|   | 
            
            
            TSK'ya neden 
            saldırıyorlar? 
			  
            Demokrasiden yana olmayı TSK düşmanlığı addeden ve bu düşmanlığı 
            azgın bir şekilde sürdürenlerin esas niyetinin demokrasi olmadığı 
            ortada. Asıl mesele Türk devletinin "ulus' ya da "milli' yapısını 
            değiştirmek. 
             
             
            Bir taraftan AB, diğer taraftan da Amerika ve hempalarının hepsinin 
            birden demokrasi teranelerinin arkasına saklanmalarının sebebi de 
            budur. 
             
            Türk Devleti'nin "milli" yapısını önce sorgulamak, sonra 
            önemsizleştirmek ve nihayet değiştirmeye yeltenmek girişimlerinin 
            sonuncu aşamasına gelmiş görünüyoruz. Önce "Türk" kimliği tartışmaya 
            açıldı. "Türk" olmanın yeterince birleştirici olmadığı; çünkü 
            Türkiye'de etnik olarak Türk kökenden gelmeyen epeyce topluluğun 
            varolduğu tezi işlendi. "Türkiyelilik" gibi ucube bir ifade ortaya 
            atıldı. Seçimlerde halkın tepki göstermesinden endişe edildiği için 
            geçici olarak askıya alınan "Türkiyelilik" projesi şimdi muhtemelen 
            anayasa tartışmalarında yeniden ve uygulamaya konulma şeklinde 
            karşımıza çıkacak. 
             
             
            Kirli iltisaklar... 
             
            AĞZI bozuk ve iyice şımarıklaşmış "İkinci Cumhuriyetçiler"den, gayri 
            milli bir İslami tavrı benimseyenler ve ırkçı-Kürtçülerden başka 
            azınlık yapılarını hayal edenlere kadar birbirinden epeyce farklı 
            hayat tarzına sahip gruplar tam bir işbirliği içerisinde. Amaç milli 
            devleti ortadan kaldırmak. Bu yüzden renksiz bir anayasadan 
            bahsediyorlar. Mevcut anayasanın 12 Eylül darbesinin ardından 
            hazırlatılmış olmasını kurnazca kullanıyorlar. Asıl niyetlerinin 
            anayasadan "Türk" kavramını çıkarmak olduğu açık. 
             
            Bu grupların ortak özelliği gayri milli politikalardan yana olmaları. 
            Hepsi de "Türk" kavramına saldırıyor. Bu temel strateji 
            doğrultusunda kullandıkları taktikler de hemen hemen ortak. Örneğin 
            hepsi de bu işi demokrasi ve insan hakları adına istiyor. Bu iki 
            kavram söz konusu grupların elinde epeyce kirlendi ve ortalama halk 
            arasında sevimsizleşti. 
             
             
            Demokrasi adına devlet yıkmak... 
             
            DEMOKRASİ savunuculuğu ile TSK düşmanlığı eşdeğer bunların gözünde. 
            Eğer TSK'ya eleştiriyi aşan şekilde saldırmazsanız ve her konuda 
            TSK'yı yanlış, suçlu, adaletsiz bir gizli örgüt gibi görmezseniz 
            demokrat sayılmıyorsunuz. TSK'nın bir faaliyetinin, bir 
            uygulamasının veya bir girişiminin eleştirilmesi pek tabiiki 
            yapılmalıdır. Ancak TSK'yı tamamen etkisizleştirmek amaçlı 
            saldırıların iyi niyetli olması mümkün değil. 
             
            Eğer anayasayı istedikleri gibi kotarabilirlerse, ihtilal yapmış 
            gibi olacaklar. Çünkü devletin milli yapısını kaldıran veya 
            sulandıran yeni bir anayasa metni söz konusu grupların hedefine 
            ulaşmaları demek. Amerika ve AB'nin bu gruplara ve hükümete her 
            türlü desteği vermesi bundan dolayı. 
             
             
            Milli devletleriparçalamak istiyorlar... 
             
            ORTA büyüklükteki milli devletlerin parçalanması küreselleşme adına 
            Amerika'nın yapmak istediklerinin başında geliyor. Önce bin, sonra 
            da bir kaç bine kadar çıkacak devlet sayısı Amerika'yı memnun eder. 
            Çünkü orta büyüklükteki devletler etnik yapılara ayrılırken 
            Amerika'nın kendisi tam bir milli devlete dönüşüyor. Büyüklüğünü 
            koruyor ve gücünü artırıyor. Ufak parçalara ayrılmış güçlerin 
            Amerika karşısında etkili bir koalisyon oluşturabilmesi imkansız 
            olacak. 
             
            AB de bu fikre yatkın. Sürekli olarak ilerleme raporlarına etnik 
            talepleri bocalıyor ve Türkiye'nin önüne koyuyor. AB'nin talepleri 
            bütünüyle yerine getirildiği zaman bu ülkenin adının Türkiye olup 
            olmaması bile tartışılacaktır. ABD ve AB, Kuzey Irak'da kurulmak 
            istenen Kürdistan'a Türkiye'den ilaveler yapılmasını istedikleri 
            için Türkiye'deki hükümetin "İslami" görünen kimliğinden rahatsız 
            değil; çünkü hükümet onların tam istediği gibi düşünüyor ve yapıyor. 
             
             
            TSK'ya saldırmaları bundan... 
             
            TÜRBAN ve laiklik tartışmalarıyla gizlenmek istenen asıl niyetin 
            önündeki en büyük engel Ordu. TSK, yapısı ve fikriyatı itibariyle 
            Türk milli devletinin ordusu. Ve Ordu ayakta kaldığı, gücünü 
            muhafaza ettiği sürece Türkiye'nin milli devlet yapısının 
            sulandırılması belki mümkün; ama toptan tasfiyesi zor. 
             
            Demokrasi ve insan hakları kavramlarını peynir ekmek yer gibi 
            kullanan bu çevrelerin aslında hiç demokrat olmadıkları da açık. 
            İkinci Cumhuriyetçilerin pek çoğu 22 Temmuz sonrasında kendilerini 
            eleştirenlerin gazeteler ve televizyonlardan atılmasını isteyecek 
            kadar tahammülsüzler. Elde varolan kanalların yüzde doksanından 
            fazlasını kullanan ve gazetelerde büyük öbekler halinde yer alan bu 
            kadronun demokrasiden bahsetmesi gülünç. 
             
            Hükümete canhıraş destek veren "Fitne Fesat Medyası"nın hiç bir 
            milli kalemi bünyelerinde tutmadığını geçmiş yıllarda gördük. 
            Hükümete büyük destek vermesine rağmen Amerika'yı eleştirmeye 
            kalkışan İslamcılar bile gazetelerden atıldı. Onların demokrasi 
            laflarının sadece uygun bir vasıta olduğu açıkça görülüyor. 
            Demokrasi, insan hakları ve AB sürecini Ordu'yu zayıflatılmak için 
            kullanıyorlar. 
             
            Milli devlete yönelik bu saldırıların demokrasi adına büyük ölçüde 
            Ordu'ya yönelmiş olması beklenen br durum. Öyle anlaşılıyor ki, bu 
            gruplar Türkiye'yi tehlikeli bir gidişata mahkum etmekten 
            çekinmeyecekler. Ama bilmeleri gereken bir husus var. 7.5 milyondan 
            fazla insana gıda ve ihtiyaç maddeleri dağıtarak aldıkları oyların 
            büyük bir kısmı bu tartışmaların yaratacağı kaosda hızla AKP'den 
            uzaklaşabilir.  
             
            Prof. Hasan Ünal 
             
            10 Eylül 2007 Pazartesi  
		
						
		
		
						
		
		
			  
		
						 
		
		
		
			 | 
            
                |