Türkiye Gerçekleri: 
	Onuncu Yıl Marşı - 
	Gurur ve 
			Çözüm
	
		Onuncu Yıl Marşı birkaç 
		ay öncesinde olduğu kadar gururla söylenmiyor artık. PKK saldırısına ve 
		Barzani küstahlığına hükümetin tez ve güçlü karşılık veremeyişi halk 
		yığınlarında belirgin bir hayal kırıklığı yaratmışa benziyor.  
		 
		Ama, askere henüz toz kondurulmuş değil. Geçenlerde bir taksici "Operasyon 
		için Başbakan'ın Bush 'la görüşmesini bekliyoruz" sözünü Genelkurmay 
		Başkanı'nın bağımsızlık anlayışına yakıştırmayınca, yakınındakilerden 
		biri "Merak etme; o mahsustan böyle söylemiştir, karşı tarafı yanıltıp 
		daha önce baskını başlatmak için" demekten kendini alamamıştı.  
		 
		Kısacası, "onurumuzu korumak" için de olsa Kuzey Irak'ta "mutlaka bir 
		şeyler yapılması" artık kaçınılmaz bir beklentiye dönüşmüştür.  
		 
		Ne var ki, elbet derinliğine düşünülerek alınması gereken böyle bir 
		karar, sorumluluk taşımayan insanların duygusallığıyla alınamaz. Sorunun, 
		çok sayıda ve son derece kritik boyutları olduğunu unutmamak gerekiyor.
		 
		 
		Şimdilik, en azından şu söylenebilir: Böylesine bir beklentiyi 
		karşılamak amacıyla yapılacak harekâtın akıllıca ve en az kayıpla mümkün 
		olan en kalıcı sonucu verecek biçimde gerçekleştirilmesi gerekecektir. 
		Yoksa, sınır ötesinde yuvalanmış bir tedhiş odağının ara sıra bir başka 
		toprağa girip çıkmakla ortadan kaldırılmasını beklemek yanlış olur. 
		Yapılanın hiç değilse daha sonraki çözüm arayışlarına yararlı olabilmesi 
		ya da o bakımdan doğru bir başlangıç oluşturması düşünülmelidir.  
		 
		Örneğin, Irak sınırının akla daha yakın ve daha kolay savunulur bir 
		çizgiye çekilmesine şimdiden zemin hazırlamak niçin düşünülmesin?  
		 
		Lozan sonrasında Musul sorununun çözülmesi için toplanan İstanbul 
		Konferansı çıkmazsa girince, bir yandan Şeyh Sait İsyanı ve Sason, Raman 
		ayaklanmaları sürerken köşeye sıkışmış Ankara Hükümeti'ne kabul 
		ettirilen o sınırdan hayır gelmeyeceği zaten belliydi. Genel Sekreteri 
		İngiliz olan ve Türkiye'nin üye bile olmadığı Milletler Cemiyeti'nce 
		Estonyalı bir emekli generale Brüksel'de çizdirilen öyle bir sınırdan 
		hayır mı gelir? Sınırın sarp dağların güney eteğine çekilmesinin, hem 
		Misak-ı Milli'nin tamamlanmayışını kısmen telafi etmeye hem de komşu iki 
		ülkenin yan yana barış içinde yaşamalarını kolaylaştırmaya yarayacağı 
		bellidir.  
		 
		Türkiye, şu ortamda "operasyon" girişimini durdurmanın bedeli olarak, 
		işgalci ABD'nin ve emrindeki Bağdat yönetiminin önüne böyle barışçı bir 
		planla çıkabilir.  
		 
		Plan, kabul görmese de, o konuda harita üzerinde yapılacak hazırlıkların, 
		şimdi yapılması düşünülen harekâtın yönünü ve amacını da belirlemede 
		yardımcı olacağı kesindir.  
		 
		Bugün 84 yaşını tamamlayan olgun bir cumhuriyet, haklılığının gerisine 
		kuvvetini de koyarak bölgesinde kalıcı barış sağlayacak çözümler ortaya 
		koyma sorumluluğunu Atlantik ötelerinden gelenlere bırakacak kadar da 
		cesaret yoksunu olabilir mi? Çevresindeki sorunlara çözüm önermek en çok 
		ona yakışır.  
		 
		MÜMTAZ SOYSAL 
		
		
						
						
		
		
			  
		
						 
		   |