl ve hangi yolla 
			düzelteceğimizdir. 
			 
			Türkiyeyi emperyalizmin güdümündeki oligarşiden nasıl 
			kurtaracağımızı, büyük çoğunluğu oluşturan kesimler bütün güçlerini 
			kullanarak çözmek zorundalar. Bugünkü gidişe karşı olan bütün 
			kesimlerin kenetlenmesi gerekiyor. 
			 
			Sağcısı, solcusu, işbirlikçi olmayan ve Atatürkü seven 
			Müslümanıyla
 
			 
			 
			Prof. Dr. 
			Erol Manisalı 
			 
			(*) Hayatım Avrapa, Birinci kitap 2006, Truva. 
			(**) AKP, Ordu, ABD Üçgenindeki Türkiye, 2007, Truva 
			 
			Orhan Veli Kanık1   
		
						
		
						
		
						
		
		
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
		 |