| 
		Alaturka Kurnazlık ve Alafranga Avanaklık
		 BELKİ , 
		Alaturka Kurnazlık ve Alafranga Avanaklık diye bir başlık daha iyi 
		olabilirdi, ama sütun için fazla uzun kaçardı. Yoksa, gerçekten, 
		yaşananlar, birbirinden farklı iki âlemin bir araya gelişinden başka bir 
		şey değil: Bir yanda bizim siyasilerin kurnazlığı, öte yanda kendilerini 
		akıllı, Türkleri aptal sayan Avrupalı parlamenterlerle yorumcuların 
		şaşkınlık verici densizlik ve cahillikleri. 
		 
		Bizim kurnazlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesi üzerine 
		savunma hazırlığına çalışmak yerine suç ve suçlanışı ortadan kaldırmak 
		için yeni anayasa değişikliği yolları aramaya başladılar. 
		 
		Sınav öncesi ders çalışmak yerine okul asma çarelerine kafa yormaya 
		başlayan haylaz öğrenciler gibi. 
		 
		Batılılar da Türk devlet sisteminin temellerini ve bu ülkedeki dengeleri 
		daha iyi anlamaya çalışmak yerine ucuz yorumların ardından tehditler 
		savurmaya koyuldular. 
		 
		Eski sömürgecilerin küstahça tepeden bakışları ve sözlerinin mutlaka 
		dinleneceğinden emin oluşlarının rahatlığıyla. 
		 
		Oysa, acayip bir ittifak oluşturmuş olan bu taraflar, yalnız gülünç 
		olmakla kalmayıp terbiyesizliğin, saygısızlığın ve hatta suçluluğun 
		sınırında dolaştıklarını görmüyorlar. 
		 
		Görevini yapan ve tek başına üstlendiği kamusal sorumluluğu yerine 
		getirmeye çalışan bir Cumhuriyet Başsavcısını ve yüksek hukukçuları 
		siyasal davranmakla suçlayıp yargılanmaktan kurtulmak için anayasa 
		değişikliğine kalkışma, bir bakıma kanuna karşı hile nin ya da görevi 
		kötüye kullanma nın başka türlüsü değil midir? Bir yasa hükmü 
		dolayısıyla suçlanan yasa koyucunun o hükmü değiştirmeye kalkması hangi 
		hukuk sisteminde görülmüştür? Akıl var, izan var; AKPli hukukçular 
		kendi partilerini ve arkadaşlarını nasıl bir suç daha işlemeye 
		ittiklerinin farkında mıdırlar? 
		 
		Öte yandan, şimdi bülbül kesilen, Türkiyenin demokratik sistemi ve 
		hukuk yapısı üzerine ağızlarına geleni söyleyen, ABye tam üyeliği 
		unutun türünden tehditler savuran, Başsavcılık iddianamesinin kabulünü 
		yargı darbesi sayan bütün o Olli Rehn ler, Joost Lagendijkler ve 
		politika ya da medya dünyasındaki benzerleri, Refah Partisi ya da 
		devamındaki partiler yargılanıp kapatılırken neredeydiler? 
		 
		Yoksa, geçmişteki o durumlarda bigâne kalışları, Milli Görüşçülüğün 
		Batıya yaranmaktan ve oranın hesaplarına hizmet etmekten uzak durmuş 
		olması mıydı? Başka bir deyişle, şimdi AKPnin suçlanışı dolayısıyla 
		gösterilen bu büyük tepki, Türkiye Cumhuriyetinin akıbetine ilişkin 
		olarak içteki dıştaki hesaplar arasında oluşan sinsi yakınlıktan mı 
		kaynaklanmaktadır? 
		 
		Mümtaz Soysal 
		
		
			  
		  
		   |